Röportaj: Göksal SERDAR
Sika Yapı Kimyasalları Ürün Yöneticisi Yağız Yetginer, su yalıtımının yapının dayanıklılığını, güvenliğini ve uzun ömürlülüğünü etkileyebilecek bir faktör olduğu için yüksek önem arz ettiğini belirterek, “Yapının temeli ve bodrum katları, kısmen veya tamamen çevredeki toprağa ve yeraltı suyuna maruz kalır. Çevre koşullarından kaynaklı kalıcı veya geçici bu maruziyetler aşağıdakiler gibi olabilir:
-Farklı seviyelerde suya maruz kalma ve basınç (örn. nemli toprak, hidrostatik basınç vb.)
-Kimyasallar içeren agresif yeraltı suyu (çözeltide genellikle sülfatlar ve klorürler)
-Eşit olmayan statik kuvvetler (yük, oturma veya yükselme vb. nedeniyle)
-Dinamik kuvvetler (oturma, deprem vb.)
-Sıcaklık değişimleri (gece/kış don, gündüz/yaz yüksek sıcaklık)
-Yeraltındaki gazlar (metan ve radon)
-Agresif biyolojik etkiler (bitki kökleri/büyümesi, mantar veya bakteri saldırısı)
Bu farklı maruziyetler, yapının kullanımını, su geçirmezliğini ve dayanıklılığını olumsuz yönde etkileyebilir. Tüm bu etkenler yapının hizmet ömrünün azalmasına neden olacaktır.
Maruziyetlerin yapı üzerindeki etkileri aşağıdaki gibi sıralanabilir;
-Su girişi
• Yapıya, yapının iç kısmına zarar (yoğuşma ve küflenme vb.), ısı yalıtımı deformasyonu, çelik donatının korozyonu
-Agresif kimyasallar
• Beton hasarı (sülfat maruziyeti nedeniyle), çelik donatı korozyonu (klorür maruziyeti nedeniyle)
-Eşit olmayan statik kuvvetler
• Yapısal çatlama
-Dinamik kuvvetler
• Yapısal çatlama
-Sıcaklık değişimleri
• Betonda yoğuşma, pullanma veya çatlama
-Gaz nüfuzu
• Gaz nüfuzu sebebi ile konforsuz yaşam alanı
-Mantar/bakteri saldırı
• Su yalıtım sisteminde, iç kaplamalarda veya yüzeyde hasar
Günümüzde yeni yapılarda genellikle 50 yıl ve üzeri, tünel gibi yapılarda ise 120 yıla kadar hizmet ömrü beklenilmektedir. Herhangi bir su yalıtımı eksikliği, yapının uzun vadeli dayanıklılığını önemli ölçüde azaltır. Yapıya su girişi fiziksel hasara ve betonun bozulmasına yol açacağından yapının beklenen kullanım ömrünü olumsuz yönde etkileyebilir. Bu durum, pahalı yapısal onarım işlerine, iç kaplamaların ve eşyaların hasar görmesine, operasyonel aksamalara veya nem ve yoğuşmadan dolayı iç konfor alanında ciddi olumsuz etkilere yol açar. Sonuç olarak, su yalıtım sistemlerinin büyük bir titizlikle tasarlanması ve uygulanması çok önemlidir” dedi.
Temel su yalıtımı (izolasyonu) uygulamasında dikkat edilmesi gereken temel hususlar nelerdir? Bu uygulamada sıklıkla yapılan yanlışlar anlamında neler söylemek mümkün?
Temellerde su yalıtımı uygulamasından önce, proje özelinde doğru ürün seçimi çok önemlidir. Bu bağlamda, proje özelinde konum detaylarının, projenin amacının, temelin maruz kaldığı etkenlerin ve diğer bütün gerekliliklerin öncesinde biliniyor olması gerekmektedir. Bu gereklilikler başlıca; kazı metodu, maksimum su basıncı, kimyasal etkinin tipi ve derecesi, inşaatı etkileyebilecek iklim ve çevre koşullarıdır.
Proje özelinde doğru ürün seçimini, ürün bazında doğru uygulama takip etmektedir. Her ürünün kendine özel uygulama metodu vardır. Bu uygulamalar profesyoneller tarafından yapılmalıdır. Altın bir kural olarak su yalıtımında bütünlük esastır. Olabilecek bir hata tüm su yalıtım sisteminizi başarısızlıkla sonuçlandırabilir. Yapılan uygulamalarda, ürüne özel detay çözümlerinin doğru yapılması, sistem bütünlüğü açısından çok önemlidir.
