Yalın Üretim ve Kaizen felsefesini, farklı sektörlerde üretim yapan firmalara adapte eden Erasys, tamamen sonuç odaklı bir firma. Erasys Kurucu Ortağı Hakan Cengiz konu ile ilgili sorularımızı yanıtladı.

Firmanızın sunduğu ‘’KAİZEN’’ çalışmaları gerçekte nedir?

Dünyada ve ülkemizde ‘’KAİZEN’’ adı altında birçok farklı çalışmalar yapılmaya çalışılıyor. Ancak kendi bakış açımızdan bahsetmek istiyorum:
Kaizen, kısa vadede bizim ülke ve toplum olarak refahımızı artırabilmemiz için elimizde olan yegane araçtır. Bu aracı çok ama çok iyi kullanmalıyız. 
Kaizen, bugün için bizim firmalarımızın hayatını kurtarabilecek bir araçtır. Kaizen, bizim işsizlik sorunumuzu çözebileceğimiz, çalışanlarımıza daha fazla kazançlar sunabileceğimiz önemli bir araçtır. Ne yazık ki ülkemizde genel olarak henüz katma değerli ve inovatif ürünler üretmekten oldukça uzağız. Bu durumda karlılığı ve katma değeri düşük ürünler üreten bir ülke olarak elimizde bugün için başka bir çıkış yolu görünmemektedir.

Kaizen, üç-beş basit iyileştirme veya basit bir 5S panosu ya da anlamsız ve işlevsiz birçok KPI’ın takip edildiği bir sistem değildir.
Kaizen çalışmalarının sonuçları radikal olmalıdır. Gerçek Kaizen uygulama çalışmasıyla bir büyük firmanın (ilk 500’de yer alan firmaların bile) bilançosunu altı ay içerisinde radikal olarak oynatmaya başlamış olmanız gerekir.

Özellikle yoğunlaşmış olduğunuz ‘’KAİZEN’’ uygulama uzmanlığı nedir? Danışmanlıkta ne farkı vardır?

Kaizen kapsamında danışmanlık ile uygulamacılık arasındaki farkı daha iyi anlatabilmek için kendi hayatımdan ve uygulamacılık geçmişimden bahsetmek gerekir diye düşünüyorum.
Ben, İstanbul Erkek Lisesi ve O.D.T.Ü Makine Mühendisliği’nde eğitim gördükten sonra 1998 yılında Mercedes-Benz Türk’ün İstanbul otobüs fabrikasında çalışmaya başladım. Mercedes’te gecen altı güzel ve öğretici yılın ardından bir mühendislik firmasında çalışmaya başladım ve gerçek anlamda dış dünyadaki firmalarla burada tanışmaya başladım. Mercedes’te çalışırken gittiğim yan sanayi firmalarının - biz o zaman tam anlamıyla yeterli görmesek de- aslında Türkiye’deki çoğunluğu oluşturan firmalardan çok daha üst seviyede olduğunu o dönem anlamaya başladım. Türkiye’de gerçek dünya, otomotiv ana sanayii firmaları, onların yan sanayi firmaları ve birkaç üst düzey yabancı kaynaklı firma dışında çok farklıydı. Bizim ülke gerçeğimiz ne yazık ki buydu. Türkiye Sanayii’nin belki de sadece yüzde 5’lik kısmını oluşturan bu üst seviye firmalardaki Kaizen yapma yöntemlerinin, kalan yüzde 95’lik çoğunluğu oluşturan firmalarda fazla bir işe yaramadığını gördük. Bu firmaların içine girdikçe aslında iyileşebilmek için çok çabaladıklarını, bu uğurda danışmanlık kapsamında birçok firmadan ve kişiden destek aldıklarını ve ellerinden geleni yaptıklarını gözlemledik. Ekonomik olarak güçlenmiş ve sınıf atlamaya çalışan, seyahatlerinde yurtdışında gördükleri iyi örneklerdeki üretim olgunluk seviyesini yakalamaya çalışan bu firmaların ve onların yöneticilerinin başarılı olmasını engelleyen faktörler tespit ettik. Bunların tümünü burada sıralamak uzun süreceğinden en can alıcı olan bir tanesinden bahsetmek istiyorum.

