Proscon Mühendislik Kurucu Ortağı Mehmet Dilaver, proses güvenliği alanında toplam dört ana kapsamda hizmetlerini sürdürdüklerini söyleyerek, “Ana kapsamımız Proses Güvenliği Yönetim Sistemi. Başta fark analizi yaptıktan sonra kuruluştaki eksik yönleri, iyi yönleri, geliştirilebilecek yönleri, fırsatları, tehditleri ortaya çıkartıyoruz. Diğer hizmet alanlarımız ise Proses Tehlike Analizleri, Varlık Bütünlüğü ve Tehlikeli Alan Sınıflandırma şeklinde sıralanıyor” dedi. Tesislerin teorik anlamda riskleri nasıl yöneteceklerini ortaya koymanın yanısıra güvenlik iklimi yaratma üzerine çalışmalarını sürdürdüklerini söyleyen Proscon Mühendislik Kurucu Ortağı Mehmet Dilaver, sahada birebir hem operatör hem de mühendislik mertebesinde çalışmalar gerçekleştirerek, şirketleri, kendi kendilerine proses güvenliğini sağlayabilecek bir noktaya getirmeye çalıştıklarının altını çizdi. Mehmet Bey sorularımızı şöyle yanıtladı. 

Mehmet Bey, profesyonel kariyerinizin basamaklarını ve ardından 2019 yılı iş gündeminizi bizimle paylaşır mısınız?  

Kimya mühendisiyim. Gazi Üniversitesi Mühendislik- Mimarlık Fakültesi’nden 2010 yılında mezun olduktan sonra kariyerime Laboratuvar Cihazları sektöründe Bakım ve Uygulama Mühendisi olarak başladım. Akabinde Endüstriyel Gazlar alanında görev aldıktan sonra 2013 yılından bu yana proses güvenliği alanında danışmanlık hizmeti veriyorum. 2016 yılından itibaren ise kurucu ortağı olduğum Proscon Mühendislik firması ile proses güvenliği kapsamında hizmetlerimizi sürdürüyoruz. Sektöre giriş, tehlikeli kimyasalların yönetimi ve bu kapsamda yaptığımız çalışmalarla başladı. Akabinde Türkiye’de yayınlanan yönetmelik kapsamında çalışmalarımızı sürdürdük. Proscon Mühendislik’le Gazi Üniversitesi Teknopark’ta proses güvenliği alanında danışanlarımıza hizmet veriyoruz. 

Proses endüstrisini genel olarak değerlendirerek, onun bir alt kırılımı olan proses güvenliği işletmeler için neden bu kadar önemli, açıklar mısınız? 

Proses güvenliği kapsamına tehlikeli kimyasallarla işletim yapan, süreçlerini devam ettiren bütün kuruluşlar giriyor. Proses güvenliğiyle ilgili uluslararası alanda birçok farklı tanımlama yapılıyor. Bizim üzerinde en çok durduğumuz tanım ise; “tehlikeli kimyasallarla ilgili bütün süreçlerde yaşanan olası tehlikeleri kabul edilebilir seviyeye indirebilecek çalışmalar”. 

Markanızın proses güvenliği vizyonu nedir? Büyük endüstriyel kazaların önlenmesi ve etkilerinin azaltılması hakkındaki yönetmelikle beraberinde neleri getiriyor, anlatır mısınız? 

Proscon olarak, proses güvenliğiyle ilgili gerçekleştirilen uluslararası çalışmaları Türkiye’ye getirmeyi amaçlayarak yola çıktık. Şirketlere teorik anlamda riskleri nasıl yöneteceklerini ortaya koymanın yanısıra güvenlik iklimi yaratma üzerine çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Daha çok sahada birebir hem operatör hem de mühendislik mertebesinde çalışmalarımızı gerçekleştirerek, şirketleri, kendi kendilerine proses güvenliğini sağlayabilecek bir noktaya getirmeye çalışıyoruz. 
Gündemimizde olan, “Büyük Endüstriyel Kazaların Önlenmesi ve Etkilerinin Azaltılması” hakkında yönetmelik, esasen 2010 yılından bu yana revize ola ola yavaş yavaş adını duyduğumuz, büyük endüstriyel kazaların kontrolüyle başlayan bir alan, yönetmelikte en son değişiklik ise 2 Mart tarihinde oldu.  Değişikliklere baktığımızda, geçmişte yayınlanan ve yürürlükte olan yönetmeliğe göre proses güvenliği yönetim sisteminin biraz daha ön plana alındığını görüyoruz. Birçok noktada insan faktörlerinin nasıl kontrol altına alınacağı, güvenlik ikliminin nasıl yaratılacağı ve zaman içerisinde kuruluşların servis boyunca proses güvenliğini nasıl sağlayacakları detaylıca irdelenmiş, ben bunu çok olumlu görüyorum.

İşletmelere ne tür yükümlülükler getiriyor? Ne tür işletmeler bu kapsama giriyor, ne tür riskler barındırıyorlar ve siz bunlarla ilgili ne tür çalışmalar yapıyorsunuz, bize adım adım anlatabilir misiniz?

