Son 10 yıldır Honeywell DCS sistemini sorunsuz bir şekilde kullanmaya devam ettiklerini söyleyen Akzo Nobel Marshall Boya Mühendislik ve Bakım Müdürü Cenk Aydın, reçete bazlı üretimlerin bu sistem ile kontrol edildiğini vurguluyor. Boya Üretim Prosesi sayımız için Akzo Nobel Marshall tesisleri kapılarını ST Proses Otomasyonu dergisine açtı. Tesis ziyaretimiz esnasında Fabrika Müdürü Batuhan Sözer, Mühendislik ve Bakım Müdürü Cenk Aydın ile tesisin üretim ve Honeywell DCS sistemi üzerine birer söyleşi gerçekleştirme imkanımız oldu.

AkzoNobel Marshall Tesisini tanıyabilir miyiz?

Batuhan Sözer: Marshall Boya ve Vernik Sanayii, sektörün en köklü şirketlerindendir. Türkiye Boya Pazarında 56 yıldır varolan MarshallvBoya 1998 yılından beri AkzoNobel bünyesi içinde yer almaktadır. Genel anlamda Marshall’ın üretim skalasına baktığınızda; iki ana yapıdan bahsedebiliriz. Bunlardan bir tanesi boya üretim diğeri ise ‘su bazlı bağlayıcılar’ diye adlandıracağımız lateks ürünleridir.

Fabrikamız 85 dönüm üzerine kurulu, modern üretim teknolojilerinin yerleşik olduğu, otomasyon ağırlıklı bir yapıda faaliyetlerini sürdürmektedir. 2012 yılından beri fabrika altyapısı, sürüdürebilirlik, çevreye duyarlılık başlıklarında yatırımlarını planlamaktadır.

Boya ve kaplama ürünleri alanında faaliyet gösteren global ölçekte ki en büyük oyunculardan AkzoNobel Ailesinin bir üyesi olarak, proses emniyeti, çevreye duyarlılık ve en üst düzey üretim teknolojilerinin transferlerini fabrikamıza büyük bir başarı ile yapmaktayız. AkzoNobel merkez ve yerel teknik ekiplerimiz son 2 yılda kuvvetli otomasyon ve proses partnerleriyle birlikte özellikle Lateks üretim birimimize proses emniyeti başlığında çok kritik ve önemli yatırımları gerçekleştirdiler. Ülkemizin gelişen proses emniyeti ve dijitalleşme başlıklarında oluşturduğu yüksek standartları, üretim, hammadde depolama, dolum ve transferler başlıklarında sahamıza uygulamak önümüzde ki yılların önemli ajanda maddelerindedir. AkzoNobel tarafından sürekli desteklenen ve denetlenen firmamız  kendi alanındaTürkiye’de ki en modern ve güvenli üretim tesislerinin başında gelmektedir.

Marshall’ın sahip olduğu ve geliştirdiği üretim teknolojilerini tanıyabilir miyiz?

Cenk Aydın: Bu anlamda otomasyon sistemi olarak yaklaşık 10 yıldan beri bir Honeywell DCS sistemi kullanıyoruz. Hammadde transfer süreçleri DCS’in entegre olduğu SAP üzerinden yapılıyor. Lateks ünitesindeki otomasyon seviyesiyle de tüm reçete bazlı üretimleri burada gerçekleştirebiliyoruz. Bu tamamen otomasyon üzerinden yürüyor. Lateks üretiminde onlarca reçete mevcuttur. Sadece operatörün ilgili reçeteyi seçmesi ile ham madde otomatik olarak tank sahasından transfer edilerek, ısıtma, soğutma, prosesteki tüm ayarlamalar otomasyon çerçevesinde gerçekleştiriliyor. Reaksiyon neticesinden sonra ürün soğutucu ünitelerine alıp oradan da nihai üreticiye göndermek için ya ara tanklara yada dolumunu gerçekleştiriyoruz. Su bazlı boya üretim kısmında otomasyon oranı ise sadece belirlenmiş proseslerde mevcuttur. Diğer prosesler, Operatör kontrolünde üretim  ve kontrol süreci beraberinde ilerliyor. Dolum kısmı ve paletleme kısmında otomasyon sistemimiz mevcuttur. Dolum, kapak kapama ve paletleme tamamen otomasyon ve robotlar vasıtası ile gerçekleştiriliyor.

