Almanya, bir Türk mühendisle kurduğu dostluk üzerinden Türkiye’ye yatırım getirmiş. Bu süreci anlatır mısınız?

Peri’nin kurucusu Artur Schwörer’de mühendistir. Kurumu bir aile şirketi olarak kuruyor, fakat bir süre sonra dünyaya açılmanın veya gelişmekte olan pazarlarda faaliyet göstermenin şirket için daha sürdürülebilir bir büyümenin parametresi olduğunu fark ediyor. Almanya dışındaki ilk şirketini, önce Fransa’da ve daha sonra Amerika’da kuruyor. Avrupa’da genişlerken bir şekilde de Mühendis Orhan Terzioğlu ile tanışıyor. O’da, o günlerde Türkiye’ye dönmek istiyor. ‘Türkiye’ye dönüp bizim bu işimizi yapmak ister misin?’ diye soruyor, Artur Schwörer ve böyle başlıyorlar. 1986 yılında irtibat bürosu sonra 90’da yüzde 100 yabancı sermayeli şirket olarak. Her ikisi de aynı altyapıdan gelme; ikisi de mühendis kökenli; ikisi de fevkalade yüksek bilgiye sahip, ikisi de bir şeylerin üstüne koyarak ilerliyor. Almanya yönetimi de, çok sevdiği Orhan Bey’i her açıdan destekleme kararı alıyor. Biz grup içerisinde üretime başlayan ilk kardeş şirket oluyoruz, o tarihte. Tabii onu büyütüp, yaklaşık yılda 20 bin tona yakın bir üretim kapasitesine ulaşıyoruz. Ve bu durum, en son yatırımla taçlanıyor. Yani, diğer firmalardan farkımız, sektöre ciddi ve kalıcı yatırımlarımız. Bu sadece makine ekipman, teçhizat ve üretim tesisi de değil. Lojistik imkanlar, teknik elemanlar, satış ağı, satış sonrası hizmet, destek ve servis anlamında. Örneğin, bizim Peri Türkiye olarak şu anda dört tane depomuz var. Sadece satış, pazarlamada 150 personelimiz var. Kira parkı büyüklüğümüz yerli piyasadaki en büyük kira parkı büyüklüğü. Bir taraftan da, Türkiye’de tek üretim yapan yüzde100 yabancı sermayeli şirketiz ki, bu üretim sadece Türkiye’yi kapsayan bir üretim de değil. Buradaki üretim Türkiye’nin içinde bulunduğu Kafkasya, Orta Asya, Doğu Avrupa, Kuzey Avrupa ekseninde lojistik olarak da avantajları olduğu içinde o bölgelere de burada yapılan üretimler ihraç ediliyor. Sadece ana marketlere yani Almanya, Amerika gibi marketlere değil. Bu çevre ülkelere de ihraç ediliyor. O açıdan da Peri çok büyük bir avantaj sağlamış oluyor bu sayede.

330 metreyle dünyanın en büyük köprü ayaklarına sahip üçüncü köprüde, sistemlerinizle yer aldınız. Detayları paylaşabilir misiniz?

Üçüncü köprü projesi hakikaten çok zor bir mühendislik yapısı bir asma köprü olmakla beraber aynı zamanda eğik askılı köprü denen bir teknolojiyle imal edildi. Köprü her iki yakada da yaklaşım viyadükleri ve her iki yakada da ankraj blokları var. Üçüncü köprünün ayakları betonarme olarak inşa edilmiş dünyanın en yüksek köprü ayakları ve başlangıçtaki kesitiyle yani planıyla geometrisiyle, bitişindeki yani 330‘uncu metredeki planı ve kesiti çok farklı yani küçülüyor yapı. Burada çok yüksekte ve çok dar bir alanda çalışıyorsunuz. Hem bu dar alanda çalışanlara konforlu bir alan sağlayabilmemiz hem de emniyetli olması ve kullandığınız sistemin tırmanma veya kullanma aşamasında herhangi bir hataya mahal vermeyecek şekilde boyutlandırılmış olması gerekiyor. Biz Yavuz Sultan Selim köprümüzün ayaklarında Peri’de hidrolik otomatik tırmanır kalıp sistemimizi kullandık. 

