Türkiye’deki emniyet ürünlerinin seçiminin daha çok "algılama" konusunda ortaya çıktığını ancak tamamıyla ergonomik şartlara göre, sistemin yapısına göre ve tamamen prosese göre seçilmesi gerektiğini söyleyen Omron Türkiye Emniyet Uzmanı Mecnun Beycan ve Omron Türkiye Ürün Müdürü Özkan Eylem Baran ile dosya konumuz kapsamında Omron'un yeni binasında bir araya geldik.

Güvenlik-emniyet alanında dünyada geçen yılına damga vuran gelişme neydi? 

Mecnun Beycan: EN ISO 13849 standardının, kumanda sistemlerinin emniyet ile ilgili kısımları güncel elektronik sistemlere göre 2015 yılında tekrardan güncellendi. Elektronik komponentlerin (MTTFd) ilk arızaya kadar geçen süre için standart, 100 yıldan 2500 yıla kadar artırıldı. Bu değişikliğin akabinde bağlantı kategorilerinde farklı seri bağlantılı uygulamalar oluşturulabildi. Reset fonksiyonlarının emniyetli olarak değerlendirilmesi sağlandı. Biz de projelerimizde seçmiş olduğumuz emniyet komponentlerini ve cihazlarını bu standarda göre yorumluyoruz. Bunun dışında geçen yıl insanlarla birlikte çalışan robotlar ve bunların emniyeti ön plana çıktı. 

Omron’un makina ve tesis emniyeti konusunda Türkiye'ye sunduğu katma değerli çözümleri aktarır mısınız okuyucularımız için?

Özkan Eylem Baran: Makina otomasyonu alanında, basit makinalardan gelişmiş makinalara A’dan Z’ye kadar cevap verebilen bir firmayız. Emniyet konusunda sunduğumuz katma değerli çözümlerimizin temeli 2011 yılında lansmanını yaptığımız Sysmac Platformu'na dayanmaktadır. Bu platform sayesinde, tek yazılım, tek kontrolcü ve tek bağlantı üzerinde hareket edebilmekteyiz. Kullanılan EtherCAT haberleşmesi bizim için son derece önemlidir. Emniyet grubundaki kontrolcümüzün de, EtherCAT haberleşmesi üzerinden aynı yazılımla programlanabilmesi ve yine aynı ağ üzerinden diğer cihazlarla haberleşebilmesi oldukça avantajlıdır. Ayrıca, bu serimiz bizlere beraberinde kablolama kolaylığını da getirmektedir. Dağınık uzak I/O seçenekleri sayesinde tek bir pano gerekliliğini ortadan kaldırmaktayız. İstediğimiz yerden tek bir kablo üzerinden gerekli verileri aktarma şansına sahibiz. Bu I/O’ları 1024 âdete kadar destekleyebiliyoruz. Gelişmiş makinalara cevap verebilecek bir sistemde, tek yazılım ve tek haberleşme ağı olması da kullanıcı açısından son derece faydalıdır. 

Mecnun Beycan: Yeni sistemler, haberleşmenin daha üst düzeyde olduğu, ilgili geri bildirimlerin ve verilerin toplandığı sistemler haline geliyor. Eskiden bir bakımcı arızalı bir makina başına geldiği zaman çok fazla kablo yığını ile karşılaşıyor, hangi sistemin nasıl bir hata yaptığını anlamada ve çözüm üretmede hemen müdahaleye geçemiyordu. Yeni sistemlerdeki haberleşme ağ yapısıyla sistemde toplamış oldukları verilere göre, hataları ve diyagnostikleri analiz ederek size çok rahatlıkla sunabiliyor ve ilgili ekranlara aktarabiliyor. Sysmac platformu da verileri toplayarak hataların oluştuğu ya da oluşabilecek kaynaklarını, hangi zamanda ne gibi farklılıklar yaşandığını sunabiliyor. İlgili yöneticinin bu verilere dayanarak prosesinde iyileştirme geliştirme faaliyetlerini yapmasına imkân sağlayabiliyor.        

Bir makinayı emniyetli hale getirmek için hangi süreçlerden geçiliyor, ne tür çözümler sunuluyor? 

Özkan Eylem Baran: Bir makinanın emniyetli hale getirilmesi için yapılacak çalışmalara ilk olarak tasarım aşamasında başlanılması gerekmektedir. Proje gelişmeye başladıkça,  tehlikeli olabilecek durumlar ön plana çıkartılarak, buralarda neler yapılabileceği hesaplanıp çözümler üretilmelidir. İlgili süreçte ilk olarak mekanik iyileştirmeler ve kapamalar devreye girmektedir. Bu çözümler ile nihai noktaya ulaştıktan sonra elektronik çözümler ve dolayısıyla emniyet çözümleri ile devam edilmektedir. Mekanik ve elektriksel olarak işlemler tamamlandıktan sonra sıra uyarı ve bilinçlendirme kısmına gelmektedir. Son olarak da çalışacak operatörler eğitimler ile bilinçlendirilerek istenen iş güvenliği seviyesine ulaşılmaktadır. Tüm bu süreçlerin ardından yönetilebilen/kabul edilebilen riskli makinalara ulaşılmış olmaktadır.