Sektörel olarak ayrım yapmak çok doğru değil, olmayabilir. Çünkü üretimlerini, proseslerini kimyasallarla sürdüren tüm şirketler eğer kimyasal miktarları yönetmelikte belirlenen sınırlar üzerindeyse diyelim bu kapsama giriyorlar. Türkiye’de yaklaşık 1000’in üzerinde kuruluşun bu kapsama girdiğini biliyoruz. Ortak özellikleri de operasyonlarını tehlikeli kimyasallarla sürdürmeleri. 
İşletmelerde proses güvenliği sağlayabilmek için iki ana başlık; teknik risk kontrolü ve organizasyonel risk kontrolüdür.  Organizasyonel risk kontrolü yönetsel olarak insan faktörünü azaltıcı faaliyetlerde bulunduğumuz proses güvenliği yönetim sisteminin kurulup, mevcutta kurgulanan ve süreklilik arz eden yönetmelik sistemleriyle bağlantılandırılmasıyla sürdürülüyor. Teknik risk kontrolünde ise kuruluşlarda gerçekleştirilen operasyonlardaki hatalar üzerine gidip, mevcut koruma yöntemlerinin yeterliliğini analiz ediyor ve sonrasında da gerekli ise yatırım planlamalarını kuruluşlarla beraber gerçekleştiriyoruz. 

Bu yönetmelikten en çok hangi sektörler daha fazla etkileniyor?

Ana odak çok fazla değişmedi; Türkiye’deki kimyasal miktarı belli bir limitin üzerinde olan bütün kuruluşlar halen içerisinde yalnız yönetmelik bir başka uluslararası yönetmelikle eşlenip revize edildi. Bu noktada daha önceki yönetmelikte kapsam dahilinde olmayan birtakım kuruluşlar bu yönetmelikle beraber artık kapsama girdiler diyebiliriz. Çünkü limitlerin biraz daha aşağıya indiğini görüyoruz. 

Proscon Mühendislik bu alanda ne tür çözümler sunuyor? 

Proscon Mühendislik proses güvenliği alanında 4 ana kapsamda hizmetlerini sürdürüyor. Ana odak noktamız Proses Güvenliği Yönetim Sistemi. Türkiye’deki yönetmelik kapsamında olsun olmasın; proses güvenliğiyle ilgili çalışmalarını devam ettirmek isteyen kuruluşların öncelikle proses güvenliği yönetim sistemiyle ilgili bir altyapı oluşturmalarına gerektiğine inanıyoruz. Bu noktada çalışmalarımıza bir fark analiziyle başlıyoruz. Fark analizi yaptıktan sonra kuruluştaki eksik yönleri, iyi yönleri, geliştirilebilecek yönleri, fırsatları, tehditleri ortaya çıkartıyoruz. Kuruluşlara sunduğumuz raporlarla birlikte ne kadar zaman ayırmaları gerektiğini de ortaya koyuyoruz. Proses güvenliği yönetim sistemi alanında uluslararası birçok farklı uygulama yöntemi var. Proses Güvenliği Yönetim Sistemi, diğer yönetim sistemlerinden farklı olarak belli bir standarda sahip değil. ISO9001 gibi bir standarda tabii kalamıyorsunuz, sadece size yol gösterici guideline’lar var diyebiliriz. Biz de bu konuyla ilgili hem Avrupa ve Amerika‘daki hem de Türkiye’deki yönetmelik kapsamında olan ana başlıklardaki unsurlar çerçevesinde çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Birçok kişiye dokunmaya çalışıyoruz. Çalışmalar kapsamında hem operatör hem mühendislerle ortak çalışmalar yapmaya çalışıyoruz. Çünkü Proses Güvenliği Yönetim Sistemi’nin bize uluslararası ya da Türkiye’de yaşanan kazaların öğrettiği şey çok net; bir kazanın yaşanmasında belirgin bariz kök sebepler var, bir de belirgin olmayan kök sebepler var. Belirgin olmayan kök sebeplerde ekipman arızalarına doğru yöneliyor, operasyonda belli adımların atlanması ya da eksik yapılmasını görüyoruz. Belirgin olmayan kök sebeplere geçtiğimizde ise yönetsel eksiklikleri görüyoruz. Bu, finansal durumlarla ilgili biraz daha üretime yönelmeleri ya da belli noktalarda personel eksikliği de olabilir. Belki kuruluşlarda çalışan kişilerin yetkinliklerinin verilen sorumlulukla çok bağdaşmaması gibi konular da olabilir. Bunların tümünü Proses Güvenliği Yönetim Sistemi hizmetleri içerisinde ele alıyoruz. 
Bir başka odak noktamız ise Proses Tehlike Analizleri. Teknik risk kontrolünde kuruluşlarda var olan mevcut prosesi ve tasarımı ele alıp olası kaza kök sebeplerine iniyoruz. Farklı analiz yöntemleri kullanıyor, tehlike ve işletilebilirlik çalışması, hata analizi çalışması gerçekleştiriyoruz. Bu çalışmaların sonucunda, risk seviyesini yüksek gördüğümüz senaryolar oluşturuyor ve bu senaryolar için sayısal risk değerlendirmeleri gerçekleştiriyoruz. Kuruluşların ihtiyacı olan bağımsız, güvenlik bütünlük seviyesine sahip sistem tasarımlarına geçiş yapıyoruz. Bu da, sektörde çokça bilinen SIL sertifikalı ekipmanlara bizi götürüyor. 
Bir başka odağımız, Varlık Bütünlüğü. Proses kapsamında yaşanan kazalar ele alındığında belirgin olmayan kök sebeplerin yüzde 50‘den fazlasının bakım hataları ve bakım eksikliklerinden kaynaklandığını görüyoruz. Varlık Bütünlük Yönetimi, bizlere kuruluşların servis ömrü boyunca doğru tasarım yapılması, işletimlerin doğru operasyonel limitlerin içerisinde tutulması ve ekipman kullanılırken fonksiyonunu yerine getirebilmesi için doğru bakım faaliyetlerinin gerçekleştirilmesini öngörüyor. Bu kapsam dahilinde yönetmeliğin şu anda adını geçirmediği ama bir önceki yönetmelikte adı geçen güvenilirlik merkezli bakım kapsamında çalışma yapmak isteyen kuruluşlarla da bir altyapı oluşturmaya çalışıyoruz diyebilirim. 
Dördüncü uzmanlık alanımız ise Tehlikeli Alan Sınıflandırma. Sektörde daha çok Atex diye bilenen, patlamadan korunma dokümanının hazırlanmasını ve bu doküman kapsamında zone haritalarına uygun ekipmanların kurulup kurulmadığının testini, yerinde kontrolünü, belirli zamanlarda görsel muayenelerle birlikte alana uyumun halen devam edip etmediğinin kontrolünü gerçekleştiriyoruz. 

