Elektrik sektöründeki faaliyetlerine 1979 yılından beri devam eden Çetinkaya Pano, Hadımköy’de yer alan fabrikasında üretim hattını geliştirmeye yönelik yatırımlarını sürdürüyor. İki yıl önce robot yatırımı yaparak sac üretimini daha hızlı, kaliteli ve güvenli bir şekilde yapıyor. Üretim vizyonunu konuşmak amacıyla bir araya geldiğimiz Çetinkaya Pano Satış ve Pazarlama Yöneticisi Yaşar Bektaş, “Robot yatırımı bize hız kazandırdı ve güvenlik zafiyetini ortadan kaldırdı. Bu yatırım insanı koruma adına yapılmış bir harekettir. İnsan olmadan tabi ki de çalışılmıyor, insan gene o makinenin başında. Biz riski minimize ediyoruz robotla. Daha hızlı hareket edip daha az riskli iş yapıyoruz.” diyor. 

Fabrikanızdaki robot uygulamaları hakkında bilgi verebilir misiniz? Üretimin hangi hattında robot kullanıyorsunuz?

Bizim fabrikamızın sac üretiminde robot kullanılıyor. Özellikle enjeksiyon bölümünde makinenin içerisinde ve insanın hayati risk taşıyan bölgelerde tercih ediliyor. Çünkü iş güvenliği ile ilgili çalışanlarımızı güvenceye almak istiyoruz. 

Enjeksiyon makinasının kullanım prensipleri hakkında bilgi verebilir misiniz? 

Yatay çalışan makinede kalıp ayrıldığında içeri girip, malzemeyi alıp dışarı çıkarmanız gerekiyor. İşte o içeri girdiğinizdeki emniyet tutmazsa, yoksunuz. 6 bin derecede yok olursunuz. O yüzden oraya robot giriyor, alıyor mamulü ve dışarı çıkartıyor ve banda bırakıyor. Ürün bantta gelene kadar soğuyor. Soğumasının sebebi şu, tutarsanız eliniz kalır üründe. Soğuduktan sonra da elemanımız alıp paketlemesini yapıyor. Robot sistemimiz hem metal bölümümüzde hem de plastik bölümümüzde kullanılıyor.

Hizmet verdiğiniz sektörü analiz edebilir misiniz? Başka bu sektörde robot kullanan rakipleriniz var mı, yoksa tek misiniz?

Yani ben rakiplerimin üretim sahasına girip gezmedim, bilmiyorum. Yapmışlar mı haberdar değilim ama yapmaları gerekiyor. Ama bunu bir külfet olarak mı görmüşler yoksa ihtiyaç olarak mı görmüşler onu bilmiyorum tabii. Ama isterlerse kendilerine bizim fabrikamızı gezdirebilirim, bu konuda fikir almak istiyorlarsa.

Robot ihtiyacı nasıl doğdu?

Bugün evinize bir buzdolabı alsanız, kapağında bir el izi olsa ister misiniz, istemezsiniz. Doğal olarak biz de burada aynı titizlikle hareket ediyoruz. Bu elektrik panosudur, işte fabrikada kullanılacak, kimse görmeyecek, merdiven altında olacak vb. demiyoruz. Aynı titizlikle devam ettiğimiz için hem daha hızlı, zamandan tasarruf etmek için hem de insana verdiğimiz değerden dolayı robot kısmına geçmek ihtiyacı duyduk. Evet, pahalı bir durum, otomasyon da gerektiriyor ama yapılması gerekiyor. O yüzden biz de yaptık.

Üretim sonuçları ve avantajları neler oldu? Robot yatırımları size ne gibi katkılar sağladı?

Hız kazandırdı ve güvenlik zafiyetini ortadan kaldırdı. Bu yatırımı yaptığımızdan dolayı oldukça mutluyuz. Hatta çok da yaygınlaştırmak, her makinenin başına bunları koymak istiyoruz. İnsandan tasarruf değildir bu yanlış anlaşılmasın, insanı koruma adına yapılmış bir harekettir. İnsan olmadan tabi ki de çalışılmıyor, insan gene o makinenin başında. Biz riski minimize ediyoruz robotla. Daha hızlı hareket edip daha az riskli iş yapıyoruz.

İşçi maliyetlerini düşürme anlamında bir düşüş yaşandı mı?