DANIŞMAN, sahaya nadiren iner –hatta hemen hemen hiç inmez-.Ofiste size anlatacaklarını anlatır, ‘’siz tespitleri yapın, şu çözümleri uygulayın’’ der. Sizin sorularınız karşısında el cepte sizi dinler, sonra da bir önceki maddede de anlatıldığı üzere ‘’şöyle şöyle yapın’’ ya da ‘’böyle böyle yapın’’ der. Çağırsanız da kolay kolay sahaya indiremezsiniz. Bazen turistik amaçlı ortalarda görünür ve de o ortama ait olmadığı hemen belli olur.

UYGULAMACI, zamanının çoğunu sahada geçirir. Uygulamacı, Kaizen masasını mutlaka sahada çalışma yaptıkları yere kurar ve çalışma boyunca ekiple birlikte hep orada olur. Tüm değerlendirmeleri, analizleri, anlatımları, fikir alışverişlerini ekiple birlikte orada yaparlar. Sadece ortam çok gürültülüyse ya da ofis ortamında gruba bir anlatım yapılması gerekiyorsa toplantı odasına geçerler. Ofiste aldıkları kararları hemen uygulamaya geçirebilmek için de ofiste işlerini hızlıca bitirip sahaya inmek için sabırsızlanırlar. Sahada olmak çok önemlidir. Çünkü saha, savaşın olduğu yerdir. İsraflar ile onları ortadan kaldırmaya çalışanlar arasındaki savaş, üretim sahasında geçmektedir. Size savaşta hangi taktiği uygulamanız gerektiğini söylemek için destek aldığınız kişi ya da kişilerin savaş alanında olmaması çok garip değil mi? Hiçbir savaşın tek stratejiyle kazanılamadığı gibi hiçbir Kaizen çalışması da en baştaki düşündüğünüz şekilde sonuçlanmaz. Savaş sırasında ortaya çıkan değişiklikler sebebiyle taktikler ve yaklaşımlar anlık olarak nasıl güncelleniyorsa, Kaizen çalışmaları esnasında da benzer güncellemelere ihtiyaç olmaktadır. Bu güncellemeleri yapması için başvuracağınız kişi savaş alanında yoksa savaşı kaybetmek mutlaktır. Fabrikalarda da bu olmaktadır. Sadece çalışanlar değil, taktisyenlerin (Uygulamacı Danışmanlar) de sahada olması gerekir.

Çözümleriniz endüstrinin hangi zorlu şartlarıyla başa çıkıyor ve bunun için ayırt edici özellikleriniz nelerdir?

Biz, az önce de bahsettiğim gibi tamamen “ sonuç” odaklıyız. Çünkü bizim bir iddiamız var, eğer bir firmada çalışmaya başlıyorsak 6 ay içerisinde bilançosunu oynatmaya başlıyor olmamız lazım.
Eğer bir risk görüyorsak hiç başlamıyoruz, bu riskler işin kendisi olabilir, yönetim desteği eksikliği olabilir, çalışan kalitesi vs. olabilir.
Ama başlıyorsak da sonuç alabiliyoruz beraberce. Biz zaten referansla çalışıyoruz, genelde üst yönetim veya firma sahipleri birbirlerine öneriyorlar.

Modernizasyon ve iyileştirme çözümleriniz nelerdir? Yalın üretim kapsamında neler yapıyorsunuz?