Mecnun Beycan: Öncelikle Makine Emniyet Direktifini yorumlayarak makineleri emniyetli tasarlama veya emniyete alma çalışmalarında A,B,C tipi standartlara atıfta bulunmakta. İlgili makine A tipi standartlara göre risk analizi yapılarak makineye özgü C tipi standardı bulunuyor ise mesela bir mekanik presin bir paketleme makinesinin bir robot hücresinin ilgili C tipi standardına atıfta bulunarak ve standarda atıfta bulunarak mimari oluşturulur. Bunun dışında riskler var ise veya makineye özgü bir C tipi standardı mevcut ise B tipi standartlara göre emniyet önlemleri alınmalıdır. 

Örneğin işletmeci enjeksiyon makinasının yanına bir robot entegre ettiğinde ve yanına bir konveyör monte ettiği zaman sistem çok farklı bir makina haline getirilmiştir.  Kendi içinde baktığınızda farklı farklı C tipi standartları olsa da B tipi standartlara göre de emniyete alıyorsunuz. Makinalar Türkiye’de maalesef standartlara göre tasarlanmıyor. Sonuç olarak, konuyu yüzeysel değil alt standartlara da inerek incelemek şart.

Son dönemde ürün grubunuzda yaşanan devrim niteliğinde teknolojik gelişmeler ve yenilikler neler?

Özkan Eylem Baran: Daha önce belirtmiş olduğum gibi Omron sadece emniyet çözümleri sunan bir firma değil, toplam çözüm sunan bir firmadır. Otomasyon grubunda nasıl bir ürün çeşitliliğine sahipse emniyet grubunda da benzer bir ürün çeşitliliğine sahiptir.  Uygulamalara cevap verebilecek emniyet sensörleri, emniyet komponentleri ve emniyet kontrolcüleri ürün yelpazemiz içerinde yer almaktadır. Bu ürünlerimizin geliştirilmesi ve yeni modellerimizin üretilmesine devam edilmektedir. Bu bağlamda yapılan yatırımlara İtalyan menşeili Techno-GR ve ABD menşeili STI firmalarının satın alınması da örnek gösterilebilir.  

Emniyet ürünleri seçimi konusunda doğru bilinen yanlışlar nelerdir? Doğru ürün seçimi için nelere dikkat edilmelidir?

Mecnun Beycan: Omron’un kendi müşterileri tarafından dahi bilinmeyen geniş bir ürün portföyü var. Gıda sektörü için paslanmaz çelikten üretilen ürünleri gibi. Bunların yanında örneğin; emniyet paspasları, emniyet kenarları gibi farklı ürünleri de mevcut. Makinada yapmış olduğunuz risk analizinde çıkmış olan risk seviyesine göre emniyet ürününü seçmeniz gerekiyor. Türkiye’deki emniyet ürünlerinin seçimi biraz daha "algılama" konusunda ortaya çıkıyor. Bazen insanlar kapının açılıp kapanmasını kontrol ettiği için basit bir indüktif sensörü dahi emniyet ürünü olarak kabul edebiliyorlar. Farklı makinalarda birden farklı çözüm oluşabiliyor. Tamamıyla ergonomik şartlara göre, sistemin yapısına göre ve prosese göre seçilmesi gerekiyor. Bazen kilitli mekanik switchler koyabiliyorsunuz ama o kapağın açılıp kapanması çok uzun sürecek ise ışık perdeleri ya da alan tarayıcıları ile onu destekleyebiliyorsunuz, bunun akabinde de makinenin duruş süreleri gibi farklı ayrıntılar ortaya çıkmakta.

Son dönemde geliştirdiğiniz projeleri özetleyebilir misiniz okuyucularımız için? 

Mecnun Beycan: Biz birebir makinacılara hakim olan bir firmayız ve partnerler aracılığı ile çalışmalar yapıyoruz. Son kullanıcı tarafında daha çok entegratörlerimiz çalışmalar yapıyor. Şu anda yurtdışında emniyet servis tarafına yaptığımız birçok proje var. Bunlardan birkaç tanesi İtalya, İngiltere lokasyonlu bir proje. Son yapılan çalışmada 5-6 pres ve 6-7 adet robotun bulunduğu sistem ile ilgili yine farklı bir firmada çalışmamız oldu. CE çalışmaları, teknik dokümantasyonların oluşturulması, makine emniyetinin sağlanması ve doğrulaması gibi farklı aşamalarda çözüm sağladık. Omron’un uluslararası bir kimliğinin olmasıyla, projelerde o ülkeye özgü çözümleri ve standartları ve farklı dillerde dokümantasyonların oluşturulmasında katkı sağlayabiliyoruz. 