SIL sertifikasyonu neleri kapsıyor, detaylandırabilir misiniz?

Bir operasyonda oluşabilecek ekipman arızalarını ya da insan faktörlerini değerlendirip, olası kaza senaryolarını ortaya koymanız gerekiyor. Örneğin; bir proses kontrol sisteminin arızalanması ya da işlevini yerine getirememesi durumunda, büyük endüstriyel bir kaza yaşamamak için bağımsız bir başka sisteme ihtiyaç duyulduğu aşikar. Uluslararası düzeyde yapılan çalışmalar, 1990 yılı itibariyle SIL sertifikasyonlarına doğru gidilmesi gerektiğini ortaya koymuştu. Bu noktada yaptığımız çalışmalarda, SIL seviyesini ortaya çıkartıyor ve bu seviyeye eş olabilecek sistem tasarımlarını kuruluşlarla birlikte ele alıyoruz. Örneğin; bir depolama tankında taşma senaryosunu ele aldığımızda, taşma koruma sisteminin SIL seviyesini belirliyor, sonrasında bununla ilgili nasıl bir sistem böyle bir kazanın önüne geçer, bunu ortaya koyuyoruz.

Kestirimci bakım ve proaktif bakım çalışmaları da arızaların önlenmesinde çok önemli bir rol alıyor. Sizin bu anlamda hem sunmuş olduğunuz hizmetler var mı? 

Proscon Mühendislik’in kapsamı içerisinde bakım, Varlık Bütünlüğü hizmetleri içerisinde ele alınıyor. Özellikle proses güvenliği kapsamında yaptığımız çalışmalar içerisinde Proses Güvenliği Yönetim Sistemi ve Varlık Bütünlüğü kapsamında birlikte ele alıyoruz. Varlık Bütünlüğü yönetimi içerisinde kuruluşlarda, büyük endüstriyel kaza yaşanma ihtimali olan bölümlere odaklanıyoruz. Burada kullanılan ekipmanlarda bir kritiklik tespiti yapılması gerekiyor. Nedir bu kritiklik tespiti? Tesiste arıza yapması durumunda bizi potansiyel proses kazasına götürecek tüm ekipmanlar, kritik ekipman olarak da ele alınabilir. Proses endüstrisinde öncelik proses kazası yaşamamaktır. Proses kazası yaşamamak için bu tip ekipmanlara belirli periyotlarda bakım, test, muayene ve kalibrasyon işlemleri gerçekleştirmeliyiz. Biz de kritik ekipmanları belirleyip, o ekipmanlarda yaşanabilecek potansiyel hata türlerini ortaya koyarak, hata türlerinden dolayı oluşabilecek potansiyel sonuçlar üzerine gidiyoruz. Tamamını belli analiz yöntemleriyle gerçekleştiriyor ve tesislerin mevcut bakım planlarına eklemeler yapıyoruz. Bu noktada üretici verileri ve uluslararası veri tabanları bizim için çok önemli, çünkü sadece bakım görevini ortaya koymak yeterli olmuyor. Bir de bakım periyodunu belirlemek gerekiyor. Tesiste eğer bilgisayar destekli bir bakım yönetim modülü varsa,  yıllık bakım planlarını kuruluşlardaki yetkililerle birlikte yapıyoruz. Böylece doğru bakım görevinin ne olduğunu, belli analiz yöntemleriyle ortaya koyuyoruz.