KPMG Türkiye'nin hazırladığı “Çelik Sektörel Bakış - 2025” raporuna göre küresel çelik üretimi, 2024 yılında yavaşlayan bir tempoya işaret etti. Ham çelik üretimi dünya genelinde yüzde 0,4 oranında hafif gerileyerek 1,9 milyar ton seviyesine indi. Bu düşüşte, küresel ekonomik belirsizliklerin sürmesi ve özellikle Çin'de iç talebin zayıflaması belirleyici oldu. Çin'in ham çelik üretimi 2024 yılında yüzde 1,7 oranında azalarak 1 milyar tona geriledi. Bu gerilemede, Çin hükümetinin emlak sektörüne yönelik uyguladığı kısıtlayıcı politikalar ve yeşil dönüşüm hedefleri doğrultusunda alınan üretim sınırlayıcı önlemler etkili oldu.
Türkiye çelik sektörü ise küresel çelik üretiminin daraldığı bir yılda yüzde 9,5'luk dikkat çekici bir artışla 36,9 milyon ton üretim gerçekleştirdi. Bu performans, Türkiye'yi üretimini en fazla artıran ikinci ülke konumuna taşırken, küresel sıralamada sekizinci, Avrupa'da ise ikinci büyük üretici pozisyonunu korumasını sağladı. 2021 yılında ulaşılan 40,4 milyon tonluk rekor üretimin ardından yaşanan daralma göz önüne alındığında, 2024 yılı ülkemizde sektör için bir “geri dönüş” yılı olarak kayda geçti.
AVRUPA PAZARINDA DIŞ TALEP CANLANDI
Rapora göre bu üretim artışında birkaç temel unsur etkili oldu: İlk olarak, deprem sonrası yeniden inşa faaliyetlerinin hız kazanmasıyla inşaat çeliğine olan iç talep güçlü kaldı. İkinci olarak, küresel piyasalarda 2022–2023 döneminde yaşanan daralmanın ardından kısmi bir toparlanma yaşandı ve özellikle Avrupa pazarında Türkiye çeliğine yönelik dış talep yeniden canlanma gösterdi.
Burak Yıldırım: “Çelik sektörü uzun vadeli yapısal tehditlere karşı hazırlıklı olmalı”
Konuyla ilgili değerlendirmede bulunan KPMG Türkiye Metal ve Maden Sektör Lideri, Şirket Ortağı Burak Yıldırım, “2024 yılı, küresel çelik piyasasında rekabetin daha da sertleştiği bir dönem oldu. Türk çelik sektörü hem iç hem de dış pazarlarda birçok zorlukla eş zamanlı mücadele etmek zorunda kaldı. Bu zorlu tabloya rağmen, Türkiye çelik sektörü 2024 yılında üretim ve ihracatta yeniden ivme kazandı. Ancak bu ivmenin devamı için çelik sektörümüzün yalnızca mevcut dalgalanmalara karşı değil, aynı zamanda uzun vadeli yapısal tehditlere karşı hazırlıklı olması gerekiyor. Artan ithalat baskısı, dalgalı maliyet yapısı ve küresel politika değişimleri gibi çok boyutlu dinamikler, sektörün bugünkü dayanıklılığını bir başarı göstergesi kadar, ileriye dönük bir uyarı sinyali olarak da okunmalı. Özellikle son dönemde sürdürülebilirlik beklentilerindeki artış, karbon emisyonlarını azaltmaya yönelik politikalar ve dijitalleşme adımları, sektörün dönüşüm sürecini hızlandırırken aynı zamanda yepyeni kırılganlık alanları da yaratıyor. Bu dönüşümü tüm boyutlarıyla anlayabilmek için hem Türkiye'nin yapısal gerçeklerini hem de küresel çelik ekonomisinin derinleşen rekabet ortamını bütüncül bir bakışla analiz ettik.” dedi.
