Su yalıtımı alanında satış, proje uygulamaları ve danışmanlık hizmeti veren Arı Yalıtım Danışmanlık, tecrübesi ve bilgi birikimiyle sektörün öne çıkan isimleri arasında yer alıyor. Bu tip bir hizmet ile sektörde ilk olmanın ayrıcalığını yaşadıklarını belirten Genel Müdür Koray Bandak, aynı zamanda uluslararası ve sektörlerinin büyük oyuncusu konumundaki yatırımcı ve malzeme üreticisi firmalar ile su yalıtımı danışmanlığının yanı sıra AR-GE ve ürün geliştirme konularında da partner olarak görev aldıklarını belirtiyor. 

Su yalıtımının önemi hakkında bilgi veren Bandak, suyun ve nemin yapılara teması ile oluşturduğu etkinin, ilk imal yıllarında direkt gözlemlenmese de yıllara sarih ciddi sorunları da beraberinde getirmekte olduğunu vurguluyor. Bu durumun en ciddi etkisinin donatı demirlerinde oluşturduğu deformasyon olmasına dikkat çeken Bandak, korozyon etkisinin ise bina sağlığını ilgilendirdiğini belirtiyor ve ekliyor: “Konfor yönünden bakarsak her mahal için ciddi yaşamsal sıkıntılar oluşturmakta aslında. Örneğin bodrum katların duvarlarında oluşan sıva ve boya kabarmaları, yine bodrumlarda oluşan rutubet ve kötü kokular, ıslak hacim diye adlandırdığımız banyo, tuvalet, balkon zeminlerinde oluşan kaçakların sebep olduğu deformasyonlar, teras, garaj üzeri hatta dilatasyon hatlarında oluşan su yalıtım zafiyetlerinin yaşamımıza olan maddi ve manevi etkileri ciddi boyuttadır. Bu olumsuz durumlara müdahale edilmemesi hem bizlere hem mallarımıza hem de yaşamımızı devam ettirdiğimiz yapımıza geri dönüşü olmayan zararlar verebilir.”

“SU YALITIMI BİR BÜTÜN OLARAK UYGULANMALI”

Rutubetin uzun vadede insan sağlığına olan etkisini hatırlatan Bandak, su yalıtımının bir bütün olarak uygulanması gerektiğinin altını çiziyor. Yapının sadece temel ve perde gibi toprak altında kalan bölümlerinde değil su ile temasın olduğu ya da olma ihtimalinin bulunduğu tüm mahallerde de uygulanması gerektiğini önemle vurgulayan Bandak, bu önlemler alınmaz ise binanın inşa edildiği gün yaşlanmaya başlayacağına, zamanla tahribatın artacağına işaret ediyor. Bu durumda binanın değerinin düşeceğini dile getiren Bandak, nitelikli bir su yalıtımının bina maliyetinde sadece yüzde 3’lük bir farka sebep olduğunu hatırlatıyor.

GÜVENLİ BİNALAR İÇİN SU YALITIMI 

Türkiye’nin deprem kuşağında yer almasına dikkat çeken Bandak, yapılaşmanın ve kentsel yaşamın bu kadar yoğun olması neticesinde yağmur ve kar sularının doğal olarak yayılamamasının bina, işyeri, AVM, otel gibi yapılar ile temasını artırdığını dile getirerek “Yine bu yapıların temel ve perde bölgelerinde rezervasyon oluşturma risklerini de artırmaktadır. Suyun bina sağlığına etkisi ve korozyon konusundan biraz bahsetmek istiyorum. Yalıtımsız yapılara temas eden su ve nem, betonarme yapısındaki kapiler boşluklardan ilerleyerek donatı demirlerine ulaşacaktır. Böylece daimî oksijen teması olan donatı demirleri korozyona uğrayacak yani halk dili ile paslanacaklardır. Korozyona uğrayan donatı irtibatta bulunduğu tüm donatılara da bu reaksiyonu aktaracaktır. Yıllara sarih olarak binada geri dönüşü olmayan deformasyonlar baş gösterecektir. Bu durumun vahametini şöyle izah edeyim; su ve neme maruz kalan donatı demiri 1 yıllık periyotta kalınlığının her 1 mm’sinin yüzde 25’ini kaybeder. Kayıp miktarının daha iyi anlaşılması için şöyle söylenebilir, 10 yıllık bir periyotta suya ve neme maruz kalan donatı demiri kesitinin yüzde 34’ünü kaybeder. Yani ø18mm olan bir donatı 10 yıl sonra ø12 mm bir donatı haline gelir. Bu durum da donatı demirinde yüzde 66‘lık bir taşıma kapasitesi kaybı oluşturuyor.” diyor. 

Günümüzde konut ve ticari yapıların 50 yıllık, yol köprü ve viyadük gibi sanat yapıların ise 100 yıllık kullanım süresi öngörülerek imal edildiğini ifade eden Bandak, su ve nem yalıtımı yapmayarak ya da yanlış kurgulayarak 50 yıllık ömrü neredeyse 30 yıla kadar geriletildiğini vurguluyor. Bu durumun sadece bilinç seviyesini yükseltilerek düzeltilebileceğini, yatırımcı ve müteahhitlerinin yanı sıra mülk satın alanlar yönünde bu bilincin oluşturulması gerekildiğini aktarıyor. İZODER’in ısı-su-ses-yangın konusunda İstanbul’un yanı sıra Anadolu’nun 14 ayrı ilinde gerçekleştirdiği seminerleri ile farkındalık yarattığını dile getiren Bandak, ısı yalıtımında Şehir ve Çevrecilik Bakanlığı’nın desteği, İZODER başta olmak üzere diğer sektör STK’larının ve tabii ki üreticilerin yıllarca süren çabaları sonucu bir mertebeye ulaşıldığını söylüyor. Bu konuda tüketici bilincinin artmasının yanı sıra tüketicinin tasarruf ettiğini de faturalarından görebildiğini belirten Bandak, sözlerini şu şekilde tamamlıyor: 
“Tasarruf ettiğini görmesine rağmen ısı yalıtımı bilincinin oluşması 30 senede bu noktalara geldi maalesef. Oysa ki su yalıtımı yaptıran tüketici cebinde kalan bir parayı direkt göremediğinden bu süreçte işimizin biraz daha zor olduğunu düşünüyorum.  Bu arada nüans şu ki su yalıtımında tasarruf edilen maddiyat değil can mevzuu bahis. Yaşanan depremlerin sonuçları ve maalesef Demokles’in Kılıcı gibi üzerimizde duran yeni deprem gerçekleri umarım bu konuya hassasiyeti arttırır.”