Ar-Ge merkezindeki çalışmalarını “Gelecek Teknolojileri” olarak kurgulayan Altınay Robot Teknolojileri, deneyimli mühendis kadrosuyla makina öğrenmesinden yapay zekaya, veri analizinden görme uygulamalarına şirkete ve sektöre gelecekte daha fazla katkı verecek çalışmalar geliştiriyor.

Bugün yaptıklarının gelecekteki daha yüksek robotlaşma sürecine hazırlık olduğunu ve bu çalışmaların değerini ileride daha fazla göreceklerini kaydeden Altınay Robot Teknolojileri Genel Müdürü Ömer Eren, yakında Almanya ofisleriyle ortaklaşa yürütecekleri Alman otomotiv yan sanayi firmasına yönelik robotlu montaj hattı projesine başlayacaklarını dile getiridi.

KOBİ’lerin robotlara olan bakış açısının mesafeli olduğunu görüyoruz. Bu bakış açısını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Robot, Üçüncü Sanayi Devrimi ile ortaya çıkmış, daha önce makinalarla gerçekleştirilmiş birtakım operasyonların insandan bağımsız, otomatik olarak gerçekleştirildiği ama makinalara göre daha esnek, daha farklı uygulamalara geçirebildiğimiz, programlanabilen mekanik yapılar olarak tarif edebiliriz. 1980’lerle başlayan bir değişim. Büyük firmalarla başladı. Türkiye’deki robotlaşmanın tetiklenmesi 2000’lerin başıdır. Elbette, tabana da yayılması gereken bir teknoloji. Eğer firmalar daha fazla gelişmeyi, uluslararası rekabete katılmayı amaçlıyorlarsa, bir ihtiyaç olarak görmek ve o şekilde plan yapmak zorundalar. 

KOBİ’ler neden robot yatırımı yapsınlar? Robotlu otomasyon neden onlarla da ilgili bir konu?

Çünkü onlar da rekabetin içerisindeler. Kaliteyle ilgili bir girdileri var. Ürünlerini daha yaygın hale getirmeyi hedefliyorlar. Bu teknolojiye girmedikleri sürece rekabet avantajlarını daha da kaybedecekler çünkü yurt içi ve yurt dışında rekabeti yükseltmeye çalışan firmalar üretim dönüşümlerini yapmaya çalışıyorlar. Çünkü üretimi, insana olan bağımlılıktan biraz daha uzaklaştırmaya çalışıyorlar. Bu üretimin kesintiye girmemesi, daha yüksek kapasitelerde yapılabilmesi, kalite girdilerinin tam olarak karşılanması, ürettiğiniz ürünü sadece yurt içi ihtiyaçları değil, uluslararası standartlara göre üretip oralardaki satış pazarlarını açabilmek adına önem taşıyor. Tabii sanayinin büyümesiyle de ilgili. Türkiye’deki sanayi büyüdükçe, pek çok işletme de bu sistemlere ve teknolojilere geçme noktasında talepte bulunacak. 

Robot yatırımında yola çıkmak isteyen KOBİ’ler açısından doğru strateji ne olmalıdır?

KOBİ’lerin üretimlerine odaklanmalarını önemsiyorum. Fabrikalarını çok iyi tanımaları, gerekiyorsa bunu takip edecek ekipler oluşturmaları ve verimlilik noktalarını çok iyi bulmaları, üretimde karşılaştıkları operasyonlarına ne kadar hakim olurlarsa, yapacakları projede de o kadar başarılı olacaklardır. Dolayısıyla fabrikalarına hakim olanlar, yatırıma önde başlıyorlar diyebilirim. Teknolojiyi takip etmek, öncelikle üretimiyle ilgili olan tarafı takip etmek. Öncü firmaları gözlemlemek, trendleri izlemek, üretim proseslerini nasıl dönüştüğünü takip etmek önemli. Robota ve otomasyona destek veren firmalardan danışmanlık alabilirler.  Böyle hizmetler onların hızlarını artırır, doğruluk yüzdelerini fazlalaştırır ve çok daha çevik hareket etmelerini sağlar. Öncelikle operasyonlarına hakim olmalılar, ayrıntılarını iyi bilmeliler. Malzemesinden yaptıkları operasyonun iş detayına kadar kendileri olmasa dahi bunları iyi gözlemleyen, araştıran-geliştiren bir ekip kurmaları ya da mevcut ekiplerini bu yönde geliştirmeleri önemli. 

Herkesin birbiriyle iş birliği içerisinde olduğu, yerli çözümlerin daha fazla öne çıktığı bir safhada olduğumuzu düşünüyorum. Siz nasıl değerlendiriyorsunuz?

Evet, bunu daha çok geliştirmeye çalışıyoruz. Aslında sektörde yabancıların da bilhassa ürün bazında önemli girdileri var. Bizde de üretim tarafında bu dönüşümü en iyi destekleyebilecek şekilde yerli firmalar ortaya çıkıyor. Giderek daha fazla firma ortaya çıkıyor ve daha fazla çözümler sunuyor. Kimi yazılımda kimi robotta kimi de üretim tarafında herkes kendi hedefinde farklı çözümler sunmaya çalışıyor. Sanayinin gelecekte üretimin ihtiyaç duyacağı giderek daha fazla kaliteyi veren, daha hızlı üretimin yapılmasını sağlayacak etkenleri bir araya getirmeye çalışıyor. Bu çözümler çoğaldıkça, her geçen gün teknolojinin de gelişmesiyle birlikte bu olasılıklar da artıyor. Her geçen yıl Türkiye’den daha fazla firma buna cesaret ediyor. Bu da sevindirici bir nokta. Dikkat etmemiz gereken nokta ise kendi insan kaynağımızla üretmeye devam ederken, kaliteden, doğru iş elde etmekten taviz vermemek olmalıdır. Bu hassasiyet bizi kalıcı yapacak ve ileriye doğru güvenle taşıyacaktır.

