Doğal kaynaklardan elde edilen ve doğada daimî olarak bulunan enerjiye yenilenebilir enerji diyoruz. Sürdürülebilir enerji kaynaklarının sürekliliği olması nedeniyle; tesisler veya beşerî nedenlerle kalıcı olarak tüketilmesinin imkânı yoktur.  Enerji üretirken bu kaynaklardan yararlanmak hem çevreye hem de finansal açıdan ülke ekonomisine büyük katkı sağlıyor. Türkiye’de yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımında bir artış söz konusu hem çevreye hem ekonomiye katkısı olan sürdürülebilir kaynaklara yönelmenin son 15 yılda geldiği noktayı MÜSİAD Yönetim Kurulu Üyesi Cihad Terzioğlu ile konuştuk.

Türkiye yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı ne durumda ne kadar ilerdeyiz?

Türkiye son 15 yılda kurulu gücü kapasitesini artırarak yaklaşık olarak 90 GW ulaştı. Türkiye’nin son yıllarda yaz mevsiminde yaşadığı pik değerleri 45 GW olarak düşünürsek bunun tam iki katına tekabül ediyor. Bu açıdan baktığımızda Türkiye kurulu gücünü kendine yetecek seviyede ayarlamış durumda. Bu kırılıma bakarsak hangi kaynaklardan gücü karşılıyoruz ve hangi kaynaklardan elektrik üretiyoruz görebiliriz. Aslında son 5 yılda ciddi bir değişim olduğu açıkça görülüyor, özellikle özel sektörün eliyle yapılan yatırımlarla birlikte doğal gaz ve kömür santrallerinin payının azaldığını bunlarla birlikte hidroelektrik santrallerinin payının arttığını ayrıca güneş ve rüzgâr enerjisinin piyasaya ciddi manada girdiğine şahit oluyoruz. Bununla birlikte Türkiye’yi dünyada dördüncü sıraya taşıyan jeotermal enerjidir. Ülkemiz; jeotermal, biyokütle ve diğer yenilenebilir enerji kaynaklarıyla birlikte ürettiği elektriğin portföyünü, kırılımını, cari açığı azaltacak şekilde ayarlamış durumda. Tabi bu konuda yapılması gerekenler var; ithalatı azaltacak şekilde yerli kömürü teşvik etmek ve yenilenebilir enerjide gerçekleşmeyen potansiyelleri hayata geçirmek; bunlarla beraber 90 GW kurulu gücümüzün ciddi bir şekilde kırılımı, ithalatı ve cari açığı azaltan ve enerji arz ve güvenliğini temin eden şekilde olmasıdır.

Peki Yenilenebilir enerji kaynakları arasından jeotermal enerji için neler söylemek istersiniz?

Jeotermal enerji temeli sondaj teknolojisine dayandığı için doğal olarak ilk yatırım maliyeti yüksek; sondajın teknolojisinin ve mühendisliğinin maliyeti yüksek, tabi şunu bilmek gerekiyor; maliyeti yüksek ama aynı oranda getirisi de yüksek bir yatırım. Türkiye’ye baktığımızda özellikle de kaplıcalarıyla zengin bölgelere odaklandığımızda şu soru aklımıza takılıyor. Çok fazla sıcak su kaynağına sahibiz bu kaynaklardan enerji elde edemez miyiz? Türkiye’de kanununda verdiği teşviklerle birlikte jeotermal enerji de çok ciddi kurulu güçlere ulaşıldı. Bundan sonra bu yatırımların artması için ilk olarak finansmana erişimin rahat olması ikincisi ise mevcut teşviklerin devam etmesi gerekiyor. Kanunlarla düzenlenecek bu adımlar sayesinde jeotermal enerjiye olan yatırımların artacağını düşünüyorum.

YENİLENEBİLİR ENERJİ KAYNAKLARINA TALEP ARTIYOR

Fosil yakıtların maddi zorluğu ve çevreye verdiği zararı nasıl minimize edebiliriz?

Yenilenebilir enerji kaynaklarına eskiye oranla talep çok arttı. Bu durumun en büyük sebebi teşvik mekanizmasının YEKDEM olarak adlandırılan Yenilenebilir Enerji Kaynaklarını Destekleme Mekanizmasının vermiş olduğu dolar bazlı alım garantisidir. Türkiye’de bugün 30’un üzerinde güneş paneli yapan fabrika mevcut. Dolayısıyla elinizle dokunabileceğiniz telefonla aradığınızda ulaşabileceğiniz paydaşlarınız var. Mühendislik olarak da firmalar çok ciddi noktalara geldi. Şu anki süreçte mühendislik firmaları yurt dışından proje alıp teslim ediyor. Tüm bunlara baktığımızda Türkiye güneş enerjisiyle tanışmasını ileri seviyeye taşıdı diyebiliriz. Saha uygulamalarının bittiği geçmişte verilen ruhsatların yavaş yavaş süresinin dolduğu aşamada büyük enerji tüketen fabrikaların beklediği gerçekleşti. Aylık mahsuplaşma dediğimiz kurulu güç sınırının artması bürokratik engellerin kaldırılması ve projeye geçiş sürecinin hızlandırılması, fabrika sahiplerinin santral kurulumu ve sonraki sürecini kolaylaştırdı. Aylık mahsuplaşma nedir dediğimizde şöyle açıklayabiliriz; bu uygulamadan önce çatınızda ürettiğiniz elektriğin günde saatlik bazlı mahsuplaşırken artık aylık bazda mahsuplaşacak. Kısaca bir fabrika çatısında ürettiği ve tükettiği elektriği ayın sonunda kontrol ediyor. 30 günün sonunda ne kadar ürettiğine ve tükettiğine bakıyor, bu kontrol sonrası eğer fazla tükettiyseniz tarifeden ödüyorsunuz, fazla ürettiyseniz piyasa fiyatından tahsil eden bir düzenleme geldi. Bir diğer düzenleme ise lisanssız santraller için geldi, 1 MW olan sınır 5 MW kadar yükseltildi. Düzenlemeden önce işletmenin 30-40 dönüm çatı alanı olsa da ayrıca işletme de ne kadar elektrik tüketilirse tüketilsin çatıda 1 megavatlık elektrik üretecek kadar santral kurabiliyordu.  Yeni düzenleme ile sınır yükseltildi. Böylelikle düşen maliyetler, gelişen teknolojiyle beraber artan üretim ve mevzuattaki iyileştirmeyle birlikte süreç daha işliyor ve doğal olarak talep artıyor.

   

21. YÜZYILDA ENERJİ İLE YAŞAMAK 21. YÜZYILDA ENERJİ İLE YAŞAMAK