2025, Türkiye’nin hem iklim politikalarında hem de inşaat sektöründe alışılmışı değiştiren bir eşik olarak tarihe geçti. Yeni teknik standartlar, yönetmelik güncellemeleri, artan maliyet baskısı, sürdürülebilirlik kriterlerinin zorunluluk haline gelmesi ve sektörün kendi içindeki doğal eleme mekanizmaları; 2026’ya daha rafine, daha bilinçli, daha profesyonel bir yapı bırakıyor.
Bu yılın değerlendirmesini yalnızca teknik gerekliliklerle değil, saha gerçekleri, ticaret pratiği ve sektör kültürü ile birlikte ele almak gerekiyor.
1. 2025’İN TEKNİK ÇERÇEVESİ: STANDARTLAR ARTIK SEKTÖRÜ YÖNETİYOR
TS 825’in güncellenmesi ile yeni ısı yalıtımı uygulamaları;
TS 825’in 2025’teki güncellenme süreci, sektörün yalnızca malzeme kalınlıklarını değil, tüm ısı yalıtımı yaklaşımını değiştirdi. Bölgesel iklim verilerinin güncellenmesi, soğutma yüklerinin artışı ve Avrupa’daki enerji verimliliği yönelimi; daha yüksek performanslı, uzun ömürlü, ömür döngüsü maliyetini düşüren çözümleri zorunlu hale getirdi.
*Planlı Alanlar İmar Yönetmeliği revizyonu: Entegre performans dönemi
2025’te Planlı İmar Yönetmeliği’nde yapılan değişikliklerle birlikte:
• Su + ısı + yangın + akustik performansın birlikte değerlendirilmesi,
• Malzeme uyumu ve bina bütünlüğünün yönetmelik kapsamına daha belirgin şekilde girmesi ile sektörün “tek disiplin” bakışından kesin olarak ayrılmasını sağladı “multi disipliner” bir bakış açısının proje yönetiminde daha kapsayıcı olduğu anlayışını başlatmış oldu.
En önemlisi 1 Ocak 2026 tarihinden itibaren ruhsat alacak 10.000m2 ve üzerinde ki tüm kamu binaları Yes-Tr belgesi alması zorunluluğu geldi.
*Gri su hasadı ve sürdürülebilir su yönetimi zorunlulukları
Yeni düzenlemelerle birlikte büyük ölçekli projelerde gri su hasadı ve su verimliliği artık bir “opsiyon” değil, altyapı zorunluluğu haline geldi.
Bu değişim, yalıtım sektörünü de doğrudan etkiliyor:
Su tasarrufu → su hacminin kontrolü → daha nitelikli su yalıtım sistemleri ihtiyacı → daha dayanıklı detaylar.
*10.000 m² üzeri kamu yapılarında YesTR zorunluluğu
Türkiye’de ilk kez bir sürdürülebilirlik sertifikası, belli tip kamu yapıları için fiilen zorunlu uygulanmaya başladı.
10.000 m² üzerindeki kamu binalarında YesTR kriterlerinin uygulanması, sektörde:
• EPD,
• LCA (Life Cycle Assessment),
• yerli–milli çevresel beyanların gerçek bir ihale kriteri haline gelmesini sağladı.
Bu, 2026’da tüm büyük projelere yayılması beklenen yapısal bir dönüşüm.
2. YANGIN GÜVENLİĞİ: 2025’İN ACI HATIRLATICISI
Bu yıl yaşanan otel yangını, sektörün yıllardır konuştuğu ama farkındalığı düşük kalan bir konuyu yeniden masaya koydu: Yangın dayanımı, fiyat kıyaslamasının gölgesinde kalabilecek bir konu değildir.
Bu olay sonrası:
• A1 sınıfı ürünlere yönelim,
• Yangın kesiciler ve detay elemanlarına artan hassasiyet,
• Yanlış ürün–yanlış detay eşleşmelerinin riskleri
sektörde çok daha yüksek sesle konuşulmaya başlandı.
Kısa ve net: “Ekonomik tercih, güvenliğin alternatifi olamaz”.
