2017 yılından bu yana endüstride yapay görme teknolojisini kullanarak özellikle tepe vinci ve forklift kazalarını önleyerek iş sağlığı ve güvenliği alanında önemli çalışmalara imza atan Event Gates Kurucu Ortağı Kerem Özsü ile yapay görme teknolojisinin iş kazaları üzerinde istatistiklere dayalı yararlarını, globaldeki gelişimleri, Avrupa Birliği’nin yeni Makine Emniyeti Regülasyonu’nu ve sektörün geleceğine ilişkin konuştuğumuz röportajımız sizlerle.

Event Gates olarak endüstride yapay görme teknolojileri geliştirmeye nasıl karar verdiniz?

Biz 2017 yılında kurulduğumuzda akıllı şehirler, akıllı binalar ve bu kapsamdaki kamusal binalar gibi sivil güvenlik maksatlı bu teknolojiyi kullanmayı amaçlıyorduk. Başlangıç fikrimiz endüstri değildi. Bir otomotiv üreticisinin tepe vinçlerine ürettiğimiz teknolojiyi entegre etme talebi üzerine endüstride yapay görme teknolojileri alanında çalışmaya başladık.

Sahada çalışırken tespit ettiğiniz diğer sorunlar neydi? Geliştirdiğiniz teknolojiler bu sorunlar çerçevesinde nasıl gelişim gösterdi?

Sorunlardan birincisi tepe vinçlerin yol açtığı kazalardı. Bugün yayımlanmış olan istatistiklerde de kaza sebepleri arasında bir numarada yer alıyor. Özellikle lojistikle ilintili ölümlü kazalara baktığınız zaman kaza sayısı çok fazla olmasa da kaza meydana geldiğinde çok ciddi etkilenmelere neden oluyor. Türkiye'de bu şekilde ölümlü kazalar da maalesef yaşanmış durumda. Sadece Türkiye'de değil, Amerika'da, İtalya'da, Almanya'da benzer kazalar her sene gerçekleşiyor. Bizim karşılaştığımız sorunlardan biri buydu. Buna nasıl çözüm üretebiliriz diye düşündüğümüzde, tepe vincin üstüne aşağı bakan kamera takalım, çevrede insanlar olduğunda vinç hareketlerine müdahale edelim fikri oluştu. Birkaç aylık bir çalışmadan sonra Almanya'ya da geçtiğimiz ay ilk ihracatını gerçekleştirdiğimiz vinç emniyet sistemi ortaya çıktı.

Sahada karşılaştığınız diğer sorunlar nelerdi? 

Ağırlıklı olarak ilk başta İSG sorunlarıyla karşı karşıyaydık. İntralojistikte forklift insan karşılaşması, özellikle arkadan ya da yandan boşaltma yapılan tırlar için çevre emniyetinin alınması gibi problemlerle karşılaştık. Diğer taraftan mesela lojistikte görev alanında dışarıdan insanlar bulunuyor. Kamyon şoförü örneğin yükleme boşaltma yapılırken diğer taraftan brandayı açıyor; o esnada içeriden bir kasa devrildiğinde altında kalma riski var. Bu tarz sorunlar öncelikli olarak karşımıza çıkan sorunlar oldu ve sonuçta uçtan uca bir İSG çözümü ailesi geliştirmeyi başardık. Şu anda çok sayıda sistemle başta otomotiv, demir çelik, alüminyum, ağır sanayi olmak üzere çözümlerimizi yaygınlaştırmış durumdayız. 

2022 yılı içerisinde depolama alanlarında meydana gelen kazalarda hayatını kaybeden işçi sayısı 50 kişi. Bu kazalar içerisinde hem sabit hem de seyyar tepe vinçleri 13 ölümlü kazayla başta gelirken, hemen arkasından forklift kazaları geliyor. 

Yapay görme teknolojisi intralojistiğe nasıl katkılarda bulunuyor?