İleriki dönemlerde yaptığımız proses analizlerinde daha yalın bir üretim sistemine geçmek için planlanan iyileştirme çalışmalarımızda hali hazırda devam ediyor.

Marshall hangi ürünü ile tanınıyor daha çok?

Batuhan Sözer: Boya ve kaplama ürünleri alanında faaliyet gösteren global ölçekte ki en büyük oyunculardan AkzoNobel, 9.6 milyar € cirosu ve 35.000 çalışanı ile kalitesi kanıtlanmış küresel markaları ile sanayi, ambalaj, oto, gemi/yat ve toz boyalarından, ambalaj ve dekoratif boyalarına kadar korunması ve boyanması gereken tüm alanlarda faaliyetlerini sürdürmektedir. Türkiye Boya Pazarında 56 yıldır varolan Marshall, Cuprinol ve Hammerite gibi alanında lider birçok dünya markasının da Türkiye Boya Pazarına kazandırılmasında öncülük etmekte olup Marshall markası altında üretilen Silpak, Maksimum ve Antibakteriyel Hijyen gibi yenilikçi ürünlere de imza atmaktadır.

Marshall tesisleri enerji verimliliği ve performans uygulamaları için otomasyonun hangi avantajlarından faydalanıyor? Bunun yanında belirlediğiniz tesis içi teknoloji ihtiyaçlarını nasıl belirliyorsunuz tesis içerisinde?

Cenk Aydın: Enerji maliyet dağılımına baktığımızda en büyük kalemlerden bir tanesi elektrik ve doğalgaz. Doğalgaz , reaktörlerin ve proseslerin ısıtılmasında, reaksiyonda gerekli olan ısıl dereceye erişmemizi sağlayan buharı üretmek için kullanıyoruz. Bununla ilgili çalışmalarımız var. Özellikle buhar kullanımının optimizasyonu ile ilgili çalışmalarımız devam ediyor. Bunu yaparsak %25 oranında enerji tasarrufu elde edeceğiz. Şu anda bir enerji izleme sistemi kurduk. Bu sayede elektrik, doğal gaz, basınçlı hava ve su kullanımını anlık olarak izlemeye başladık ve nerede anlık yükselişler varsa, su kullanımında nerede bir kaçak kullanımı varsa tespitini gerçekleştirerek önlemini almaya başladık. Herhangi bir anormallik durumunda aksiyonlarımızı buna göre gerçekleştirme şansı bulabiliyoruz.

Günümüz rekabet şartlarında bu teknolojiler en çok ihtiyaç duyulan sistemler.

Batuhan Sözer: Tesis yönetim yaklaşımlarına baktığınızda “ Görsel Fabrika” konseptinin öne çıktığını görüyoruz. Fabrika içinde herşeyin görünür kılınması, dijitalleşme ile fabrika KPI’larının izlenmesi, anormalliklerinin takip edilmesi, kritik üretim ve işgüvenliği parametrelerinin izlenebilir olması gereklilik haline gelmiş durumda. Bu bağlamda tesis içinden data toplanması, bu datanın işlenmesi ve işlenen datanın anlamdırılması için yüksek otomasyon seviyesi ile SAP & MES entegrasyonu gerekli olmaya başlamıştır. AkzoNobel Marshall tesisi olarak, MES geçiş hazırlıklarına başlamış durumdayız.

Reçete iyileştirmelerini üretime aktarmak için ne tür çalışmalar yürütüyorsunuz?