Bizler uygulamacı Kaizen çalışmaları kapsamında her uzmanımız kendi uzmanlık alanında hizmet verir ve bir ekip olarak firmayı dönüştürmeye (iyileştirmeye) çalışırız. Bir TPM Uygulama uzmanı kendi konusunda, bir Montaj Hat Uzmanı da kendi konusunda çok başarılı uygulama çalışmaları yapabilirler,  Lojistik Uzmanı da kendi konusunda.

Elbette belirli bir orana kadar diğer alanların konularından da anlayabilirler ama kendi uzmanlık alanlarının en güçlü alan olduğunu bilerek hareket ederler. Ayrıca birçok uygulamacı bir firmada aynı anda çalışma yapmalıdır ki gerçek anlamda sonuç çıksın. Bir Operatif Kaizen Uygulama Uzmanı bir bölgede çalışma yaparken o bölge ile ilişkili lojistik faaliyetlerini, lojistik uzmanıyla birlikte çalışması gerektiği gibi ya da orada kullanılacak AGV, Andon ya da Poka-Yoke ihtiyacını belirlerken Kaizen otomasyon uzmanı orada bulunur. Bu yüzden de bazı danışmanların tek başlarına nasıl böyle bir işin altına girdiklerini bazen anlamakta çok zorlanıyorum.

AGV entegrasyon projelerinizi anlatabilir misiniz?

AGV (Otomatik Yönlendirmeli Araçlar) adaptasyonları mutlaka tesise özel butik olarak yapılmalıdır. Eğer hazır bir ürünü alıp adapte etmeye çalışırsanız sonuç pek başarılı olmayacaktır. Tabii ki birkaç noktada ki- bunlar sadece bir yerden bir yere taşıma olabilir- o standart AGV’leri çalıştırabilirsiniz. Bu ancak gelen firma ziyaretçileriniz için güzel bir şov unsuru olabilir ve de biraz da kendinizi tatmin etmiş olursunuz. Yani eksik Kaizen çalışmaları gibi. Gerçek bir Kaizen çalışmasıyla çok daha fazlasını kazanabilecekken birkaç küçük iyileştirmeyi yeterli görmek gibidir.

Başarılı bir AGV adaptasyon çalışmasında üretim, lojistik, Kaizen ekibi, kullanıcılar, bakımcılar yani tüm fabrika beraber çalışmalıdır. Dışardan hizmet aldığınız firmanın bu konudaki uzmanları çok başarılı olmalıdır. Tüm akışlar, alma bırakma sistemleri, taşıma sistemleri, AGV’nin kendisi vs. butik olarak bu uzmanlar tarafından tasarlanmalıdır.

Bu çalışmaları butik olarak ve anahtar teslimi proje olarak ele almazsanız bütün taşıma arabalarının değişme gerekliliği gibi durumlar ortaya çıkabilir.

Ne olursa olsun fabrikaların çoğunda AGV konuları gündeme geldiğinde ya da ilk AGV sahada göründüğünde mavi yaka çalışanlarda bir tedirginlik başlar. Özellikle forklift kullanan çalışanlarda işlerini kaybetme korkusu başlar, her ne kadar onlar bunu kabul etmeseler de bunun böyle olduğunu defalarca tespit ettik. Bu sebeple konu onlara çok iyi aktarılmalı ve işlerini kaybetmeyeceklerinin garantisi verilmelidir.

Yeri gelmişken;bu aralar Endüstri 4.0  gündemi başladı. O oldukça uzun ve ayrı bir konu, burada çok değinmek istemiyorum. Önemli olan şu ki AGV alınca Endüstri 4.0’a geçmiş olmayacaksınız. Birçok firmada böyle yanlış bir düşünceyle karşılaşıyoruz. AGV, Endüstri 3.0 kapsamında bir araçtır ve biz daha oralardan çok uzak olduğumuz için bize öyle geliyor. Yani AGV otomasyon başlıklarından bir tanesidir ve tabii ki Endüstri 4.0’ın altyapısı için gereklidir, öte yandan Endüstri 3.0 ‘ın altyapısı için de bir şeyler ön şarttır ve bugün için ülkemizde henüz o ön şartlar yerine getirilmedi. Öncelikle firmalarda yalın üretim ve Kaizen çalışmalarıyla ve uygulamalarıyla firma belirli noktaya çıkmalı, orada standart hale gelmeli, sonrasında otomasyon entegrasyonu yapılmalı ve bunlar yapılırken de Endüstri 4.0’a hazırlık yapılmalı.