Yapay görmeye teknolojileri kullanımında en çok fayda gördüğümüz alan iş güvenliğiyle alakalı uygulamalar oluyor. Sektör de bizi bu şekilde benimsemiş durumda. O yüzden de çözümlerimiz intralojistikte ağırlıklı olarak iş güvenliğiyle ilintili kullanılıyor. Maalesef depolar da ciddi iş kazaları yaşanan ortamlar. Baktığımız zaman ağırlıklı olarak forklift kazalarının toplam kaza sayısı içerisinde ön plana çıktığını görüyoruz. Burada çarpma, sıkışma gibi riskler söz konusu oluyor. Yüksek katlı depolarda, yüksekteki raflardan düşen nesnelerden kaynaklı çok sayıda kaza yine olabiliyor. Ölümlü kaza sayılarına baktığımızda ise vinç kazaları önde geliyor. ABD İş Sağlığı Güvenliği İdaresi 2020- 2022 yılları arasında forkliftle alakalı toplam 7290 kaza raporluyor ve bunların içerisinde 78 ölümlü kaza bulunuyor. Bu oran 2 yıllık bir süre için oldukça ciddi bir rakam. Yine bir başka istatistiğe göre 2022 yılı içerisinde depolama alanlarında meydana gelen kazalarda hayatını kaybeden işçi sayısı 50 kişi. Bu kazalar içerisinde hem sabit hem de seyyar tepe vinçleri 13 ölümlü kazayla başta gelirken, hemen arkasından forklift kazaları geliyor. 

Biz bu kazaları önlemek için kameralardan ihlal tespit edip doğrudan araca ya da vince müdahale ediyoruz. Müdahaleden kastımız araç çalışıyorsa çalışmasını yavaşlatmak veya durdurmak oluyor. Saniye altında bir tepki süresiyle çalıştığımız için forkliftin veya vincin hareketini izleyen veya ne yapılması gerektiğine karar veren ikinci bir merci yok. Sistem 7/24 sürekli ilgiyle alanı izliyor, burada bir ihlal yakaladığı anda doğrudan araca müdahale etmek suretiyle aracın hareketlerini kısıtlamaya çalışıyor. Böylece olası bir kazanın önüne geçmek veya etkilerini azaltma gayretiyle hareket ediyoruz. Gerçekten insan hayatı için bilgisayar kontrolü bu sistemler aşırı bir yarar sağlıyor. 

Bir demir çelik üreticisi ilk vinç emniyet sistemini kurduğunda gün içerisinde 100’den fazla ihlal olduğunu tespit ediyor. Bunu engellemek maksadıyla kurduğumuz sistemle çok hızlı bir şekilde bu ihlal sayılarının 20’nin altına düştüğünü tespit ediyor.

Yapay görme teknolojilerinin depolarda kullanımı verimliliği nasıl artırıyor? İş kazaları oranlarında nasıl düşmeler gözlemliyoruz? 

Bizim ana çalışma alanlarımızdan olan demir çelik ve alüminyum sektöründe çok sayıda kullanıcımız var. Demir çelik sektöründe dökümhaneler oldukça zorlu ortamlar. Bir demir çelik üreticisi ilk vinç emniyet sistemini kurduğunda gün içerisinde 100’den fazla ihlal olduğunu tespit ediyor. Bunu engellemek maksadıyla kurduğumuz sistemle çok hızlı bir şekilde bu ihlal sayılarının 20’nin altına düştüğünü tespit ediyor. Yalnız burada enteresan bir durum söz konusu. Bu yükten uzak durma, dikkatli çalışma hali sadece sistemin takılı olduğu vinçte geçerli. Diğerlerinde eski usul yük yanında çalışmanın devam ettiğini gözlemliyoruz. Yani burada sürekli takibin ve aksiyon almanın zorunluluğu ortaya çıkıyor. Bu da müşterilerimizin teknolojiyi yaygınlaştırma motivasyonunu olumlu yönde etkiliyor. 