Sıklıkla yapılan hatalar; projeye uygun ürün seçilmemesi, amatör uygulamalar ve sistemsel bütünlüğün sağlanmaması şeklinde sıralanabilir.
Temellerin hangi bölümlerine su yalıtımı yapmalı? Bina temellerinin sudan etkilenmemesi için neler yapılmalıdır?
Yapının toprak altında kalan veya su ile temas eden tüm alanlarında su yalıtımı yapılmalıdır.
Genel olarak üç farklı su yalıtım konsepti vardır:
1) Yapısal su yalıtımı
Betonarme yapıya entegre edilmiş su yalıtım sistemi olarak da adlandırabiliriz. Su girişi yapının kendisi tarafından durdurulur ve temele veya bodrum katlara su geçişine izin verilmez. Bu sistemde bağlantı, inşaat ve hareket derzleri için projeye uygun derz sızdırmazlık sistemleri, su geçirimsiz beton katkıları ile birlikte kullanılır. Sistemin başlıca avantajları; daha az kazı alanı, betonarmenin kendini suya karşı koruması ve daha hızlı inşaat işleri olarak sıralayabiliriz. Diğer bir açıdan, sistemin dezavantajları da vardır. Su geçirimsizlik katkısı eklenen betonda, karışımın tasarımı doğru yapılmalı, beton dökümü sırasında ise yerleştirme, sıkıştırma ve kürlenme uygulamaları çok dikkatli yapılmalıdır. Betonda oluşabilecek çatlaklar, yapının su almasına sebep olabilir.
2) İç taraftan uygulanan su yalıtımı
Yapının iç yüzeylerine (negatif taraf) su geçirmez bariyer uygulanır. Bu sistemler su girişinin yapıya zarar vermesini veya agresif kimyasalların betona zarar vermesini engellemez. Genellikle bu sistemler kaplama veya membran olarak uygulanır ve yalnızca doğrudan su maruziyetinin olduğu alanlara erişimin mümkün olmadığı durumlarda, yenileme çalışmaları için tavsiye edilir. Sistemin başlıca avantajları olarak, iç taraftan uygulandığı için, yapının dışında bir kazı vb. yapılmasına gerek yoktur, olası hasar durumunda müdahale etmek kolaydır. Sistemin en büyük dezavantajı ise, konforlu bir yaşam alanı sunsa da, su betonarme yapının içinden geçeceği için, çelik donatıyı zamanla korozyona uğratacak ve kimyasallar betona zarar verecektir. Bu durumda yapının taşıyıcı özelliğini kısa bir zamanda kaybetmesine sebep olacaktır.
3) Dış taraftan uygulanan su yalıtımı
Yeraltı suyuna maruz kalan dış yüzeylere uygulanan su yalıtım sistemleridir (pozitif taraftan). Yapıyı ve yaşam alanını koruması açısından, en öncelikli olarak göz önünde bulundurulması gereken sistemdir. En büyük avantajı olarak, yapı, su girişine, birçok agresif kimyasallara ve biyolojik etkilere karşı korunur. Sonradan uygulanan su yalıtım harçları ve kaplamalar gibi bazı malzemeler kullanıldığında, beton dökümü sonrasında uygulama için dış yüzeylere erişim gereksinimi ise dezavantajı olarak nitelendirilebilir.
Ayrıca, yapıda uygulanacak su yalıtımı sistemine ek olarak, yapının temelinde etkili bir drenaj sistemi oluşturmak, yağmur suyu ve yeraltı suyunun yapının etrafında birikmesini engelleyerek, su yalıtımın sistemini rahatlatacaktır. Son olarak, su yalıtımında kullanılacak ürünlerin yüksek kaliteli olması çok önemlidir. Kaliteli ürünler, uzun ömürlü bir su yalıtımı sağlar.
Temel su yalıtımında hangi malzemeler, neden tercih edilmeli?
Temellerde su yalıtımında kullanılabilecek malzemeler likit ürünler, bitümlü membranlar ve sentetik örtüler şeklinde gruplandırılabilir. Bu ürün grupları kendi içlerinde kimyalarına göre farklı sınıflandırılmakta ve gerek agresif ortamlara dayanımları, gerekse ömür beklentileri açısından farklı pozisyonlandırılmaktadırlar.
