Endüstride giderek yaygınlaşmaya başlayan kolaboratif robotlar ve mobil robotlar, üretime esneklik, hız ve verim kazandırıyor.

Omron’un robot teknolojilerinde yenilikleri arasında bulunan her iki teknolojinin son kullanıcıya katkılarından bahseden Omron Ürün Pazarlama Müdürü Emrah Atalan, mobil robotlara ilişkin olarak

“Türkiye’de ilk defa bir filo yönetimini devreye aldık. İş ortağımız önce tek bir mobil robotla işe başladı ve olabilirliğini gördü. Ardından bunu filo olarak genişletmeye başladı. Şu anda bir merkezden yönetilen 11 tane mobil robotla taşıma işlemini gerçekleştiriyor.” diyor. 

Robot çözümlerinizde ne tür yenilikler var, neler sunuyorsunuz?

Biz aslında bütünleşik çözümler sunan bir teknoloji firmasıyız. Endüstriyel otomasyonda ihtiyaç duyulan anahtarlama elemanlarından elektriksel pano elemanlarına, komponentlerden güvenlik ürünlerine ve robot çözümlerine kadar birçok konuda çözüm sunan bir teknoloji firmasıyız. Yenilik olarak robot teknolojisinde iki farklı çözümümüz var. Bunlar genel anlamda hatta endüstride de daha yeni yeni kullanılmaya başlandı. İlki, kolaboratif robotlar. Endüstriyel robotlara yakın ama hızları daha düşük. Güvenlik açısından birtakım artıları var. İnsanla birlikte çalışabiliyor ama bu noktada kolaboratifin altını çizmek lazım. İşin içine insan girdiğinden dolayı mutlaka bir güvenlik risk payı var. Çünkü her ne kadar kolaboratif de olsa, bir robot varsa işin içerisinde insanla birlikte çalışma özelliği olsa bile mutlaka risk analizinin yapılması gerekiyor.

Peki firmalar, çalışanla bu sistemi nasıl entegre edecekler?

Kolaboratif robot insanla çalışabilen bir robot. Baktığınız zaman mantığı aynı. Programlaması, ara yüzleri daha kolay ama asıl önemli olan şu; hızları düşük ve diğer robotlardaki gibi çok esnek kullanabiliyorsunuz. Diğer endüstriyel robotlarda hızları dolayısıyla, yüksek performans robotlarında arada bir güvenlik fensi oluyor, güvenlik önlemlerinizi almanız lazım. İnsanın sahaya girmesi belli ekipmanlarla kısıtlanıyor. Bu nedenle insanla birlikte çalışması önemli. Arayüzü çok kolay, çok kısa sürede devreye alınıyor ve en önemlisi esnek. Artık günümüz teknolojisinde üretim yaparken hatlardan çok farklı ürünler geçiyor. Tek bir hattan birden fazla ürün, farklı özellikteki ürünler geçebiliyor. Bu da tüketicinin talebi doğrultusunda olan bir şey. Bu nedenle kolaboratif robot ilgi görüyor. Çünkü hem hızlı bir şekilde devreye alıyorsunuz hem de mühendislik süresini kısaltıyorsunuz. İnsanla beraber çalışması güvenlik önlemlerini almanızda biraz daha diğeriyle kıyasladığınızda azaltıyor. Ayrıca ömrü uzun, kullanımı rahat ve tabii ki en önemli özelliği yapısı gereği modüler. Yani bir yerden alıp diğer yere rahatlıkla taşıyıp, orada hızlıca programlayıp kullanabiliyorsunuz. Farklı farklı bantlarda kullanabilme imkanınız var.

Kolaboratif robotlarınız hangi özellikleriyle öne çıkıyor?

En çok hangi özelliği ön plana çıkıyor derseniz, kısa mühendislik süresiyle devreye alıyorsunuz. Diğer robotlar gibi karmaşık programlaması yok. Ayrıca bir de devreye alma sürecindeki sürenin kısalığının yanında modüler olması var. Ben bu hattımda deneyeyim, göreyim performansını ama şöyle bir hattım da var diyebiliyorsunuz. Hatta bunu mobilde yapabiliyorsunuz. Yani siz elle taşımak, götürmek zorunda değilsiniz. Bizim diğer yenilik olarak sunduğumuz mobil robota da entegre olabiliyor. Hatta ikisi birlikte çalışıp işini bitirip sonra üzerine montajını yapıyorsunuz. Zaten mobil robotta iki robot birlikte başka bir hatta da gidip orada da işini yapıp hatları gezebiliyor. Robot tarafında zaten halihazırda bir ürün gamımız vardı. Bu biraz daha devreye alma, mühendisliği, kodlanması ve programlanması gibi biraz daha zaman alan konular. Standart robotların altında Delta, Scara, 6 eksenli robot bunlar daha böyle hep aynı işi yapmaya yönelik sabit hatlar için geliştirilmiş. Günümüzde çok fazla endüstride kullanılan robotlar. Bunun haricinde iki yenilikten birisi bahsettiğimiz kolaboratif robotlar, diğeri de mobil robotlar. Aslında bunlar tek olarak da ayrı ayrı da çalışabiliyor.