Otomotiv sanayi müşterimizde de benzer bir durumu deneyimledik. Müşterimiz rampa emniyet sistemini devreye aldı. Öncesinde yaptıkları risk analizlerinde 58 olarak ölçtükleri bir risk puanı vardı. Bu sistemin devreye alınmasıyla birlikte sayı 23’e düştü, ihlaller ise %83 oranında azaldı. Bu yine sadece ilgili sistemin takılı olduğu rampa için geçerli, diğerleri için değildi. Bizim sistemimizde sadece mevcut ihlali yakalayarak tespit ettiği için kolaylıkla ihlallere erişip olayın nerede olduğunu, nasıl olduğunu, kimlerin karıştığını rahatlıkla tespit edebiliyorsunuz. 

Türkiye'deki fabrikalara, lojistik şirketlerine ve depolara baktığımız zaman bu teknolojileri kullanma oranları nasıl? Yapay görme teknolojilerini çalışma ortamlarımıza yeterince adapte edebildik mi?

Adaptasyon seviyesi çok yüksek değil ancak ciddi bir ilgi var. Bu sistemlerin temel adaptasyon problemlerinin başında yeni bir teknoloji olması geliyor. Biz bu alanda çalışan az sayıdaki üreticiden bir tanesiyiz. Teknolojiye ilişkin fazla alternatif görme imkanları olmadığı için müşterilerimizde bu durum tereddüde yol açıyor. Devreye alındığında ürünün çalışmama ihtimali, çalışma pratiklerinin kendilerini zorlaması, yeterince hızlı çalışılmasına izin verilmemesi gibi bazı soru işaretleri olabiliyor ve bu yüzden teknolojiye temkinli yaklaşıyorlar. Bu sistemlere adaptasyonu engelleyen diğer bir faktör yasal çerçevenin zorlayıcı olmaması. Yasal çerçevenin zorlayıcı olmaması ve standartların da halihazırda yapay zekayı kapsamıyor olması, adaptasyonun biraz yavaş yürüyor olmasına yol açıyor. 

Avrupa Birliği'nin yeni regülasyonu makine üreticilerimizin de hayatına ciddi değişiklikler getirecek.

Globalde bu alanda nasıl gelişmeler yaşanıyor? Dünyada lojistik sektöründe yapay zeka teknolojisinin kullanımı şu an nasıl bir seyir izliyor? 

Dünyada yapay zekanın 3 ana merkezde gelişmekte olduğunu görüyoruz. Burada birinci sırada ABD var. Amerika Birleşik Devletleri tamamen pazar merkezli bir stratejiyle yapay zekayı geliştiriyor. İkinci sırada Çin'i görüyoruz. Çin'deki yaklaşım biraz daha devlet merkezli bir yaklaşım. Yani devletin destekleri, devletin enstitüleri ve devletin çıkarları ile yürüyor. Bir de ABD ve Çin’in ciddi bir şekilde gerisinde kalmakla beraber kendisine rol çıkartmaya çalışan Avrupa'yı görüyoruz. Avrupa Birliği yapay zeka çağında Avrupa'nın bir şekilde yer alabilmesi için kendisine farklı bir yol çizdi. Bu da daha çok regülasyon merkezli bir yaklaşım. Yapmaya çalıştıkları şey bir  yapay zeka yasası. Çok konuşulmuyor ama çok yakında duymaya başlayacağımız bir veri yasası geliyor. Avrupa Birliği üye devletleri tarafından aynen ve derhal uygulanmak ya da belli bir süre içerisinde uygulanmak zorunda olacak olan bir yasa. Burada tabii Türkiye'nin durumu da ilgi çekiyor. Her şeyden önce Gümrük Birliği üyesi olmak suretiyle bir takım yasaları zaten uyarlamak zorundayız. 

Avrupa Birliği'nin yeni makine emniyeti regülasyonuna ilişkin ayrıntılı bir inceleme yapabilir miyiz? 