Likit uygulamalı ürünlere poliüre, poliüretan, bitümlü likit ve akrilik çimentolu kaplamalar örnek olabilir. Bitümlü membranlar ise içeriğine göre (APP, SBS, polyester takviyeli vb.) değişmektedirler. Sentetik örtülere gelecek olursak, genellikle PVC, FPO, EPDM ve HDPE gibi farklı kimyalardaki ürünler kullanılmaktadır.
En yaygın sistemlerden biri olarak temellerde bohçalama diye tabir edilen su yalıtımı sistemi, temel altından gelen su yalıtımının, perdelerde de devam ettirilerek toprak üstü seviyeye kadar çıkartılmasıyla yapılır. Bu sistemde genellikle PVC membranlar kullanılır. Grobeton dökümü sonrasında, PVC membranlar yüzeye serilir ve uygun bir şekilde birbirleriyle birleştirilir. Daha sonra temel için kalıplar konulup, projeye uygun donatı işleri tamamlanıp, temel betonu dökülür. Projeye göre, toprak altında kalan perdelerinde imalatı tamamlandıktan sonra, temel altından gelen PVC membranların toprak üstü seviyeye gelene kadar uygulaması devam ettirilir ve uygun bir metot ile su yalıtımı bitirilir.
Bu sistemin en büyük zafiyeti, membranın mekanik hasar nedeniyle su sızdırdığı durumlarda, sızan suyun membran ile yapı arasında kontrolsüz bir şekilde hareket etmesidir. Bu durum problemli bölgenin tespitini zorlaştıracak ve yapının çok fazla su almasına sebep olabilecektir. Aynı zamanda yapılabilecek enjeksiyon gibi müdahalelerin başarısını düşürecektir.
Gelişen teknoloji ile yukarda belirtilen problemin minimize olmasını sağlayan kompartman sistemler ortaya çıkmıştır. Projeye bağlı olarak kompartman su yalıtım sistemi tek kat veya çift kat şeklince PVC, FPO vb. membrandan oluşur. Sistem su tutucu bantlar kullanılarak bölmelere ayrılır. Bu bölmeler suyun ilerlemesini engeller ve sadece belirli bir alanda su olabilir. Bu durum onarım için yapılacak müdahalenin başarı şansını arttırmaktadır. Yine projenin gereksinime göre kompartman sistemde enjeksiyon diskleri konulur ve yapının servis ömrü boyunca gerektiğinde enjeksiyon ile kontrol ve onarım imkânı sağlanır.
Su yalıtım sistemlerindeki son teknoloji ise betona tamamen yapışan sistemlerdir. Bu noktada Sika’nın inovasyon ürünü SikaProof A+ ön plana çıkmaktadır. SikaProof A+ çok yüksek kopmada uzama oranına sahip FPO esaslı bir su yalıtımı membranıdır. Yüzeyinde bulunan polimer katkılı çimento sayesinde, taze dökülmüş beton ile tepkimeye girerek, kimyasal bir bağ oluşturur. Ayrıca yüzeyinin dişli yapısı sayesinde beton ile mekanik bir bağ sağlamaktadır. SikaProof A+’ın betona tamamen yapışma özelliği, oluşabilecek hasarlarda suyun yalıtım ile beton arasında ilerlemesini engellemektedir. Su farklı bir yönde ilerleyemeyeceği için, problemli bölgenin tespiti ve onarımı çok kolay olacaktır.
Genel olarak sahadaki uygulamalarda Su Yalıtım Yönetmeliği’ne uyuluyor mu? Uygulamacılar bu konuda ne kadar bilinçli?
Su Yalıtım Yönetmeliği’ne genel anlamda uyulsa da, su yalıtımı ile ilgili olarak katedilmesi gereken daha çok yol olduğunu söyleyebiliriz. Unutulmamalıdır ki Su Yalıtımı Yönetmeliği’ne uyulması, yapıların dayanıklılığı ve güvenliği açısından hayati önem taşır. Gün geçtikçe su yalıtımı konusunda bilincin arttığını söylemek mümkündür. Paralelinde uygulama bilincimiz de gün geçtikçe artmaktadır. Sika olarak su yalıtımı konusundaki bilincin daha da artması için sıklıkla bilgilendirici içerikler hazırlayarak gerek teorik gerekse uygulama eğitimleri yapmaktayız.