St Endüstri Radyoda  Enerji Verimliliği programının bu bölümünde Groupe Lactalis / Ak Gıda Capex ve Enerji Müdürü Erdal Yılmaz konuk oldu. Altuğ Karataş’ın sorularını yanıtlayan Yılmaz, süt sektöründe enerji verimliliği üzerine bilgiler verdi. 

“SÜT SEKTÖRÜNDE ENERJİ KAYNAKLARI KULLANILIYOR”

Süt sektöründe çeşitli enerji kaynaklarını kullanıyoruz. Bunlar ısıtma ve soğutma faaliyetleri için kullanılıyor. Isıtma dediğimiz kısımda doğalgaz ve kömür enerjisi, kazanlarımızda da elektrik soğutma tarafındaki gücümüzü oluşturuyoruz. İkisinin bir arada olduğu kendi kojenerasyon tesisimizde var. Pamukova fabrikamızda yaklaşık 9 megavatlık bir kojenerasyon tesisi onun yanında Pamukova sitemizde atık geri kazanımdan elde ettiğimiz bir biyogaz gaz motorumuz var ve oradan da destek alıyoruz. Yani özellikle Pamukova fabrikamızda kendi enerjimizin %90’ını kendimiz üretmiş oluyoruz. Bu bize şu yararları sağlıyor; bildiğiniz gibi kojenerasyonun çıktıları ve girdileri var. Bunlar; ısı, buhar ve elektrik. Dolayısıyla proseste kullandığımız ısı ve buharında büyük çoğunluğunu bu kojenerasyon tesisinden elde edebiliyoruz.
Bunlar bize avantajlar sağlıyor. Bu çevrimler sırasında oluşan kayıplardan yararlanabiliyoruz; dökülenler, taşanlar direk bizim için dökülen taşan olmamış oluyor. Ayrıca bunu daha verimli şekilde kullanabiliyoruz. Örneğin sıcak su belki çoğu yer için önemli bir kazanç olmayabilir ama süt sektöründe çok önemli. Yine biyogaz tesisinden elde ettiğimiz biyogazla ürettiğimiz elektrikle de ısı buhar yayan kaynak elde edebiliyoruz. Şunu da görüyoruz ki burada sürdürülebilirliği rahat bir şekilde yakalamışız. 

“SÜT SEKTÖRÜNDE İLK BİYOGAZ TESİSİNİ KURAN FİRMAYIZ”

Biz süt sektöründe ilk biyogaz tesisini kuran firmayız. Buradaki amacımız da şuydu; süt atıklarımızdan belli bir organik artık oluşturmak ve bunları arıtmak zorundayız. Bunu yaparken de bundan ne elde edebiliriz diye düşündük.  Atık suyu kimyasal yöntemlerle ya da farklı proseslerle temizle şansınız oluyor ama bunu yaparken de hem işletmeye kar getirebilecek hem de daha efektif olabilecek bir çözüm gerekiyor.  Süt atıklarının belirli bir organik değeri var dünya standartlarında da belli bu değerler. Ancak gerek müşterilerden iade edilenler gerekse farklı şekilde bize gelen ürünler oluyor. Bunları da işin içerisine kalktığınızda organik metan gazı oluşumu ile ilgili bir potansiyele gidiyor ve bu potansiyelden yararlanalım istedik. Devletimizin de bu konuda çok büyük destekleri var. Biyogaz, bioenerji ya da yenilenebilir enerji adı altında çalışmaları var. O da şöyle; devletimiz hem bunun alım garantisini veriyor belli bir fiyattan hem de ilk başta teşviklerine veriyor. Dolayısıyla bu yatırımların sanayiciye de çok büyük yük olmasını engellemiş oluyor. Bu sayede çevreye de katkımız oluyor,  kendi enerjimizi üretebiliyoruz. 

“ÇOĞU FİRMA RİSK ALMIYOR”

Kojenerasyon tesisi atık ısı olarak attığımız bazı şeyler var. Bunları nasıl değerlendirebiliriz diye düşündüğümüzde verimi artırmak, beslediğiniz havayı şartlandırma, ısıtma ya da soğutma ile ilgili pek çok şey yapabiliyorsunuz. İşin özünde oturup ne yapmak istediğinizi düşünmeniz gerekiyor. Sürekli takip ederek bazı ürünlerde risk almak gerekiyor. Çoğu firma bu riski alamıyor ancak mühendislik araştırmasını yapıp üstüne gittikten sonra başaramayacağınız şey yok. Bu yüzden en verimli doğalgaz kojenerasyon tribünü bizde bulunuyor. 

“TEMİZ BİR ENERJİ ELDE EDEBİLİRİZ”

Geçen hafta Sakarya yöresi için şiddetli yağmurların olduğu bir zamandı. Biz kojenerasyonu ada moduna aldık ve şebekeye senkronize olmadan üretimimizi rahatlıkla yaptık. Özellikle süt, gıda sektörü veya sürekli proses dediğimiz işletmelerde bu çok önemli çünkü en küçük bir dalgalanma, buhar, hava sağlayamama ya da elektriğin kesilmesi gibi olayların bize maliyetleri üç buçuk dört saatten başlıyor ve o günün karını direkt götürmüş oluyor. Dolayısıyla ada modunda çalışabilecek gerekirse şebekeden ayrı çalışabilecek bir sistem uygulamaları kullanıcılar açısından önem teşkil ediyor ve temiz bir enerji elde edebilmiş oluyor.