Yine yolcu sayısı olarak dünyanın en büyüğü İstanbul havalimanına katkı sağlarken başka bir prestij eserinizi de gerçekleştirdiniz…

Bizim için projenin büyüğü, küçüğü ve müşterinin büyüğü küçüğü yok, bir noktada fazla da mütevazı olmamak lazım. İstanbul havalimanı hakikaten ekstrem bir yapı. Boyutları, fonksiyonları anlamında günün sonunda erişeceği yolcu sayısı anlamında hakikaten dev bir proje. İstanbul Havalimanın da, terminal binasında kalıp tedariği yapan firmalardan biri olduk. Otopark sonra yan tesisler de var. Ayrıca ödül alan kontrol kulesinin de kalıp ve iskele tedarikinde yer aldık. Çatının kapatılması havalimanı projesinde önemli bir süreçti, biz orada da ana iskele tedarikçisi olarak hizmet verdik. Yani düşünün aşağı yukarı işte 12 ile 24 metre yüksekliğinde ayak açıklıkları işte 16 -18 metre olan dev yürüyen platformlar yaptık. Bunları akslar boyunca kaydırdık. Yani dakikalar içerisinde 1500 metrekarelik bir platformu yerden 14 metre yukarıda bir akstan diğer aksa alıyorsunuz ki, üzerinde işte çatıyla ilgili kaplama işleri yapılabilsin. 

İnşaat dünyasındaki bu en tehlikeli işlerden kabul ediliyor. İnşaat ve iş güvenliği konusunda da insan hatalarını hesaba katan sistemlerinizi paylaşabilir misiniz?

En uzun köprüyü; en büyük limanı ya da en derin tüneli yapabiliriz. Beğenmeyiz, bir daha yapabiliriz.  Ömrünü doldurur, tekrarlarız. En büyük prestijimiz hiçbir canımızı yitirmememiz! Bunların hepsi maddi meseleler ama bir insanı kaybedersek, onu yerine getirme şansımız yok. Onun için, hakikaten insan hayatı en kutsal şey. İnşaat sektörü dediğiniz gibi dünyanın en tehlikeli sektörü yani madencilikle neredeyse yarışıyor, hatta ölümlü iş kazalarında, onların önündeyiz.
Tablonun diğer tarafı Türkiye çok kısa zamanda çok önemli yol aldı. Bu iş güvenliği mevzunda mesela şu anda bizim iş güvenliği mühendisliği diye branş var. Yani iş güvenliği, işçi sağlığı konusunda bir uzman, evet bir mühendislik altyapısı var. Onun üzerinde ihtisaslaşmış bir branş oluştu. Bundan 8-10 sene önce bu tür bir insan gücü yoktu piyasada. Şimdilerde iş güvenliği eğitimleri yapılıyor her şantiyede mutlaka her uygulamada iş güvenliği tedbirlerinin gözden geçirildiği birtakım önden bilgilendirmeler, method of statement dediğimiz yani yapımla ilgili birtakım senaryolar tartışılıyor yani nasıl yaparsak bu işte iş güvenlik tedbirlerini en iyi almış oluruz. Tehlikeye en aza indiririz, uzaklaştırırız gibi konularda ülke olarak çok yol aldık evet sayılar üzücü ama bir taraftan da alınan yolda önemsenecek kadar değerli. Düşmelere karşı binanın cephelerini tamamen kapatan panel sistemleri var. İskeleler de kullanıcının inisiyatifine kalmadan otomatik olarak ürünün içerisine zaten konulmuş kendinden emniyetli sistemler var. Mesela bizim iskele sistemlerimizde bir üst kata iskele kurarken daha üst kata çıkmadan o katın korkuluklarını koyabilme imkânınız var. Bunların hepsi hakikaten düşünülen, tasarlanan olmuş, geçmiş birtakım sıkıntılardan yola çıkılarak geliştirilmiş sistemler örneğin işte en basiti bir parçayı bir düşey taşıyıcı elemana bağladığınız zaman düşmesin diye, onu kilitleyen mandallar veya bir yerden söktüğünüzde ansızın yere inmesin diye onu yakalayan birtakım çeneler, pek çok yani kullanım sırasında genellikle işin doğası gereği göz ardı edilebilecek sonunda insana veya işe zarar verebileceği düşünülen konularda tedbir alınmış ürünlerimiz var.

Sektörünüzdeki ileri teknolojili sistemlerden söz eder misiniz?

Sizde başlangıçta açılışta arz ettiniz evet 50 senelik bir firma ama bir taraftan da sektör lideri çok inovasyona, araştırma, geliştirmeye de önem veren ve buna da ciddi bütçeler ayıran bir şirket. Ben çalışmaya başladığımda veya benden önceki süreçte gözlemlediğim kadarıyla belli başlı işler için belli başlı bizim kalıp iskele sistemlerimiz vardı. Şu anda bunun neredeyse üç katı farklı pazarlarda farklı işlerde kullanılabilecek içerisinde teknoloji barındıran sistemlerimiz var. Bir kere sayısal olarak bu inovasyon, araştırma ve geliştirmeden ve uluslararası da çalıştığımız için artan bir portföy ürün gamı da var. Her üç yılda bir Münih‘de yapılan BAUMA fuarında PERI yeni sistemlerini tanır.