Mobil robotu biraz daha detaylı anlatabilir misiniz?

Mobil robotun önünde bir lazer tarayıcı var. 250 dereceye kadar önündeki cisimleri tarıyor. Yapısında bir DC servo var. Hem pozisyon bilgisi hem de gördüğü eşyaları karşılaştırıp konumunu algılıyor. Böyle bir çalışma prensibine sahip. Bu da yine insanla birlikte çalışabiliyor. Genelde taşıma odaklı işler kullanılıyor. Beyaz eşyadan otomotiv sektörüne kadar taşımanın olduğu her sektörde kullanılabiliyor. Filo halinde de çalışabiliyor. 100 adede kadar robotlar filo halinde oluyor. Hatta bu bağlamda Türkiye’de ilk defa bir filo yönetimini devreye aldık. Bizim iş ortağımız önce tek bir mobil robotla işe başladı ve olabilirliğini gördü. Ardından bunu filo olarak genişletmeye başladı. Şu anda bir merkezden yönetilen 11 tane mobil robotla taşıma işlemini gerçekleştiriyor. Bu iş ortağımıza ne kattı? Şöyle bir durum vardı. Öncelikle bin ayrı istasyonda 10 dakikada bir paletlemenin insanla taşındığını düşünün. Belli noktalara bunu tamamen otomasyona dönüştürdü, robotlara dönüştürdü ve tek merkezden yönetti. Böylece bulunduğunuz alanı değiştirmek ve tekrardan layoutu düzenlemek zorunda kalmıyorsunuz. Bu çok büyük bir avantaj sağlıyor. Artık insandan bağımsız olarak çalışıyor. Oradaki iş gücünü de farklı yerlerde, daha nitelikli işlerde değerlendirebilirsiniz. Ayrıca performansı da artacak. Basit, ağır ya da tekrarlayan işleri genelde robot çözümleriyle sunmayı önerdiğimizde artık bu bilince sahip iş ortaklarımız da bizimle hemfikirler. Genelde bu noktada çalışanın yaptığı, angarya işleri robota verip hem alandan tasarruf etmek hem de efektif bir şekilde üretimi gerçekleştirmek oluyor. Aynı zamanda da verimli bir hale dönüştürmek, esnek ve modüler hale getirmek. Zaten bunlar üretimin olmazsa olmazı. 

Toplam maliyetin altına girmektense deneme maliyeti yapmayı getiriyor. 

Öncesinde deniyor sonrasında devreye alımı kendileri yapıyor. Bu büyük bir avantaj sağlıyor. Bizden bağımsız birtakım eklentiler de yapabiliyorlar. Bu bağlamda adaptasyonları çok kolay oluyor. Çünkü yeni teknolojiler artık karmaşık değil, görsel anlamda size çok fazla avantaj sunuyor. Biz bu anlamda interaktif diyoruz. Yani arayüzle, insan arasındaki arayüzün etkileşimin interaktif olmasını amaçlıyoruz. Aslında Ar-Ge yatırımlarımızda da bunu ön plana çıkarıyoruz. Genelde devreye alımı. Programlanmasını, kodlamasını ve ara yüzlerini çok kolaylaştırmış durumdayız. Bu nedenle adaptasyonları çok rahat oluyor. Sistemleri kendileri kuruyorlar. Bize çok fazla iş düşmüyor.

Araştırmalar Türkiye ortalamasına baktığınızda Endüstri 2,5’lardayız diyor. Yavaş yavaş, deneyerek başlayabilirler. Hiç çekinerek gelen oluyor mu?

Mutlaka oluyor. Burada aslında biz hep şunu öneriyoruz. Öncelikle eğer bu bir sıralamaysa, ilk olarak önceki altyapının tamamlanmış olması gerekiyor. Yoksa siz daha henüz Endüstri 2,5’lardaysanız, belli başlı olması gereken altyapıyı sağlamadıysanız doğrudan Endüstri 4.0’a geçmeniz uygun olmaz. Bu nedenle öncelikle entegrasyonun yapılması gerekiyor. Öncekinin tam olarak oturmuş olması ve gerçekten bir sonrakine ihtiyaç olması lazım ki bu bence çok önemli.  

Japonya’nın Toplum 5.0 kavramında da sizin sunduğunuz hizmetlerde de hep insan işin içinde, işin merkezinde… 

Aslında Omron’un kurucusu Japon Kazuma Tateisi, 1933 yılında insanların yaşamlarını iyileştirmek adına bir felsefeyle çıkıyor. Dolayısıyla bu çok önemli. Zaten bizim de asıl felsefemiz o. Yaptığımız her yenilikte, her Ar-Ge çalışmasında ve her çıkardığımız üründe bunu hedefliyoruz. Temel felsefemiz, insanların yaşamlarını kolaylaştırmak ve daha iyiye taşımak.