SSI Schaefer, şirket içi malzeme akışı ve atık mühendisliği alanında dünyanın önde gelen ürün ve sistem tedarikçisi olarak faaliyet gösteriyor. Yaklaşık 75 ülkede faaliyet gösteren bu ülkelerin 56’sında yüzde 100 kendi iştirakleriyle var olan ve dünya genelinde 10'dan fazla üretim tesisinde, müşterilerinin işletmeleri için 1937 yılından bu yana yenilikçi anlayış ve çözümler geliştiriyor. Bu süreçte, intralojistiğin geleceğini şekillendiren markanın, Türkiye Genel Müdür Yardımcısı ile bir araya geldik.

SSI Schaefer’ın Türkiye pazarı gelişimini değerlendirir misiniz?

Öncelikle Türkiye yapılanmamızın günden güne büyüdüğünü belirtmek isterim. 2008’de Türkiye’de birkaç kişiyle faaliyet gösteriyorduk, şimdi çalışan sayımız otuzlara ulaştı ve IT/Yazılım ekibimize yaptığımız yatırımlarla bu sayı daha da artacak. Takdir edersiniz ki üç kişi ile faaliyet göstermek başka, 30 kişiyle ekipleşmek çok başka bir durum. Tabii proje uygulama dönemlerinde de sayımız oldukça artış gösteriyor. Bazen satış sonrası servis konusunda müşterilerin farklı talepleri de olabiliyor. Örneğin depolarında neredeyse hiç teknik eleman çalıştırmak istemiyorlar, bunun yerine tüm teknolojik sistemi de bizlerin takip etmelerini talep edebiliyorlar. Bu tip nedenlerden dolayı gündemimiz son yıllarda oldukça yoğun. Türkiye pazarında büyümemize durmadan devam ediyoruz. 

Bu noktada Ar-Ge departmanınız oldukça yoğun çalışıyor olsa gerek…

Bizim Ar-Ge departmanımız, merkezimiz Almanya’da bulunuyor. Dolayısıyla yeni çıkan Weasel ve Flexi Shuttle gibi ürünlerimizin araştırılması ve hayata geçirilmesi, test centerlarımızda test edilmesi Almanya’da gerçekleşiyor. Elbette Almanya’da üretimde Türkiye projelerinin payının artış gösterdiğini dile getirebilirim.

Peki, müşterilerinizin ihtiyaçlarını nasıl belirliyorsunuz?

Taleplerimizde sektör bazlı bazı değişimler olmakla beraber onlardan geçmişe dönük, en az bir yıllık datalarını alıyoruz. Bizim bir soru kataloğumuz var, o kataloğu da müşterilerimize veriyoruz. Soruların cevaplarına göre bir analiz yapılıyor. O analizden sonra ortaya çıkan tablo, aslında şirketin kalbini oluşturuyor. Yatırımın büyüklüğü, hangi şekilde olması gerekir, müşteri istekleri nedir ve pik yaptıkları dönemdeki ihtiyaçları nelerdir gibi soruları cevaplandırıp; önümüzdeki en az beş yıldaki büyümelerini de ön görerek projeyi şekillendirebiliyoruz. Bizim müşterilerimizle beraber düşündüğümüz sistem tasarlandıktan sonra, müşterilerimizle varılan mutabakatlar çerçevesinde çalışmalar başlıyor. İşin yazılım tarafı kendi IT ekibimiz tarafından, PLC yazılımı da Türkiye’deki yine kendi ekibimiz tarafından yapılıyor. Bunun haricinde servis bakım ve devreye alma sürecinde iş tamamen bizde oluyor.