Şirketlerin sürdürülebilirlik hedefleri doğrultusunda karbon ayak izini azaltmalarına ve çevresel sorumluluklarını yerine getirmelerine katkı sağlamak amacıyla faaliyet gösteren, Türkiye'nin ilk tamamen elektrikli filo kiralama şirketi Metafleet, bu yasal düzenlemeyle birlikte elektrikli araç kullanımının geleceği sağlıklı ve sürdürülebilir bir şekilde inşa etmede kritik bir rol oynayacağına dikkat çekiyor.
RAKAMLAR KANUNUN ÖNEMİNİ VURGULUYOR
Bugün Türkiye’de trafikte yer alan araçların yaklaşık %30’u kurumsal filolara ait ve bu araçlar, toplam taşıt sayısına oranla trafikteki karbon salımının yaklaşık %60’ını oluşturuyor. İstanbul gibi büyükşehirlerde, bir içten yanmalı motorlu araç yalnızca 1 saatlik trafikte yaklaşık 300 gram CO₂ salımı yapıyor. Bu miktar, yaklaşık 6 yetişkin ağacın bir günde temizleyebileceği karbon oranına eşdeğer. Yani sadece 1 saatlik bir kullanım bile doğrudan doğaya ciddi bir yük getiriyor.
Bu etki kurumsal ölçeğe taşındığında ise tablo daha çarpıcı hale geliyor. 100 araçlık bir filonun her gün yalnızca 1 saat trafikte kalması, yıllık bazda yaklaşık 11 ton CO₂ salımı anlamına geliyor. Bu miktarın doğadan temizlenebilmesi için 220’den fazla ağacın tüm yıl boyunca kesintisiz çalışması gerekiyor.
Metafleet Kurucusu ve CEO’su Tevfik Günal, konuyla ilgili yaptığı değerlendirmede, “İklim Kanunu ile birlikte artık çevresel dönüşüm yalnızca bir kurumsal sosyal sorumluluk konusu değil; aynı zamanda yasal bir gereklilik. Kurumların bu yeni döneme uyum sağlayabilmesi için ulaşım stratejilerini yeniden gözden geçirmesi şart. Elektrikli araçlara geçiş, karbon ayak izini düşürmenin en etkili yollarından biri. Metafleet olarak biz, bu dönüşümün her adımında şirketlerin yanındayız.” açıklamasında bulundu.
İŞLETME MALİYETLERİNİ DE DÜŞÜRÜYOR
Elektrikli araçlar yalnızca emisyonları değil, işletme maliyetlerini de düşürüyor. Yakıt maliyetlerinde %70’e varan tasarruf, bakım maliyetlerinde ise %40’a yakın düşüş sağlayan elektrikli araçlar, operasyonel verimlilik açısından da önemli avantajlar sunuyor. Metafleet, yalnızca %100 elektrikli araçlardan oluşan filo çözümleriyle, karbon ayak izini azaltan, sürdürülebilirlik skorlarını yükselten ve uzun vadeli finansal tasarruf sağlayan bütünsel bir mobilite modeli öneriyor.
İklim Kanunu’nun yürürlüğe girmesiyle birlikte, ulaşımda çevreci dönüşüm artık bir tercih değil, yasal bir zorunluluk haline geldi. Özellikle lojistik, saha operasyonları ve kurye hizmetleri gibi filoya dayalı sektörlerde, elektrikli araçlara geçiş hem çevreye hem de geleceğe yapılan en değerli yatırımlardan biri olarak öne çıkıyor.