Cenk Aydın : Reçete bazlı üretimde iyileştirme yaparken birlikte çalıştığınız otomasyon firması büyük önem taşıyor. Öncelikle proses mühendislerimiz ile otomasyon partneri firma teknik personeli beraber prosesin gereklilikleri ve risk görülen noktalar hakkında Risk Değerlendirme  çalışması yaparak, teknik olarak riskleri ve alınacak önlemleri çalışıyorlar. Yapılan çalışmalar ( Hazard Study & Functional Description ) ile değişiklik üzerinde onaylar alınıp, Otomasyon partneri firma ile kontrollü şekilde iyileştirilmeler yapılmaktadır

Siz prosesinizi bildiğiniz için ihtiyacınızı en iyi şekilde anlatabilmişsiniz. Dolayısı ile karşı taraftan da bunun size doğru biçimde çözüme dönüştürülmesini bekliyorsunuz?

Cenk Aydın: Karşı tarafın bizi iyi anlayıp çözümü doğru şekilde uygulaması gerekiyor, bunun için takım çalışması önem arzediyor. Partner firmalar da yürüttüğümüz projelerden sonra kendilerine bir şeyler katıyor. Sonraki projelerde daha kısa sürede çözümler üretebiliyorlar.

Reçete bazlı üretim yapmanın zorlukları nelerdir?

Cenk Aydın: Her şey otomasyona bağlı olduğunda üretim bir anda aksayabiliyor. Paralelinde, otomasyon uygulamalarının yanında operatörleri de eğitmemiz gerekiyor. DCS’in verdiği tepkilere karşı, operatör ne yapacağını bilmezse üretim aksayabiliyor. Bu yüzden otomasyon yatırımı ile birlikte çalışanların da o sistemi yönetebilmesi ve anlayabilmesi için eğitilmesi gerekiyor. Bunun içinde en önemli aracımız Tehlike  Risk Değerlendirmesi ( Hazard Study ) çalışmasıdır. Bu çalışma ile tehlike senaryoları ortaya konulur ve sonucunda Risk azaltma katmanları sisteme uygulanır. Operatörün, bu tehlike senaryolarına karşı nasıl tepki vereceği önceden belirlenmiş olmalı ve DCS alarm yönetimi konusunda eğitilmelidir. 

Tesiste yapılan iyileştirmeler ve bu konudaki son yatırımlar nelerdir?

Batuhan Sözer: AkzoNobel için ileri proses emniyeti, çevreye duyarlılık ve en üst düzey üretim teknolojilerinin tesisimize uygulanması büyük önem arzetmektedir. Özellikle Atık gaz yıkama sistemleri ( Scrubber ), katı atık azaltma teknolojileri, proses güvenlik sistemleri uygulamaları, DCS upgrade ve MES hazırlığı son dönemde ajandamızda büyük yer tutmaktadır. İlave olarak enerji tüketimlerinin azaltılması amaçlı, enerji izleme sistemlerinin kurulumu tamanlanmış olup, anlık olarak enerji tüketim değerleri izlenmekte ve anormallikler karşısında hızlı aksiyonlar alınmaktadır. Üretim teknolojileri olarak, katma değersiz işleri prosesten çıkarma, yüksek verimlilik ve kalitede üretim yapmaya hizmet eden sistemlere yönelmeyi sürdürmekteyiz.

Tesiste yürütülen otomasyon iyileştirme projeleri nelerdir?

