Depreme karşı dirençli yapılar oluşturmanın yalnızca yeni projelerle sınırlı olmadığını vurgulayan İnşaat Yüksek Mühendisi Sadi Özsaraç, mevcut yapı stokunu güçlendirmenin mühendislikten çok daha fazlası olduğunu söyledi. Uygulamada kullanılan malzeme ve teknolojilerden, sürdürülebilir çözümlere kadar birçok başlığı ele alan Özsaraç, aynı zamanda müşteri memnuniyetine dayalı hizmet anlayışlarının da projelere yansımasını ST İnşaat Yapı & Malzeme Dergisi ile paylaştı.
Firmanızı ve bu alandaki uzmanlığınızı kısaca tanıtır mısınız? Gündeminizde neler var?
Firmamız, özellikle mevcut yapıların depreme karşı dayanımını artırmaya yönelik bina güçlendirme projeleri ve uygulamaları üzerine faaliyet göstermektedir. Betonarme, yığma ve karma sistemli yapılar için, yerinde analiz ve mühendislik hesaplarına dayalı, yönetmeliğe uygun güçlendirme çözümleri sunuyoruz.
Güncel gündemimizde, mevcut yapı stoğunun güvenli hale getirilmesine yönelik sanayi tesislerinden konutlara ve tarihi yapılara uzanan birçok güçlendirme projesi yer alıyor. Her projeye, yapının geçmişini, taşıyıcı sistem özelliklerini ve mevcut durumunu detaylıca analiz ederek yaklaşıyoruz. Bu yaklaşım sayesinde, tarihi yapılar dahil olmak üzere farklı nitelikteki binalarda etkin ve yerinde çözümler üretebiliyoruz.
Depreme dirençli yapı tasarımında hangi mühendislik kriterleri esas alınmalı? Kullandığınız malzeme ve teknolojiler hakkında bilgi verebilir misiniz?
Depreme dayanıklı tasarımda en önemli kriter, yapının deprem kuvvetlerine karşı dengeli ve sünek davranmasını sağlayacak doğru taşıyıcı sistemin kurulmasıdır. Bu, sadece yeni yapılarda değil, mevcut yapıların güçlendirilmesinde de geçerlidir.
Projelerimizde, taşıyıcı sistemin davranışını etkileyen tüm unsurları değerlendirerek; rijitlik dengesi, yük aktarım yolları, süreklilik ve enerji yutma kapasitesi gibi mühendislik prensiplerini esas alıyoruz. Uygulamada betonarme perde eklenmesi, kolon mantolama, çelik elemanlarla takviye, Karbon Elyaf levha ve sargı uygulamaları, Epoksi enjeksiyonlu çatlak onarımı gibi teknikleri kullanıyoruz. Özellikle karbon elyaf takviyesi ve epoksi enjeksiyonu gibi ileri malzeme teknolojileri, yapıların sünekliğini artırırken müdahale gereksinimini en aza indiriyor. Malzeme seçiminde ise hem mukavemeti gözetip hem de mevcut yapının özgün yapısı ile uyumlu çalışacak en uygun malzemeleri kullanıyoruz.
Deprem yönetmeliklerine ve yapı denetim sistemine bakış açınız nedir? Toplumun depreme hazırlığı konusunda gözlemleriniz neler?
2018 Deprem Yönetmeliğiyle gelen yenilikler çok önemli. Ancak maalesef uygulama ve denetimde yaşanan eksiklikler nedeniyle bu yeniliklerin sahada tam karşılığını göremiyoruz. Özellikle yapı denetim sisteminde zaman zaman kontrollerin yüzeysel kaldığına şahit oluyoruz. Gerçek anlamda yapı güvenliğini sağlamak için, proje, malzeme ve uygulamanın bütüncül ve bağımsız olarak denetlenmesi gerekiyor. Burada mühendislik mesleğinin ve etik sorumluluğunun önemi bir kez daha ortaya çıkıyor. Tekin Mimarlık Mühendislik olarak bu noktada daha şeffaf ve titiz bir denetim anlayışı ile hareket ediyoruz.
Toplumda deprem bilincinin son yıllarda hızlı bir biçimde arttığını görülüyor. Bu bilincin somut adımlara dönüşmesinin ise hâlâ sınırlı düzeyde olduğunu düşünüyorum. Hem yapı sahiplerinin hem o yapıları kullanan kiracıların hem de o yapıdan hizmet alan kişilerin bu yapıların risklerinin değerlendirilmesi ve güçlendirilmesi konularında talepte bulunmaları gerekiyor. Bu işi insanların can güvenliği meselesi olarak görmesi şart.