Genel olarak estetik ihtiyaçların en son kriterler arasında olduğu yapılar olan endüstriyel binaların tasarımına gösterdikleri özen, amaca uygunluk ve çevresel duyarlılıkları nedeniyle tercih edildiklerini kaydeden İglo Architects Kurucu Ortağı Zafer Karoğlu ile mimari tasarımlara getirdikleri farklı bakış açılarını ve yakın dönem projelerini konuştuk. 

Firmanızı ne zaman kurdunuz? Ne gibi ilkleri başardınız? 

Iglo, 2011 yılının son çeyreğinde kuruldu. 2002 yılında bir Fransız Otomotiv firması için tasarladığımız 4500 metrekare fabrika yapısıyla ilk kez endüstriyel mimariye giriş yaptık. Sonrasında 2007’de çağrılı yarışmayla kazandığımız 230 bin metrekare arazisiyle Logipark yatırımı Türkiye’deki ilk lojistik park projesi oldu. 2008 yılında yapılan Portekizli Cimpor firmasının Ankara Hasanoğlan’da yaptığı çimento fabrikası Türkiyede mimarlık ofisi tarafından tasarlanan ilk çimento fabrikası olarak Mimarlar Odası arşivine girdi. Ici Halı fabrika projemiz de 2017 İF Design ödülünü Türkiye’ye getirdi. 

Endüstriyel, özel yapılar, bina ya da ofislerde mimari tasarımlarda hangi kriterleri dikkate alıyorsunuz? 

Yaptığımız yapılar genellikle büyük alanlara yayılan cüsseli kütleler oluyor. Yapılarımızın insan ölçeğinde ezici olmaması ve çevresine olabildiğince uyum sağlayabilmesini önemsiyoruz. Enerjiyi daha az sarf edebilecek, çevreye en az zarar verecek, sürdürülebilir, verimli yapılar elde etmeye çalışıyoruz. Gün ışığını kullanmayı önemsiyoruz. 

Güncel referans projelerinizden bahsedebilir misiniz? 

Şu an Kanada menşeli firma için İzmir Aliağa’da projelendirdiğimiz 205 bin metrekare alanlı porselen seramik fabrikasının uygulaması sürüyor. Balıkesir’de tasarladığımız 130 bin metrekare organik gıda fabrika kampüsünün yaz sonuna kadar işletmeye açılması için çalışılıyor. Tayvanlı paslanmaz çelik firmasının boru ve yüzey işlemi yapan iki fabrikasının inşaatları da başlamış durumda. Projesi devam eden işlerimiz arasında ise Üçüncü havalimanında özel jet hangarı, bir otomotiv firmasına fabrika ve yönetim merkezi, endüstriyel tekstil üreten bir firma için büyük ölçekli bir sanayi tesisi, yerli bir teknoloji firması için Ar-Ge merkezi ile global bir markanın ofis ve lojistik yapıları sayılabilir. 

Ödüllü tasarımlarınız var mı? Hangi özellikleriyle bu ödülleri kazandılar, paylaşır mısınız? 

2010 yılından buyana bitmiş yapı veya projelerimizi soktuğumuz, ağırlıklı uluslararası yarışmalar var. Önemsediğimiz ödülleri de raflarımıza koyduğumuz bu sürece son üç yıldır ara vermek zorunda kaldık. Zira yarışmalara sokabileceğimiz çoğu işimiz ekonomik krizler kaynaklı ya etaplı yapılmaya ya da zamana yayılarak inşa edilmeye çalışılıyor. Ödüllü yapılarımızın takdir sebebi genel olarak estetik ihtiyaçların en son kriterler arasında olduğu yapılar olan endüstriyel binalara gösterdiğimiz özen, amaca uygunluk ve çevresel duyarlılıklarımız olabiliyor. 

Mimari tasarımlarınızda yapı malzeme tercihleriniz nasıl şekilleniyor? 

Malzeme seçim önceliklerimizin başında yangın güvenliği, üretim ve kullanımında insan sağlığına zarar vermeyen, içeriği mümkün olduğunca doğal olan, bakım istemeyen, sürdürülebilir ve ihtimaller arasındaysa yerli üretim malzemeler geliyor. 

2021’de tasarım trendleri neler? 

Hayata bakışımızı yansıtmaya çalıştığımız bir tasarım anlayışımız olduğunu düşünerek pek trendlerle ilgilenmiyorum. Bunu derken de elbette yoğun biçimde dünya tasarımının güncel örneklerini takip ettiğimizi söylemem gerek. Trend tarifi zihnimde daha genel geçer bir kavram olarak yer alıyor. Fakat 2021’de de ve sonrasında da modülerlik ve mobilite her konuda karşımıza çıkacak. Teknoloji ve yazılım dünyası kaçınılmaz olarak daha çok hayatımızda olacak. Sonucu olarak bu yönelimler de mimaride vücud bulacaktır.