İzopoint Dış Cephe, İzopoint İç Cephe, İzopoint Teras Çatı ve İzopoint Zemin olmak üzere dört grup başlığında müşterilerine çözüm sunan İzopoint markası,  ekolojik özelliğe sahip bu ürünleri ile yapılara maksimum fayda sağlıyor. 

EKOLOJİK ÖZELLİĞE SAHİP YALITIM SİSTEMLERİ 

Yaklaşık 14 yıllık bir Ar-Ge çalışmasının sonucunda ürünlerini geliştirdiklerini belirten İzopoint IT ve Pazarlama Müdürü Murat Aksoy, ürünlerinin ekolojik yapısına işaret ediyor. Çalışmalarında ana kriterlerinin insan sağlığı olduğunu vurgulayan Aksoy, “Çünkü piyasadaki ürünlerin yüzde 90’ı kanserojen özellikte olan petrokimyadan oluşuyor. Bizim ürünün içerisinde insan sağlığına etki edecek kimyasal ya da peterokimya ürünleri bulunmuyor. Tamamen inorganik, küf, nem, kararma yapmayan, hava alabilen dolayısıyla insan sağlığına olumsuz etki etmeyecek özelliklere sahip. Tabiî ki her işletmenin kuruluş amacı kar elde etmektir; ancak bizim önceliğimiz insan. Neticede insanların yaşayacakları alanları dizayn ediyoruz” dedi.
İzopoint ürünlerinin TSE belgesine sahip olduğunu vurgulayan Aksoy,  TSE belgesine sahip olunması kadar yalıtım malzemesinin işlevinin de çok önemli olduğunu ifade ederek, “Belgesi olup da kara sıva ya da yalıtım sıvası olan malzemeler var, halbuki ikisi aynı şey değil.  Kamu binalarında yanmaz ve kanserojen olmayan malzemeler son yıllarda tercih edilmeye başlandı. Artık her alanda sağlık ön planda. Umudumuz 2019 ve 2020’de iş hacmimizin artması ve insanların bilinçli olarak malzemeyi kullanması.” diye konuştu. 

“ENERJİ TÜKETİMİNİ MİNİMİZE EDİYORUZ”

İzopoint yalıtım sistemlerinin enerji verimliliği konusunda sağladığı avantajlar hakkında bilgi veren Aksoy, sözlerini şu şekilde sürdürdü:
“Ar-Ge çalışmalarında en önemli noktamız ürünün 1500 dereceye kadar yanmamasıdır. Ayrıca -300 dereceye kadar soğuk geçirmiyor. Bir ürünün deformasyonu soğuk ve sıcaktan etkilenmesiyle meydana gelir. Çatlama, dökülme ya da toz haline gelmesi hava koşullarından etkilendiği anlamına gelir. Isı değişiminden etkilenmediği için ürünümüze binanın yaşı kadar garanti veriyoruz. Yapıda tuğla ya da beton üzerine yalıtım uygulaması yaptığımız için ısı köprüleri oluşmuyor. Isı kaybı 0 ve yüzde 70’e kadar ısı yalıtımı sağlıyoruz. Böylece evinizi ısıtmak ya da soğutmak için kullandığınız enerji tüketimini minimize ediyoruz. Standart bir ısı yalıtımın kullanıldığı bir evi günde beş saat havalandırmanız gerekiyor. Bunu her mevsim yapamazsınız. Ürünümüzün hava alması,  nem yapmaması nedeniyle evinizi havalandırmanıza gerek kalmıyor. Bu nedenle hem sağlıklı hem de maliyet açısından avantaj sağlıyoruz.”

Konut ya da ofis yatırımı yapacak olan tüketicilerin yalıtım konusunda yeterli bilince sahip olmadığını aktaran Aksoy, sözlerini şu şekilde sürdürdü:
“Yapının niteliğinden daha çok iç mimari özelliklerine önem verilmesini eleştirdi. Aksoy, “Bu bakış açısıyla yapılan yatırımlarda sonrasında olası bir su sızmasında sürekli parke yenilemek gibi maliyeti artıracak sorunlarla karşılaşılıyor. Su, betonun içerisindeki çatlaklardan tüm binaya yayılarak korozyona sebep oluyor. Bu da bina yapılırken yapılan yalıtımın kalitesiz olmasından kaynaklanıyor, su kaçağı tespit edilemiyor ve her yıl aynı problemler yaşanıyor. Son dönemde bu tür olaylar çok yaşanıyor. Bu nedenle yatırımcı satın alacağı binanın yapımında kullanılan malzemelerin kalitesini sorgulamalıdır. Bugün konut fiyatları oldukça yüksek. Yatırımcının insan sağlığını göz önünde bulundurmalı, yapı malzemlerini ona göre tercih etmelidir. Yüzde 100 insan sağlığına faydalı, su ve ses geçirmeyen, hava alan her türlü bina üretiyoruz dediğimizde müşterilerimiz bize şüpheyle bakıyor. Çünkü daha önceki firmalarla yaşadıkları olumsuz tecrübeler şüphelenmelerine neden oluyor. Bu gibi sorunlarla sıklıkla karşılaşıyoruz.”