Hedef sektörleriniz  için önümüzdeki dönemde sunmayı planladığınız çözümler nelerdir?

İki önemli hedefimizden kısaca bahsetmek istiyorum;
1-    Büyük ölçüde yurt dışından ithal ve jenerik ürün olarak gelen AGV’leri bir partner firmamızla beraber ‘’Yerli’’ ve ‘’Butik’’ olarak üretilmesini hedefliyoruz.
2-    Fabrikalardaki verimliliği etkileyen en önemli unsur ‘’personel’’. Bunlar için de ‘’Eğitim Adaları’’ adı altında “Ergonomi ve El Becerisi” Ölçüm Stantları tasarım ve üretiminin yanı sıra “Proses ve Montaj Eğitim” istasyonlarının da tasarım ve üretim konularını yaygınlaştırmayı planlıyoruz.

Doğru çözümün uygulanması için proje sürecinde etkin fikir paylaşımı nasıl sağlanıyor, üretim tesisleriyle, çalışanlarla? Bu konuda verebileceğiniz etkin paylaşım örnekleri var mıdır?

Bildiğiniz üzere Konfüçyüs’ün önemli bir sözü vardır: 
‘’Bilgi insanı şüpheden, iyilik acı çekmekten, kararlı olmak korkudan kurtarır’’    Konfüçyüs
Dışardan gelen bir danışman (veya uygulamacı) ülkemizde firmaların kendi iç yapısına çok zor ve de nadiren entegre olabilir. Bu durum, gelen danışmanların veya dışardan destek veren kişilerin tutumlarından kaynaklanabildiği gibi büyük oranda firmaların ve firmalardaki çalışanların mantalitelerinden kaynaklanmaktadır. Başka bir deyişle, sistem kendisine entegre olmaya çalışan danışmanı benimsemez.
Firmalarımızda biz dışardan gelenleri zor kabulleniriz. Özel hayatlarımızda misafirperver ve sıcakkanlı insanlar olsak bile bu durum iş hayatında tamamen tersine dönebilmektedir. 
Çalışmalar başlayınca ya da birkaç gün sonra hemen sahaya inip herkesi topluyorum, tüm çalışanları özellikle de mavi yaka çalışanların hepsini. Onlarla ayaküstü tanışıp hedeflerimizi, geçmişimizi, bu çalışmaları nerelerde yapıp hangi başarılı sonuçları aldığımız, o firmadaki hedeflerimizi ve benzeri konuları anlatıyorum. Bunu özellikle de tek başıma yapıyorum.

Bazı başarı hikayelerinizden bahseder misiniz? 

Bu konuda web sitemizde; sayısal verileriyle beraber referanslarımıza ilişkin bilgiler görülebilir. Ancak bunların arasında tabii ki en çarpıcı olanı; TÜMOSAN. Ama onun haricinde İhlas Ev Aletleri, Boyteks, Boyçelik ve şu anda çalışmaları devam eden diğer Projeler.

Son olarak eklemek istedikleriniz nelerdir? 

Ülkemizde sanayiciye ve girişimciye birçok alanda teşvik ve destekler verildiğini görüyoruz. Bu konuda gerçekten devletimize minnettarız. ‘’Enerji Verimliliği’’ Uygulamalarına benzer ‘’Üretim-Proses Verimliliği’’ Uygulamalarına da yönelik özel teşvik ve destek paketi sunulmasının çok faydalı olacağını düşünüyoruz.