İşçi maliyetlerini düşürmek mümkün değil. Çünkü siz buradan kıssanız da öbür taraftan artıyor. Bildiğiniz üzere elektriğe, yakıta, otoyola gelen zamlar var. Arabalara gelen zamlar var, her yerde zam var, sürekli zam var. Şimdi biz filoyu arttıralım dedik, iki tane daha kamyon aldık. Bu bizim hızlanmamızı sağlıyor, evet. O gün müşteriye teslimatı akşam götürebilecektik de öğleden önce götürüyoruz gibi. Hizmet sektörü çok hızlandı artık, bunlar çok önemli tabii ama benim işçi maliyetim düşmüyor. Düşmeyecek de. Ama şöyle düşünün, Avrupa’ya göre bizim işçi maliyetimiz düşmüş. O yüzden yabancı yatırımını bu sene çok bekliyorlar. Burada doların artması, orada stabil olması derken bu bazda baktığınızda Türkiye’deki işçi maliyeti düşmüş oluyor. Dolayısıyla da yatırım çekiyor bu ülke ve çekecek de. Çekerse de ne olur, istihdam olarak daha iyi bir yere geliriz ki inşallah da geleceğiz.

İleriki dönemlerde hangi alanlarda robot yatırımı yapmayı düşünüyorsunuz?

Biz mümkünse bütün üretimde düşünüyoruz. Bunu polyesterde de düşünüyoruz, bunu sacda olan ürünü arttırmada da düşünüyoruz. Belki bilinmez, yarın farklı bir şey üretmeye başlarız. Çünkü biz üretici, sanayiciyiz. Piyasanın ihtiyacına karşılık vermek zorundayız. Bu talebi karşılamak zorundayız. Misal, bir sandalye görüyorsunuz, bunun kolu enjeksiyonda üretilen bir şey. Belki onu üreteceğiz. Yarın belki de kullandığınız arabanın direksiyonunu Çetinkaya üretecek. Belki bir firmayla anlaşıp o arabanın kaportasındaki bir yeri üreteceğiz sac olarak. Yani nasıl söyleyeyim size, pazar çok büyük, çok da açık. Bizim gibi sanayici firmalara da ihtiyaç var. Biz de bir şekilde yapacağız bunu. 

Yatırım öncesi entegratör firmanızdan ne gibi bir fizibilite çalışması aldınız?

Geldiler ve çeşitli araştırmalar yaptılar. Bize neyin uygun olacağına bakıldı ve ona göre raporlama yapıldı. Çünkü siz hayalinizden şunu söyleyebilirsiniz evinizin mutfağında bir robot vardır ama o robot yemek yapmaz değil mi, siz koyarsınız her şeyi. İşte onlar, gelip ona bakıp yemeği de onun yapmasını sağlıyorlar. İşte o güzel. O yüzden geldiler, sistemimizi gezdiler, üretim bandımıza baktılar. İhtiyaçlarımızı çıkarttılar. Çünkü nasıl insanlar ev yaparken mimar çağırıyorsa bizim de bir hayalimiz var ama hayata geçirecek olan mimar o evle ilgili. Bizim hayalimizi hayata geçirecek olan onlardı, onlar yaptı. İyi de yaptılar.

Türk üreticinin insan – makine işbirlikçi robotlara bakış açısı nedir? Üretimden biri olarak neler gözlemliyorsunuz? Sizce piyasada böyle bir talep var mı?

Piyasada mutlaka böyle bir talep var, yoksa da olmalı. Eğer sanayideyseniz, üretim yapıyorsanız artık robota geçmek zorundasınız. Ama tekrar söylüyorum bu robot demek değil ki işte insan maliyetini düşürüyor, işçi çıkartılıyor bilmem ne oluyor filan. Çok yıllar Adana’da işçiler ayağa kalkmıştı traktör geldi diye. Neden? Çünkü öyle bir söylenti yaydılar, traktör geldi artık, işsiz kaldık, pamuk tarlalarında kimse çalışmayacak, aç kalacağız diye. Peki ne oldu? Çok daha hızlı üretim oldu. Pamuk fabrikaları, iplik fabrikaları kuruldu, oradaki işçi tarladan çıktı, fabrikaya girdi. Hayatı daha kaliteli, daha iyi oldu. İşte o yüzden de makineleşmenin önüne geçilmemeli. Bu çok büyük bir hata, tarihte biz bunu gördük. Matbaayı uzun yıllar sokmadık ülkemize, televizyona karşı uzak durduk, radyoya karşı uzak durduk, internete karşı uzak durduk. Ne oldu? Avrupa’yı Amerika’yı hem 10 – 20 yıl geriden takip ettik. Bizi de 10 – 20 yıl geriden takip eden ülkeler var. 2007 yılında Kiev’deki elektrik fuarına katıldığımda, bizim için çok basit olan bir yıldız üçgen panoyu götürdüğümde oradakiler uzaydan gelmiş gibi bakıyorlardı. Fotoğraflarını çekiyorlardı. Oysa ki bizde o ürün çıkalı 10 – 15 yıl olmuş. İşte o acı durumu gördüğünüz zaman kendinize dönüp diyorsunuz ki ben de acınacak haldeyim. O yüzden biz de Avrupa fuarlarını çok sık takip ediyoruz ve bütün fuarlara katılıyoruz. Bu sayede de ilerliyoruz.