Cenk Aydın: Özellikle proseslerde insan etkeni ile makine otomasyonunu optimize etmeye çalışıyoruz.  AkzoNobel’in en çok önem verdiği konulardan bir tanesi çevre güvenliği ve işçi sağlığı. Bu bağlamda 2017 yılı içinde SEVESO uyum kriterleri için 3 milyon €’luk yatırım gerçekleştirildi.  Özellikle Tehlike Risk Değerlendirmeleri (Hazard Study) , ATEX değerlendirmeleri, Proses güvenlik sistemleri (SIF) tasarımları 1 yılımızı aldı. Saha uygulamaları, özellikle  ATEX ekipman montajları, havalandırma sistemleri iyileştirmeleri, depolama tankları yenilenmesi, proses enstürmanları yenilenmesi ve proses güvenliği emniyet sistemleri montajları tamamlanarak, prosesin stabilize edilmesi süreciyle noktalandı.

Şu anda enerjimizi manuel yapılan işlerin otomasyona aktarılması ve katma değeri olmayan operasyonları kaldırmaya yöneltmiş durumdayız.

Çözüm aldığınız otomasyon markalarından beklentileriniz nelerdir?

Batuhan Sözer: Genellikle global markalarla çalışmaya dikkat ediyoruz. Bunun nedeni de iki kurumsal şirketin aralarında çok daha iyi ilişkiler kurabilmesi, kurulan ilişkilerin daha sağlıklı ve uzun ömürlü yürütülebileceği gerçeği. Bu yüzden daha kolay servis desteği alabileceğimiz, pesonel yetkinliği yüksek ve fiyat politikası daha stabil olan firmalarla çalışmaya dikkat ediyoruz. Biz otomasyon markaları ile bir üretici – müşteri ilişkisinden çok uzun süreli paydaşlık ilişkisi yürütüyoruz. Her ne kadar proses dizaynı ile veya işleyişle ilgili sorunu çözmeye çalışsak da bu markaların sektör ve proseslerde bizden daha çok tecrübe sahibi olduğunu var sayıyoruz. Çünkü bu markalar sadece Marshall Akzo Nobel’e  çözüm üretmiyorlar. Sektördeki birçok farklı  üreticilere hizmet veren markalara ürün ve çözüm satıyorlar. Bu sayede en iyi uygulama örneklerini görme şansları bizden daha fazla oluyor. Beklentimiz biz bir proje fikri ortaya attığımızda bunun üzerine katarak bu düşünceyi daha ileriye götürmeleri ve projenin sonuçlarına ışık tutarak bizi bu konuda bilgilendirmeleri olacaktır.

Proseste yaşadığınız sorunlar için paydaşlarınız ile birlikte geliştirdiğiniz çözüm örnekleriniz veya bu sorun karşısında size tavsiye edilen ürün-çözüm örnekleri var mıdır?

Cenk Aydın: Ham madde transferi aşamasında yaşadığımız bir sorun vardı aslında. Bu sorunu akışmetre firması desteği ile birlikte çözdük. Bu sayede bu proje ile fazla maliyetlerimiz ortadan kaldırmış olduk.

Peki Mühendislik Know-how’ınız bu sorunları doğru zamanda yakalayabilecek yetiye sahip mi?

Cenk Aydın: Proseste oluşan herhangi bir anormalliğin ilk tespiti son kullanıcıdan geliyor. İlk tespit sonrası data toplama ve gözlem yapıldıktan sonra, problem organizasyon içinde inceleniyor ve çözüm bulunmasına çalışılıyor. Bu noktadan sonra ileri analiz ve inceleme için tedarikçi/çözüm ortaklarımızdan destek alıyoruz.

Peki teknoloji üreten markalardan bu tür sorunlar için nasıl beklentileriniz var?

Batuhan Sözer: Teknoloji üreten firmalar ile olan ilişkimizi çözüm ortaklığı ve  ortak kazanım prensibi üzerine kurmak istiyoruz.  Bu nedenle, bu firmalar ile ilişkimiz satın alma işlevinden sonra da  teknik seviyede üst düzeyde devam ediyor. Beklentimiz, uygulama esnasında da müşterilere destek vermesi uygun mühendislik çözümlerini önermesi ve yüksek servis seviye ile müşteri memnuniyetini yakalamasıdır.  

