FOTO: LEED Green Associate, YesTR Uzmanı, Kentsel Dönüşüm Uzmanı, Çevresel Sürdürülebilirlik ve İklim Değişikliği Uzmanı Nil Tiritoğlu

Binalarda dayanıklılık, konfor ve enerji verimliliğinin en önemli unsurlarından biri olan su yalıtımı, çoğu zaman uygulama sonrasında fark edilen bir eksiklik olarak karşımıza çıkıyor. Oysa doğru planlama, malzeme seçimi ve teknik uygulama disipliniyle yalıtım, yapı ömrünü uzatan en kritik aşamalardan biri. LEED Green Associate ve çevresel sürdürülebilirlik uzmanı Nil Tiritoğlu, “Su Yalıtımında Etkili Sonuç İçin 10 Altın Kural” başlıklı makalesinde, kalıcı çözüm için dikkat edilmesi gereken temel noktaları sıralıyor.

Binaların ömrünü uzatmak, betonarme taşıyıcı sistemi korumak ve konforlu yaşam alanları oluşturmak yalnızca malzeme seçimiyle değil; aynı zamanda doğru uygulama disipliniyle mümkündür. Su yalıtımı, çoğu zaman “uygulama sonrası fark edilen bir eksiklik” gibi görülse de aslında bir yapının en başından itibaren planlanması gereken bir süreçtir. Doğru planlama, uygun ürün seçimi ve teknik detaylara sadık kalınan uygulama, uzun ömürlü yapı dayanıklılığının temelidir.

Yalıtımın başarısı yüzeyden başlar. Uygulama yapılacak yüzeyin temiz, kuru, sağlam ve tozsuz olması, gevşek parçaların ve kalıp yağı kalıntılarının titizlikle temizlenmesi gerekir. Yüzeydeki boşluklar, çatlaklar veya segregasyonlar mutlaka uygun tamir harcıyla onarılmalıdır. Çünkü su yalıtımı, yüzey kusurlarını gizlemez; onları büyütür.

Teras ve balkon gibi açık alanlarda suyun doğru yönlendirilmesi büyük önem taşır. Uygulama yapılan yüzeyin suyun akış yönüne uygun en az %3 eğimle hazırlanması gerekir. Suyun süzgeçlere ulaşacağı hatlar ve kot farkları doğru planlanmadığında göllenme ve ters eğim oluşur; bu da sistemin ömrünü ciddi şekilde kısaltır. Unutulmamalıdır ki, yalıtım suyun altında değil, suyun yönetildiği yerde başarılı olur.

Hazır Beton Endeksi Eylül Ayı Raporu Açıklandı
Hazır Beton Endeksi Eylül Ayı Raporu Açıklandı
İçeriği Görüntüle

Köşe ve derz detayları, sistemin zayıf halkalarıdır. İç köşelerde uygun ölçüde (örneğin 4x4 cm) pah kırılması ve elastik su yalıtım bantlarının kullanılması, çatlak köprüleme kabiliyetini önemli ölçüde artırır. Aynı şekilde, yapının genleşme ve daralma hareketleri için dilatasyon bölgelerinde elastomerik malzemeler kullanılmalı; bu alanlar kesinlikle rijit malzeme ile kapatılmamalıdır.

Her yalıtım malzemesinin kendi teknik föyünde belirtilen astarı, kat sayısı ve kuru film kalınlığı vardır. Bu değerlere uyulmaması, sistemin performansını doğrudan etkiler. Aşırı ince uygulama erken arızaya, aşırı kalın uygulama ise çatlama riskine neden olabilir. Bu nedenle uygulama sırasında kalınlık kontrolü mutlaka yapılmalıdır.

Yalıtım sistemleri sadece suya değil, aynı zamanda güneşin UV ışınlarına ve dış hava koşullarına karşı da korunmalıdır. Güneş altında bırakılan, korumasız yalıtım tabakaları zamanla kırılgan hale gelir. Bu yüzden UV’ye maruz kalacak yüzeylerde mineral kaplama, seramik, şap veya koruyucu topcoat kullanılmalıdır. Uygulama da sıcak, rüzgarlı veya yağışlı havalarda yapılmamalıdır.

Toprak altında kalan yalıtım sistemlerinde drenaj levhası veya koruma levhası kullanımı zorunludur. Ayrıca, şap altı uygulamalarda ayırıcı bir katman (örneğin geotekstil) kullanmak, olası çatlama riskini azaltır. Boru, baca ve ankraj geçişlerinde de esnek mastik ve manşon kullanımı, sızıntı riskini ortadan kaldıran küçük ama kritik detaylardır.

Yalıtım tamamlandıktan sonra mutlaka test yapılmalıdır. Erken dönemde gerçekleştirilen bir test, ileride ortaya çıkabilecek yüksek maliyetli onarımların önüne geçer. Özellikle teras, banyo ve perde duvar uygulamalarında bu adım asla atlanmamalıdır.

Toprakla temas eden perde duvarlarda drenaj sistemi, su basıncını yöneten en önemli unsurdur. Drenaj borusu, temizleme bacası ve suyun uzaklaştırılacağı hat doğru projelendirilmelidir. Çünkü drenaj hattı tıkalıysa, en kaliteli yalıtım bile su basıncı altında geçirimli hale gelir.

Unutmamak gerekir ki su yalıtımı yalnızca bir ürün değil, bir süreçtir. Bu süreçte her katman bir diğeriyle uyum içinde çalışmalıdır. Doğru tasarım + doğru malzeme + doğru uygulama + doğru ticaret, uzun ömürlü yapı dayanıklılığının en güvenilir formülüdür.

Ticaret tarafı, bu zincirin en hassas halkasıdır. Yalıtım, “rant” değil “dayanıklılık” üretmelidir. Ne yazık ki piyasada zaman zaman maliyet avantajı veya kısa vadeli kazanç uğruna standart dışı, haksız ürünlerin sisteme dahil edildiği görülmektedir. Oysa yalıtım, bir binanın yaşam sigortasıdır. Ürün seçimi yapılırken yalnızca fiyat değil, belgelendirme, performans testleri ve standartlara uygunluk da gözetilmelidir.

Bugün Türkiye’de su yalıtımı, toplam inşaat maliyetinin ortalama %2–3’ünü; ısı yalıtımı da benzer biçimde %2–3’ünü oluşturur. Yani yalıtımın tümü, inşaat bütçesinin yaklaşık %4–6’sı kadardır. Bu küçük oran, bir binanın geleceğini belirleyen en kritik yatırımdır. Doğru yapıldığında, yıllarca süren konfor, enerji verimliliği ve dayanıklılık kazandırır; yanlış yapıldığında ise tüm yatırımın ömrünü kısaltır.

Ve en önemlisi: Her ürünün TS ve TS EN standartlarına uygun olması gerekir. Çünkü su yalıtımı yalnızca malzemenin performansıyla değil, TS 11758-2 standardına uygun doğru uygulamayla anlam kazanır. Kalıcı çözüm, standardın olduğu yerde başlar. Artık özel pozlarla değil, ürün isimleriyle tekelleşmeden; ulusal standartlara uygun, belgeli ürünlerle ilerlemenin zamanı.