Türkiye, jeolojik yapısı gereği dünyanın en aktif deprem kuşaklarından birinde yer alıyor. Yaşanan depremler, toplumun her kesiminde güvenli yapı anlayışının önemini yeniden gündeme taşıdı. Depremler, binaların taşıyıcı sistemlerinden kullanılan yapı malzemelerine kadar pek çok unsurun, hem insan hayatı hem de şehirlerin geleceği üzerinde belirleyici bir etkiye sahip olduğunu gösteriyor.
Deprem güvenliği, yalnızca sağlam beton kullanılması veya mimarinin gözetilmesi ile sınırlı kalmıyor. Bu süreç, bütüncül bir mühendislik yaklaşımını gerekli kılıyor. Taşıyı cı sistemlerin doğru şekilde tasarlanması, bina formunun sismik etkilere uygun olması, yapısal bağlantı detaylarının dikkatle çözümlenmesi ve kullanılan malzemelerin yüksek dayanım göstermesi, güvenli yapıların temel unsurları arasında yer alıyor.
Yapılan araştırmalar, malzeme kalitesinin ve uygulama tekniklerinin deprem anında yapının hasar görme riskini ciddi ölçüde azalttığını açıkça ortaya koyuyor. Ayrıca, binaların deprem sonrası işleyişini sürdürmeleri ve çöküş riskinin azaltılması, uygun yönetmelik ve standartlara dayanan mühendislik uygulamalarıyla sağlanıyor.
Yapı sektöründe faaliyet gösteren deneyimli firmalar, projelerinde yalnızca tasarımı değil, aynı zamanda güvenlik kriterlerini de ön planda tutuyor. Uzman mühendislik ekipleri, yüksek mukavemetli cephe kaplama sistemleri, akustik ve modüler bölme duvar çözümleri gibi uygulamalarla, yapıların hem konfor hem de dayanıklılık sev iyesini artırıyor.
Bu çerçevede, yapısal olmayan bileşenlerin depreme karşı güvenli şekilde tasarlanması da büyük önem taşıyor. DKM İnşaat ve Danışmanlık tarafından geliştirilen Sismex ürün grubu, mekanik, elektrik, mimari ve tefrişat sistemlerine yerli üretim çözümleri sunuyor. Tasarım ve test aşamalarını tamamlayan bu ürünler, ANSI-ASHRAE 171-2017 standardına uygun şekilde İTÜ laboratuvarlarında TÜV gözetiminde sertifikalandırıldı. Böylece DKM, güvenlik ve performans kriterlerinde güvenilir bir referans oluşturuyor.
Bu tür sistemler, malzeme seçiminden montaj detaylarına kadar her aşamada deprem güvenliği standartlarını gözetip, uzun ömürlü, kullanıcı dostu ve güvenli yaşam alanları oluşturulmasına katkıda bulunuyor.
Deprem gerçeği, Türkiye’de yaşamın kaçınılmaz bir parçası olmaya devam ediyor. Ancak mühendislik biliminin sağladığı çözümler, doğru tasarım anlayışı v e yüksek kaliteli malzeme kullanımı ile deprem riskleri önemli ölçüde azaltılabilir. Güvenli şehirler inşa etmek ise yalnızca yasal zorunlulukların yerine getirilmesi ile değil; bilinçli tasarım, teknik yeterlilik ve sorumluluk bilinciyle mümkün olabilir.