Hem emniyetten hem de hızdan taviz vermeden üretmek nasıl mümkün oluyor?

Özkan Eylem Baran: Endüstri 4.0 konsepti çerçevesinde, Omron; verimlilik ve durmaksızın üretim üzerinde odaklanmaktadır. Gerek mevcut gerekse yeni çıkarmış olduğu emniyet grubu ürünlerinde de bu noktayı referans alarak hareket etmektedir. Otomasyon grubundaki ürünlerimizde gerekli parametreleri, hazır algoritmaları kullanarak ihtiyaç olan mekanik çözümleri, örneğin kontaktör gibi ürünleri, ortadan kaldırarak hem bunların montajı için geçen süreyi, hem de oluşabilecek arızalarda yaşanan duraklamaları ortadan kaldırmak üzere çözüm sunmaktayız. Diğer bir çözüm sunduğumuz kısım, üretim hattında senaryomuz değiştiği zaman, kullanılan emniyet ışık perdelerinde kapama ya da körleme gibi ihtiyaçlarla karşı karşıya kalabiliriz. Hızlı bir şekilde devreye alma ve kullanma noktasında esneklik sağlayarak her seferinde sistemi durdurup ayar yapmayı ortadan kaldırıyoruz. Otomatik üretimi seri biçimde destekleyerek gereksiz duruşların önüne geçmiş oluyoruz. Ayrıca, standartların dışına çıkmamak kaydıyla, kontaksız emniyet kapı switchlerimizdeki mevcut çalışma mesafesi ile kapı ya da pencerelerde tam kapatılmama gibi durumları tolare edebilmekteyiz. Bu sayede de yine gereksiz duruşların önüne geçilmiş olunmaktadır. Standartların dışına çıkmayacak çözümler ile verimliliği üst seviyeye çıkarmak adına Omron, küçük dokunuşlar ile büyük faydalar sağlayabiliyor. 

Mecnun Beycan: Yeni tasarlanan makinalarda daha tasarım aşamasında hem hız hem de emniyeti bir arada sağlayabiliyorsunuz. Ancak eski makinaların emniyet revizyonlarında ister istemez hızdan fedakârlık yapabiliyorsunuz. Hızlardan fedakârlık yapmak istemediğiniz zaman ise ister istemez makinenin prosesinde değişimler gerekmekte ve akabinde emniyet ekipmanları sizin prosesinize üretim anlamında ve emniyetten taviz vermeyecek şekilde nasıl artılar sağlayacak, ne kadar eksisi olacak iyi hesaplanmalıdır. Gerçek şu ki her şeyi sadece emniyet komponentlerinden beklememeliyiz. 

2018'da daha fazla hangi sektör ve uygulamalara odaklanıyorsunuz? Yeni yıl ile ilgili hedef ve beklentileriniz hakkında bilgi verir misiniz? 

Özkan Eylem Baran: Pazarda, çalışmalarımızı iki ayrı kanaldan yürütmekteyiz. Birincisi makina üreticileri dediğimiz direkt müşterilerimiz, diğeri de son kullanıcılardır. Odaklandığımız noktaları; hızlı tüketim malzemeleri olarak adlandırdığımız yiyecek-içecek ve kozmetik alanındaki makinalar ve son kullanıcılar şeklinde özetleyebiliriz. Yine aynı şekilde otomotiv sektörü ve yan sanayisi bizim için hedef alanlardan bir tanesidir. Türkiye özelinde değerlendirebileceğimiz tekstil sektörü ve demir-çelik sektörünü yine Omron Türkiye’nin hedef aldığı ve katma değerli çözümlerini sunmaya çalıştığı alanlar olarak belirtebiliriz.  

Mecnun Beycan: Önceki yıllara baktığımızda, paketleme ve ağaç işleme sektöründe güzel uygulamalarımız vardı. Bu yıl gerek Japonya merkez gerek Avrupa Omron’un hedefi otomotiv ve demir çelik sektöründe daha fazla aktif olabilmek. Emniyet tarafında önce kendi partnerlerimize, bayilerimize ve çözüm ortaklarımıza vereceğimiz eğitim ve sunumlarla, makine emniyeti konusunda firmaları belirli bir seviyeye kadar hızlı yol almayı hedefliyoruz. Hedefler; sistemlerle ilgili know-how’ı ilerletmek, ilgili standartları oturtmak ve saha incelemeleri ile birlikte firmalara katma değer sağlamak şeklinde olacak. 

Omron emniyet tarafında Türkiye’de büyümeyi hedefliyor, bünyesine katmış ve bünyesine katmayı düşündüğü insanlara yatırımlara devam ediyor.