Kontek’in Enerji Depolama Direktörü Çağlar Erdoğan, enerji depolama teknolojileri hakkında merak edilen soruları yanıtladı. Erdoğan “Depolama konusunda EPC çözüm tekliflerimizle temiz enerji yatırımcılarına desteğimizi sürdürmeye devam ediyoruz. Yaklaşık 30 yıllık tecrübesi, mühendislik kadrosu ve katma değer mühendisliği yaklaşımı ile en güncel teknolojileri doğru ihtiyaçla buluşturmak en öncelikli hedefimizdir” dedi. 

Enerji depolama teknolojileri, enerji sektörünün en önemli gündem maddesi olarak öne çıkıyor. Siz depolama alanında hayata geçen çalışmaları nasıl değerlendiriyorsunuz? 

Sürekli bir üretim profiline sahip olmayan, rüzgar ve güneş enerjisine dayalı yenilenebilir enerji kurulumları arttıkça enerji arzı ve talebinin anlık yönetiminde zorluklar ortaya çıkmakta ve buna bağlı olarak şebekede düzensizlikler meydana gelmektedir. Ayrıca, Rusya-Ukrayna savaşı ile ortaya çıkan enerji krizini de göz önünde bulundurduğumuzda fosil yakıtlara dayalı üretimden temiz enerji kaynaklarına geçişin daha fazla önem teşkil ettiğini görmekteyiz. Tüm bu bileşenleri değerlendirdiğimizde yenilenebilir enerji kaynaklarından maksimum seviyede faydalanmak için depolama teknolojilerinin gerekli ve yararlı olduğunu düşünüyoruz.

Kontek Enerji olarak enerji depolama alanında nasıl çalışmalar gerçekleştiriyorsunuz? Özellikle kendi enerjisini üreten fabrikaların ürettiği enerjiyi depolayabilmesi için nasıl çalışmalar yapıyorsunuz? 

Ar-Ge ve mühendislik kadrolarımızla beraber yaklaşık 2 yıldır li-ion batarya depolama teknolojileri üzerinde çalışmalarımızı sürdürmekteyiz. Yeni teknolojinin maliyet ve geri dönüş hesaplarının optimum şekilde yatırımcılarımıza sunulması, en verimli ve doğru batarya depolama sistemlerinin ülkemiz şebekesine kazandırılması için çaba sarf ediyor ve bu bağlamda kendi konteyner bazlı çözümlerimiz ile enerji yatırımcılarına en doğru çözümleri sunmayı hedefliyoruz.

Enerji depolama konusunda çalışmaların yaygınlaşması için bu konunun yasal mevzuatlarla da desteklenmesi gerekiyor. Enerji Depolama Yönetmeliği yayınlanmıştı. Sizce bu düzenlemeyle ilgili eksiklikler ve geliştirilmesi gereken noktalar var mı? 

RÜZGÂR ENERJİSİNE UYGUN COĞRAFİ BÖLGELER HANGİLERİ? RÜZGÂR ENERJİSİNE UYGUN COĞRAFİ BÖLGELER HANGİLERİ?