Regülasyon temmuz ayında yayımlandı. Avrupa Birliği içerisinde yasalaşması tamamlandı. Bu zaman içerisinde metinde de çok sayıda değişiklik oldu. 2006’dan bu yana yapılan ilk revizyon olduğu için ve baştan sona değiştiği için de içinde ciddi değişiklikler barındırıyor. Bu regülasyon bizim makine üreticilerimizin de hayatına ciddi değişiklikler getirecek. Benim gördüğüm kadarıyla genel hatlarıyla önemli değişikliklerden bir tanesi makine üreticilerinin c belgesi deklarasyonu süreçlerindeki önemli değişiklikler. Eğer makine yüksek risk sınıfına giriyorsa bu bir ek içerisinde tanımlanmış durumda. Eskiden üreticinin kendi öz beyanı yeterliyken artık muhakkak bir yetkilendirilmiş kuruluş tarafından belgelendirilmesi gündeme geliyor. Bunun doğal olarak üreticiler üzerinde bir takım masrafları olacak. Bu yüzden makine üreticilerinin üstüne yeni bir takım bariyerler ve yükler geliyor. 

Diğer taraftan Avrupa Birliği, yapay zekaya sahip hemen hemen her türlü endüstriyel makineyi risk sınıfında görmeye başladı. Burada önemli bir nokta regülasyonun size neyin, nasıl kontrol edileceğini söylemiyor olması. Ne yapmanız gerektiğine dair bilgiler içeren doküman çok büyük bir doküman değil. Bu ayrıntılar standartlarla belli olacak ancak ortada henüz bir standart yok. Beklentimiz önümüzdeki 4 sene içerisinde süreçlerin tamamlanıp sertifike edilebilir hale gelmesi. Önümüzdeki 5 sene içerisinde belki olağanüstü değişiklikler değil ama mevcut teknolojinin yaygınlaşması, kullanılması, devreye alınması ve kabul edilir çerçevelerinin oluşması anlamında önemli olacak. Bu arada oyuncularının büyümesi ya da yeni büyük oyuncuların da devreye girmesiyle pazarın da baştan sona şekilleneceğini düşünüyoruz.

Sektörün gelecekteki pazar payına ilişkin tahminler neler? 

LİTUM “DÜNYANIN EN İNOVATİF ŞİRKETLERİ 2024" LİSTESİNDE LİTUM “DÜNYANIN EN İNOVATİF ŞİRKETLERİ 2024" LİSTESİNDE

Sektörün özellikle endüstriyel yapay zeka alanında 2020’lerin sonuna doğru 30 milyar dolar civarında bir hacme sahip olacağı dile getiriliyor. Ancak ben bu tahminlerin çok erken tahminler olduğunu ve önümüzdeki dönemde makine etkileşiminin artmasıyla birlikte rakamın çok daha ileriye gidebileceğini düşünüyorum.

Avrupa pazarında Türkiye'nin sahip olduğu fırsatlar neler? 

Avrupa'da şöyle bir durum söz konusu, özellikle Almanya’da çok ciddi bir yetişmiş insan kaynağı problemi var. Yapay zekanın geliştirilme aşaması oldukça emek yoğun süreçler barındırıyor. Burada ben hem uzmanlarımız için ama daha önemlisi şirketlerimiz için bir fırsat görüyorum. Yani bizim planımız öncelikle Ar-Ge faaliyetlerinin büyük çoğunluğunu Türkiye'de yürütmek ve buradaki iş gücünü ve insan gücünü mümkün olduğunca geliştirmek suretiyle Avrupa'da bir pazar sahibi haline gelmek. 

Avrupa'daki iş gücü açığını Türkiye'deki mühendislik becerisiyle doldurmak suretiyle Avrupa Birliği kapsamında da pazar sahibi olmayı hedefliyoruz.

2024 yılı için kısa vadeli ve daha uzun vadeli hedefleriniz neler? Event Gates olarak gelecekte neler yapmayı planlıyorsunuz? 

Biz Avrupa pazarı öncelikli hareket ediyoruz. İhracatımızın çoğunluğu o pazarda ve regülasyon uyumu var. Türkiye ve Avrupa olarak aynı yasalara tabiyiz aslında. Türkiye’nin Avrupa Birliği'ne ciddi bir entegrasyonu var. Biz bu entegrasyondan istifade ederek oradaki iş gücü açığını Türkiye'deki mühendislik becerisiyle doldurmak suretiyle Avrupa Birliği kapsamında da pazar sahibi olmayı hedefliyoruz. Halihazırda birincil hedefimiz Almanya ve zaten ilk iş ortağımızla şu anda sözleşme imzalama aşamasındayız.