Ar-Ge merkezinizdeki çalışmalarınızda, kendi tabirinizle “Geleceğin Teknolojileri”ni geliştiriyorsunuz. Böyle bir yapılanmaya neden ihtiyaç duydunuz?

Firmalarımızla Endüstri 3.0’dan 4.0’a doğru ilerlerken, bu teknolojiyi güncel olarak takip ediyoruz. Bizim amacımız, bugün günceli yetiştirirken üzerine bir sonraki adımdaki noktaları ekleyebilmek. Şirketlerimizin rekabette geride kalmalarını istemiyoruz ve buna kafa yoruyoruz. Bu nedenle Ar-Ge merkezimizdeki çalışmaları, “Gelecek Teknolojileri” olarak kurguladık. Bugün yaptığımız projelerin üzerine ne katabiliriz, tamamen bünyemizdeki mühendislerimizle bunu nereye taşıyabiliriz, yurt dışındaki örnekleri kendi çözümlerimize nasıl uygulayabiliriz, buranın ihtiyaçlarına göre nasıl daha ileri taşırız onlara çalışıyoruz. Deneyimli bir mühendis kadromuz var. Bunları olgunlaştırdıkça da sanayiyle paylaşıyoruz. Bunlar ürünler, yazılımlar, kamera uygulamaları gibi farklı çözümler sunmak bizi geleceği aşma noktasında hazır tutacağına inanıyoruz. Makina öğrenmesinden yapay zekaya, veri analizinden görme uygulamalarına kadar birtakım gelecekte daha fazla katkı verecek çalışmalar geliştiriyoruz. Çünkü üretimin içerisindeki robotlaşmanın artması, gelecekte onların da dertleri olduğunu gösterecek. Onları çözmekte daha çok haberleşme ve veri toplama ile mümkün olacak. Aslında bugün yaptıklarımız hep bir hazırlık. Yarın daha yüksek bir robotlaşma oranında yaptığımız çalışmaların kıymetini göreceğiz. 100 robotlu veya 1000 robotlu fabrikada yapacağımız iş daha fazla olacak. Bugünden bunların temellerin atmak, onları daha iyi bir şekilde kontrol etmemizin avantajını getirecek.

Son dönemde hayata geçirdiğiniz robotlu uygulamalardan ve sonuçlarından örnekler verebilir misiniz?

Şu ana kadar konuştuğumuz salgın dönemi, çok fazla alışkanlığı hızlıca değiştirdi görünüyor. Daha önce de bahsettiğim gibi bunun nereye doğru evrildiğini göreceğiz. Salgın sürecine Altınay Robot Teknolojileri olarak, ana sanayi ve yan sanayide hem yurt içinde hem de yurt dışında, farklı ve güzel projelere dahil olarak girdik. Yurt dışında gerçekleştirdiğimiz projelerimizi salgın döneminde, ülkelerin yeni düzenlemelerine hızlıca uyum sağlayarak ve tecrübemizle tamamladık. Ayrıca Türkiye’de, proje gönderimini sağladığımız için bahsedebilirim, Mercedes Otobüs Fabrikası’nda kaynak ve yapıştırma üretim hatlarının teslimi için saha çalışmalarını devam ettiriyoruz. Yerleşiminden, içinde barındırdığı teknik detaylara kadar pek çok noktada, mühendislerimizin yeni çözümler geliştirdiği, Mercedes ekibiyle de çok güzel iş birliği yaptığımız referans bir proje oluyor. Yeni projelerden bahsetmek gerekirse, özellikle yurt dışında mühendislik dokunuşları yüksek olan projelere başladık. Tamamen kendine özel istekleriyle anahtar teslimi araç boya hattı projesi, ayrıca Almanya’da Türkiye ve Almanya ofisimizle ortak yürüttüğümüz bir Alman yan sanayi firmasıyla robotlu montaj hattı projesini örnek olarak verebilirim.

Sektör açısından ürün ve hizmetleri ihraç ederek, dünyadaki rekabetten pay alma şansımız nedir? 

Bence oldukça yüksek. Kolay değil, hazır bir dünya yok. Ama bir fark ortaya koymak gerekiyor. İşinizi iyi yapmanız önem arz ediyor. İyi bir iş yaptığınız takdirde, mutlaka sizi buluyorlar. Bu anlamda yurt dışındaki ortamı biraz daha objektif görüyorum. İyi işi içinden seçip alıyorlar. Hangi vasıtayla olursa olsun bir şekilde sizi bulurlar. Yeter ki siz işinize önem verin, iyi ve doğru yapın, tekniğinizi geliştirin, işinizi detaylandırın, en ince dilimlere kadar girip aralarını iyi gözlemleyin yani geleceğe de hazır olun o zaman yurt dışına açılmak kolay olacak. Biz de aynen bu örnekleri yaşadık. Belki doğrudan robot satışı yapmadık ama proje satışı gerçekleştirdik. Bugün Avrupa’ya, Rusya’ya, ABD’ye projeler gönderdik. Ama bizim de hedefimiz bu sayıları daha da artırmak ve daha büyük bir rol model olmak. Hem ülkemize bu katkıyı vermeyi hem de ülkemiz adına bu işin çok daha iyi yapıldığını da daha fazla göstermeyi amaçlıyoruz.