Bakım ve kalibrasyon noktasında ne tür hizmetlere ihtiyaç duyuyorsunuz?

Cenk Aydın: Tesiste kullanılan ölçüm ekipmanları için kalibrasyon ve doğrulama yapılmaktadır.  Sıvı transferi yapılan bir tesiste ölçmek her şeyin temelidir. Bundan dolayı kalibrasyon için belirlenen cihazların periyotları TürkAK sertifikalı bir firma tarafından sürekli takip edilmektedir. Planlı bakım programımız SAP PM dahilinde, ilgili kalibrasyon firmasından aldığımız dataları belli bir trendde izliyoruz.

Bakım ve kalibrasyon konusunda hassas olduğunuz ünite ve cihazlar var mıdır tesiste?

Cenk Aydın: AkzoNobel’in kendi içinde tanımladığı bir şirket politikası var. Kritik ekipmanlar bu politika içerisinde bir bölüm. Kritik ekipmanlar da kendi içerisinde ikiye ayrılıyor. Bunlardan ilki yasal olarak kritik ekipmanlar. Bunların kanunen kontrolünü  ve bakımını yapmakla mükellefiz. Bunlar asansörler, forkliftler ve basınçlı kaplar olarak sayılabilir. Bunların yasal olarak kontrolünü yapan partnerlerimiz var. Bunlar Makine Mühendisleri odası ve bunun gibi… Bir de AkzoNobel’İn kendi standartlarında kritik ekipmanlar olarak tanımlanmış olan özellikle tanklardaki üst seviye switch’leri, sıcaklık transmitterleri ve basınç transmitterleri gibi herhangi bir terslik anında tankı koruması gereken komponente ayrı bir gözle bakılması isteniyor. Kritik ekipmanların ikinci bölümünde ise üretim için kritik ekipmanlar yer alıyor. Bu ekipmanlar da herhangi bir arıza anında uzun süre üretim yapamayacağınız ekipmanlardır. Yüksek hızlı kazanların salmastrası bunlardan bir tanesi. Herhangi bir kırılma ve arıza anında yeni salmastrayı tedarik etmemiz 6 ila 8 hafta arasında bir süreyi buluyor. Bu yüzden ya bu ekipmana  çok iyi bakmak zorundasınız ya da yedeklemek zorundasınız. Bu bir tercih. Yedeklemek yerine, periyodik ve kestirimci bakım faaliyetleri ile ekipmanların bakım takibini yapıyoruz.

Peki bakım için faydalanabileceğiniz bir yazılım kullanıyor musunuz?

Cenk Aydın: SAP’nin Preventive Maintenance modülünü kullanıyoruz. Bu modülün içinde kritik ekipman tanımlamaları ve diğer ekipmanların yıllık bakım periyotları bakım ekibi yönetimi altında bulunmakta. Bunu aynı zamanda yedek parça ambarı ile eşleştiriyoruz. Yedek parça ambarındaki minimum ve maksimum noktaları da belirleyerek herhangi bir mal çekiş anında stok minimuma indiğinde otomatik olarak tedarik için uyarı alabilme ve siparişe çevirme yeteneğine sahip hale geldik.

Önümüzdeki dönem yatırım ve yapılanma planları nelerdir?

Batuhan Sözer: Önümüzdeki 3 yıllık dönemin planlamasında bizim için en önemli çalışma proseslerde ki katma değersiz işleri ortadan kaldırma ve süreç akışını düzeltmek /yenilemek olacaktır. İkinci yatırım konumuz ise ürün gamının arttırılması ve üretm verimliliği  ile ilgili.  . Üçüncü yatırım konumuz ise enerji kullanımlarının azaltılması ile ilgili olarak elektrik ve doğalgazın kullanımının azaltılması .   Sürdürülebilirlik ajandamız çok yoğun başlıklar içeriyor ve  gelişim planlarımızın merkezinde yer alıyor.