Endüstri 4.0’la birlikte üreticiler tesislerinde modernizasyona gidiyor. Buna istinaden yalın üretim alanında bir çalışmanız var mı? Size böyle talepler geliyor mu? Sizce üretici bu konuda bilinçli mi?

İnsanlar olmuş, aslında çok basit bir şeyi o kadar büyütüyorlar ki. Sanayinin dördüncü evresi nedir, bunun ne önemi var. Asıl olan nedir biliyor musunuz? Çok hızlı bir şekilde ülkenize nasıl katkıda bulunabilirsiniz. Ama dışarıya satarak, içeriye değil. Yani bizim ülkemize döviz almamız lazım değil mi cari açığı kapatmak için. İçeriye ne kadar döviz alırsak dışarıya karşı da o kadar güçleniriz. Sanayinin dördüncü evrimi dediğinizde insanlar tarafından uzaydan gelmiş bir şey olarak algılanıyor. Aman biz giremeyiz, bize çok uzak, aman bizim ne işimiz var burada, haydi hala ata binelim ya da hala karbüratörlü araba kullanalım ya da hala 4. enjeksiyon kullanalım, püskürtmeli sisteme geçmeyelim. Doğalgaza geçmeyelim hala kömür yakalım, odun yakalım. Çünkü doğalgaza geçmek çok olağanüstü bir şeymiş gibi anlatılıyor insanlara. Ne oldu, basit bir şey oldu, yani basit bir şey. Korkmadan ilerlenmeli, olay bu. Biraz önce sordunuz ya hani insanlar geçmeli mi diye, tabi ki geçmeli. Korkmadan geçmeli, cesaret etmeliyiz. Bunda bu kadar büyütülecek bir şey yok. Yeniliklere karşı gözümüz kapalı olursak, yenilikleri kabul etmezseniz, sabit gittiğiniz lokantada hep bildiğiniz yemeği yerseniz başka bir şeyin tadını bilmezsiniz. Sürekli et yediğinizi farz edelim, kereviz yiyen insanın duygularını anlayamazsınız. O yüzden de yeniliklere açık olmalıyız, denemeliyiz. Çünkü denersek başarırız. Sanayide benim şimdiye kadar gördüğüm veya bundan sonra olacağını öngördüğüm, yapılan hiçbir şey olumsuz sonuçlanmadı. Atom bombası hariç, o da sanayi için yapılmıştı ama sonrasında işler değişti tabii. Bu tür kötü insanlar haricinde atom teknolojisi çok işimize yarıyor değil mi dünyada? Sonuç olarak nükleer bir güç ama bu gücü enerjide kullanırsak çok işimize yarıyor. Gidip savaşta kullanırsak hiçbir işimize yaramaz. İşte o olan gücü kaçırmamamız lazım. Kullanmamız lazım ve o dediğiniz rakama da mutlaka ulaşmamız lazım hatta geçmemiz lazım.

Üretim hattınızda kaç tane robot var ve hangi marka robotlar kullanıyorsunuz?

Üretim hattındaki sayıyı tam bilmiyorum. Bir satış pazarlamacı olarak çok gezip dolaştığım bir yer değil. Neyin nerede olduğunu az çok biliyorum ama bunu çok iyi bilmiyorum.

Yaşar Bektaş Kimdir? 

Ben 1975 yılında Samsun’da doğdum. İlköğretim ve ortaöğretimimi Samsun’da Ticaret Lisesi’nde bitirdim. Sonrasında Selçuk Üniversitesi olarak gittiğim üniversitenin aslında Niğde Üniversitesi olduğunu anlayıp, önlisans programını bitirdikten sonra ticarete başladım. Üniversiteyi bitirdikten sonra ilk başladığım yer benim Aksaray’da yedek parçacı olan bir firmadaydı. İlk defa orada ithalatı ve ihracatı gördüm. Almanya’dan mal alıp, o dönem Suriye’ye, Libya’ya ciddi mal satıyorduk biz. Çünkü bizim patronumuz o zamanlar Hataylıydı ve Arapçayı çok iyi biliyordu. Dilin önemini orada çok iyi anladım. 1996 – 1997 yıllarında Rusya akımı başladı. O yıllarda Rusçayı öğrendim. 16 yıl önce Çetinkaya Pano’da çalışmaya başladım. Son iki yıldır Satış ve Pazarlama Yöneticiliği yapıyorum.