Geyran Mimarlık’ın tasarım anlayışından bahseder misiniz?

Tasarım anlayışımız şöyle özetleyebilirim: Bir bina öncelikle fonksiyonel olmalıdır, sağlam olmalıdır, ekonomik olmalıdır (yani belirlenen bütçe içinde yapılabilmelidir), sonra estetik olmalıdır. Bu dört faktör önem sırasına göre böyledir ve hepsini gerçekleştirmek zorundasınız yani hepsini sağlayamazsanız iyi bir tasarım yapmış olmazsınız. Bu dört unsurun içinde çözüm bulmanız gereken birçok problem ve değişken var. Biz fonksiyonel olmayan bir binanın sağlam, ekonomik ve estetik olsa bile işe yaramayacağını biliyoruz çünkü heykel yapmıyoruz insanlar için mekanlar yaratıyoruz onların yaşam konforunu arttıran, onlara yaşam sevinci aşılayan ortamlar oluşturan mekanları ve o mekanların birbirleriyle anlamlı bağlantılarının olmasını hedefliyoruz. Bizim için tasarladığımız binanın strüktürü çok önemsediğimiz bir konu, binanın taşıyıcı sistemi, malzemesi, bina kabuğunu oluşturan sistemlerin tasarımı binanın sağlamlığı ve zaman içerisindeki performansını ve dayanıklılığını etkilediği için önemlidir. Tasarımın ekonomik olmasından kastım hem yatırımın ayrılan bütçe içinde yapılmasını sağlayacak seçimler ve detayların yapılması hem de binanın ömrü boyunca sürdürülebilir özellikleri taşımasıdır.  Bütün bu özelliklerin bileşkesi olarak çağını yansıtan, kendi coğrafi şartlarına ve kültürüne uygun, kendi kültürel zenginliklerini yansıtan ve stilize eden, çevresiyle bağları güçlü olan bir estetik anlayışa sahip olmasını hedefliyoruz. Bu anlattıklarım bizim kendi ofisimizde yaptığımız işlere yaklaşımımızı özetliyor ancak tasarım süreci sadece mimarlık ofisinde bitmiyor. Bina tasarımının makro ölçekte ekipler ve onlara bağlı gruplarla yapıldığını bilerek organizasyonumuzu yapıyoruz. Bunun bir ekip işi olduğunu, başarının ekibin tamamının performansına bağlı olduğunu aklımızdan çıkartmadan bir ekip çalışması yapıyoruz. Mimarlık ofisinin görevlerinden biride çalışma grupları arasında koordinasyonu sağlamaktır ve bu tasarım sürecinin başarılı şekilde yürütülmesi için en önemli konuların başında gelir. 

İzmit’teki Başiskele Tıp Merkezi’nin tasarımında çıkış noktanız ne oldu?  

Orası daha önce hastanelerini yaptığımız ortakların yeni yatırımı olarak planlanmıştı. Toplam 10 bin metrekare kapalı alanın yarısını kendi işletecekleri tıp merkezi, diğer yarısını rant elde edecekleri AVM olarak yapmak istediklerini beyan ettiler. Konuyu bize bu şekilde aktardılar. Şu anda hastane ve başka tıp merkezi olarak halen yürüttükleri işletmeleri olduğu için tıp merkezi konusunda ne istediklerini biliyorlardı ama AVM olarak ne yapacaklarını kime kiralayacaklarını nasıl bir müşteri profilini hedefleyeceklerini bilmiyorlardı ve bunun için fizibilite çalışması yaptırmamışlardı. Yapılan toplantılar sonucunda da AVM kısmında karar veremediler kimi zaman dershane olsun, kimi zaman eczane ve market olsun şeklinde havada uçuşan fikirler oldu ama bir türlü karar netleşmedi. Bunun üzerine bende onlara binayı ortadan ikiye bölelim tıp merkezinin tamamını yapalım, AVM tarafını kabuk ve çekirdek olarak bırakalım şeklinde bir öneride bulundum. Hem böylelikle ilk yatırım maliyetiniz düşük olur tıp merkezini açar ve kazanmaya başlarsınız ve bakarsınız talep ne yönde geliyor, eczaneyse ona göre dershaneyse ona göre düzenleme ve revizyon yaparız şeklinde açıklama yaptım. Bu fikir hoşlarına gitti. Bizimde tasarımımızı yaparken hareket noktamız bu oldu. Tek bir dikdörtgenler prizması olan ilk tasarımı doğu-batı yönünde çekerek ortadan ikiye ayırdık ve o ayırımı temsil etmesi için çatlak şeklinde kırıklı bir tasarım fikri ortaya çıktı. Tasarımın kurgusunu ve hikayesini oluşturan fikir buydu.

İzmit’teki Başiskele Tıp Merkezi projesinde sürdürülebilirliği sağlamak adına hangi kriterlere dikkat ettiniz?

Sürdürülebilirlilik açısından pasif önlemleri her zaman yaptığımız gibi almaya çalıştık. Binayı kuzey güney aksında yerleştirdik doğu ve batıdan her dört cepheye (ikisi avlu iç cepheleri) doğal ışık almasını sağladık. Bodrum katlarının da doğal ışık alması için avlu içinde zemin kat döşemesini yırtarak 1.bodrum seviyesine düşürdük, bol ışık almasını sağladık. Bu ışığın devamlı olmasını sağlamak için zemin katta yaptığımız avlu içindeki saçakların kaplamasını transparan cam olarak tasarladık. Avlunun kuzey ve güney yönünde boşluklar yaratarak hava sirkülasyonunun olmasını sağladık, ana giriş kapılarını kuzey yönüne göre 90 derece çevirerek koruma sağladık. Kuzey yönünde sağır duvarlar oluşturarak ısı kaybını minimumda tutmaya çalıştık. Keza karayoluna yakınlığı nedeni ile gürültü kontrolü sağlamak için buraya bakan cepheleri de sağır olarak tasarladık. Cepheleri doğal havalandırmaya imkan verecek şekilde planladık, ısı izolasyonunu kalın ısı izolasyonu olacak şekilde düşündük. Bunlar mimariyle ilgili tasarım yoluyla sürdürülebilirliğe yaptığımız katkıları oluşturdu. Mekanik ve elektrik olarak otomasyona yönelik birçok tedbirde planlandı.

Aynı zamanda proje dahilinde Başiskele Alışveriş Merkezi yer alıyor. Alışveriş merkezinin tasarımında nasıl bir yol izlediniz?

Yukarıda anlattığım gibi AVM tasarımında yatırımcının kararsızlıklarından dolayı orayı çekirdek ve kabuk olarak tasarladık. Tabii burada yaptığımız şey alternatifler geliştirmek oldu. Yani tam kat olarak kullanılırsa ne olur veya katı birkaç dükkan paylaşırsa nasıl olur ortak WC’ler nerelerde olmalı merdiven asansör bağlantıları nasıl olur bunlarla ilgili bazı alternatifleri yatırımcıya sunduk ve onaylattık. Alışveriş için gelen müşterilerin dolaşma parkurları giriş saçağı ve karayolundan algılanan davetkar bir giriş nasıl yapabiliriz, AVM için araçla servis imkanlarını nasıl sağlarız bunlara baktık ve çözümler ürettik.