3. 2025’İN TİCARİ DERSİ: DOĞRU ÜRÜN + DOĞRU DETAY + DOĞRU TİCARET
2025, yüksek faiz ortamı ve daralan nakit döngüleri nedeniyle sektörde adeta doğal bir eleme süreci yarattı.
Teknik bilgi zayıf, uygulama bilgisi olmayan, etik dışı stok yönetimi yapan veya kısa vadeli kazanç peşinde koşan oyuncular sistem dışına çıkmaya başladı.
Bu yıl bize şunu yeniden öğretti:
• Doğru ürün seçmek yetmez.
• Doğru detayla eşleştirmek gerekir.
• Ve en önemlisi, doğru tüccarla çalışmak zorunluluktur.
Çünkü yanlış tüccar, doğru ürünü bile yanlış hikâyeye dönüştürür.
Sektörün 2026’ya girerken en büyük kazanımı:
“Etik, Teknik, Sürdürülebilir ticaret bilincinin yeniden yükselişe geçmesi” olarak öne çıktı.
4. Kadınların sektördeki gerçek yeri: söylem değil, saha
2025 boyunca birçok firma iletişimlerinde “kadın istihdamını destekliyoruz” mesajını öne çıkarmaya başladı. Ancak bunun büyük ölçüde sıcak ofis ortamlarıyla sınırlı olduğu, şantiye–depo–saha satış gibi gerçek rekabet alanlarına yansımadığı çok açık. Oysa inşaat malzemeleri ticareti, şantiyede yükün gerçekten taşındığı bir alandır. Gerçek eşitlik, kadınların bu alanlarda güçlenmesiyle sağlanır.Bu yıl bazı büyük firmaların söylem ile eylem arasındaki çelişkileri —örneğin kadın bayileri pasifleştirmek, bayiliklerini mesnetsiz nedenlerle sonlandırmak gibi adımlar— sektörün dikkatinden kaçmadı.
İsim vermiyoruz. Zaten herkes kimin ne yaptığını biliyor. Bazı büyük üreticilerin içleri boş…
2026’da beklenti çok net:
“Gerçek görünürlük. Gerçek destek. Gerçek sahicilik”.
5. 2026’YA BAKIŞ: TEKNİK VE SOSYOLOJİK OLGUNLAŞMANIN BİRLEŞTİĞİ YIL
2026 sektöre şu üç zorunluluğu dayatıyor:
1. Teknik Standartların Mutlak Uygulaması
• TS 825’in yeni kalınlıkları;
• Bütünleşik su–ısı–yangın–akustik yaklaşımı,
• Gri su geri kazanımı zorunlulukları,
• YesTR uyumlu bina kabuğu tasarımı,
• LCA–EPD gereklilikleri,
• BEP-TR dijital modellemeler.
2. Ticaret Etiğinin Standartlaşması;
• Fotoğraf doğrulamalı uygulama denetimleri,
• Şeffaf fiyatlama ve şeffaf performans,
• Doğru ürün–doğru detay–doğru ticaret üçlemesi,
• Uzmanlık bazlı bayi–uygulamacı seçimi.
3. Sektör Kültürünün Evrimi;
• Yangın güvenliğinin tartışmasız öncelik olması,
• Sahada kadın görünürlüğünün artması,
• İçi boş “sürdürülebilirlik” söylemlerinin ayıklanması,
• Uzun vadeli ticaretin yeniden değer kazanması.
SONUÇ: 2025 bize standardı öğretti, 2026 bizden standardı uygulamamızı bekliyor
2025, teknik olarak zorlayıcı ama öğretici; ticari olarak sağlam firmaları güçlendirici ancak zayıf firmaları da eleyici; kültürel olarak düşündürücü ama farkındalık kazandırıcı bir yıl oldu.
Bu yılın en net çıktısı şu:
“Yalıtım sektörü artık yalnızca bir malzeme sektörü değildir.”
Dirençli şehriler, iklim uyumu, kamu kaynaklarının verimliliği ve toplumsal dayanıklılık için stratejik bir alandır. 2026 ise bunu pratiğe dökme yılıdır. Doğru malzeme, doğru detay ve doğru ticaret…
Sektörün geleceğini bu üç temel belirleyecek.