İHRACATTA GÜÇLÜ ATAK, İTHALATTA KIRILGAN GÖRÜNÜM
2024 yılı, Türkiye çelik sektörü açısından yeniden büyümenin başladığı ve toparlanma sürecinin belirginleştiği bir yıl oldu. Türkiye'nin çelik ihracatı bu dönemde yüzde 27,6 oranında artarak 13,4 milyon ton seviyesine yükseldi ve ihracatta yeniden pozitif bir ivme yakalandı. Bu artışta, enerji maliyetlerindeki düşüşün Türkiye'deki üreticilere uluslararası pazarlarda rekabet gücünü kısmen geri kazandırması ve Avrupa pazarında talebin toparlanması etkili oldu. İhracat performansında en dikkat çekici artış İtalya pazarında gerçekleşti; Türkiye'nin bu ülkeye gerçekleştirdiği çelik ihracatı 2023'teki 477 milyon dolardan 2024'te 929 milyon dolara yükseldi. 2024 yılında Türkiye'nin çelik ihracatında en yüksek pay kaybı ise İsrail'e yönelik gerçekleşen ticarette oldu ve yapılan ihracat 716 milyon dolardan 93 milyon dolarak gerileyerek yüzde 87 oranında azaldı. 2024 yılında Türkiye, AB'ye çelik ihracatını da yüzde 76 gibi önemli oranda artırarak 3,8 milyon ton ihracata ulaştırdı. Uzun ürünlerde yüzde 41, yassı ürünlerde ise yüzde 86 gibi etkileyici oranlarla büyüme yakaladı. Bu yükselişte belirleyici olan faktör ise jeopolitikti: AB'nin Rusya ve Belarus'a uyguladığı yaptırımların ardından boşalan kotaların Türkiye lehine yeniden tahsis edilmesi, sektöre geçici ama anlamlı bir alan açtı.
TÜRKİYE EN FAZLA ÇELİĞİ ÇİN'DEN İTHAL ETTİ
2024 yılında Türkiye çelik sektörü, üretim ve ihracat açısından toparlanma eğilimine girdi ancak ithalat tarafında daha kırılgan bir görünüm sergiledi. Bu dönemde ihracat yüzde 27,6 oranında artarken, ithalattaki artış yalnızca yüzde 1,8 seviyesinde kaldı ve bunun sonucunda net ithalatta yüzde 39,4 oranında gerileme görüldü. Toplam çelik tüketimi yüzde 0,8'lik sınırlı bir artışla 38,3 milyon tona yükseldi; fakat bu tüketimin yaklaşık yarısının ithalatla karşılanması, sektörün hâlâ yüksek düzeyde dışa bağımlı olduğunu gösterdi. Özellikle yassı ürünlerde ithalatın yüzde 50 seviyelerine ulaşması, iç pazarda da yerli üreticilerin fiyat rekabetinde zorlandığını gösteriyor. Bu kırılganlık ise önemli ölçüde Uzak Doğu menşeli ürünlerden kaynaklandı. Çin, Endonezya, Vietnam ve serbest ticaret anlaşmalarıyla Türkiye'ye avantajlı giriş sağlayan Malezya gibi Uzak Doğu ülkeleri, 2024'te Türkiye'nin iç pazarına adeta düşük fiyatlı çelik yağdırdı. Çin'in 117,1 milyon tonluk rekor ihracatı, dünya pazarlarına maliyetine yakın fiyatlarla sunmaları, yerli üreticilerin rekabet gücünü önemli ölçüde zayıflattı. Türkiye'nin 2024 itibarıyla en fazla çelik ithal ettiği ülkeler listesinde Çin yüzde 20,6 ile ilk sırada yer aldı. Çin'i sırasıyla Rusya (yüzde 17,5), ABD (yüzde 13,3) ve Güney Kore (yüzde 9,8) takip etti.
ABD'NİN YENİ GÜMRÜK TARİFESİ: TEHDİT Mİ, FIRSAT MI?
Dünyanın sekizinci büyük çelik üreticisi konumundaki Türkiye, 2018 yılında Trump yönetiminin uygulamaya koyduğu ilk gümrük tarifelerinden olumsuz etkilendi; bu dönemde ABD'ye ihracatında yüzde 50'ye varan özel tarifelere tabi tutuldu ve pazar payında ciddi kayıplar yaşadı. Ancak 2025 yılında ilan edilen yeni tarifelerin tüm ülkelere eşit oranlarla uygulanmasının, Türkiye'nin geçmişte yaşadığı bu dezavantajı önemli ölçüde hafifleteceği düşünülüyor. Bu kapsamda, Türkiye'nin daha yüksek oranlı vergi dilimlerine tabi tutulmaması, mevcut düzenlemeler çerçevesinde ülkemizi görece avantajlı bir konuma taşıyor ve ABD pazarında yeniden rekabetçi bir pozisyon elde etme potansiyelini artırıyor.
Ancak, söz konusu tarifelerin küresel çelik ticareti üzerindeki dolaylı etkileri Türkiye için daha dikkat çekici riskler barındırıyor. ABD pazarına erişimi zorlaşan ülkelerin Avrupa, Afrika ve Orta Doğu gibi alternatif pazarlara yönelmesinin, bu bölgelerdeki rekabet ortamını önemli ölçüde yoğunlaştırma ihtimali bulunuyor. Bu gelişme, Türkiye'nin hâlihazırda güçlü olduğu ihracat pazarlarında rekabet baskısını artırarak hem fiyatlarda düşüşe hem de pazar payında daralmaya neden olma potansiyeli taşıyor.