Öncelikle konu ile ilgili yönetmelik ve mevzuatların Avrupa ve dünyanın geri kalanı ile neredeyse eş zamanlı olarak yayınlanmış olmasını önemli bir gelişme olarak görüyoruz. Rüzgar ve güneşe dayalı yenilenebilir enerji kurulu güç kapasitesinin, ülkemizin toplam elektrik kurulu gücüne oranı %20 mertebesine ulaşmış olup, bu kapasitelerin yıllar geçtikçe artacağını düşündüğümüzde ülkemiz için ihtiyaç duyulan MWh cinsinden depolama kapasitesinin yetkili otoritelerce dengesizlik güç analizleri de gözetilerek hesaplanması gerekir. Konu ile ilgili yeni yönetmelik en az 1 saatlik bir şarj süresini öngörmüş durumda ancak GES kapasitelerinin devreden çıkmaya başladığı saat olan 18:00’dan 22:00’a kadar ülkenin puant tüketimde olduğunu düşündüğümüzde söz konusu 1 saat sürenin yetersiz kalacağını öngörüyoruz. Ayrıca, çoğu batarya üreticisinden batarya gücü/batarya kapasitesi oranının 1’in üstüne çıkması durumunda garanti kapsamı dışına alınacağına dair veriler almaktayız. Bu durumda başlangıç kapasitesinde 1 saat oranı baz alınırsa, yıllar geçtikçe bataryalardaki degradasyona bağlı kapasite kayıpları ile beraber bu oran 1’in üstüne çıkmaya başlayacak ve birçok sistem garanti koşulları dışına çıkabilecektir. Bu yüzden MWh /MW saat oranı belirlenirken bataryaların ömür sonundaki kapasitelerinin baz alınması daha faydalı ve öngörülebilir olurdu. Eklemek istediğimiz bir diğer konu ise; TEİAŞ Yan Hizmetler piyasasına katılım sürecinde batarya depolama sistemleri ile sisteme destek vermek isteyen lisanslı üreticilere öncelik verebileceği yönünde düşüncelerimizin olduğudur. Konvansiyonel sistemlere bağlı doğalgaz, termik vb. üreticiler hem aktif üretiminden rezerv ayırmak durumunda kalmakta hem de bataryanın getirdiği tepki sürelerini sağlayamamaktadırlar.

Enerji depolamayla ilgili gelişen yeni teknolojilerden bahsedebilir misiniz? Bu teknolojinin daha çok gelişmesi ve yaygınlaşması için nasıl çalışmalar yapılıyor? 

Bugünkü teknolojileri göz önüne aldığımızda elektro-kimyasal pil temelli enerji depolama sistemlerinin daha yoğun kullanımda olduğunu görmekteyiz. Lityum demir fosfat bileşenlerinden oluşan LFP pillerinin stasyoner depolama sistemlerinde daha sık kullanıldığını, enerji yoğunluğu olarak daha üstün olan Nikel-magnezyum-cobalt (NMC) teknolojisinin de elektrikli araçlarda daha çok tercih edildiğini gözlemlemekteyiz. Bunun yanında, elektro-kimyasal pillerin yıllar geçtikçe kapasitesini belli oranda kaybetmesi (degredasyon), belli bir çevrim sayısı ömrüne sahip olması özellikleri nedeniyle bu sistemler için alternatif arayışları da devam etmektedir. Ayrıca, lityum madeninin Şili, Avustralya, Arjantin ve Çin’de yoğun olarak bulunduğunu, %80 oranında ise Çin menşeili firmalar tarafından bu madenin işlendiğini görmekteyiz, sonuç olarak bu durum bizi ulaşılması güç ve pahalı bir madene dayalı teknolojiye yönlendirmiş oluyor. Geçtiğimiz yıl Rusya-Ukrayna savaşı ile lityum fiyatlarının %355 civarında arttığını gözlemledik. Petrol ve doğalgaza dayalı üretimden kaçmaya çalışırken lityum tekelinde başka bir siyasi enerji kaynağına yönelmek dezavantaj olarak görünüyor.

Bu durumları değerlendirdiğimizde; LFP ve NMC kimyasına alternatif olarak daha ucuz ve ulaşılması kolay olan Sodyum-iyon bataryaları gün geçtikçe daha çok gündeme gelmektedir. Çin menşeili batarya üreticileri son zamanda sodyum iyon batarya seri üretimlerine başladıklarını duyurmaya başladılar bile, çünkü tuzun ana bileşeni olan sodyum neredeyse her ülkede var ve bu bileşene sahip bataryaların %30 daha ucuz olacağı öngörülüyor. Enerji yoğunluğu ve döngü sayısı olarak daha dezavantajlı olan sodyum-iyon bataryaların ilerleyen yıllarda bu sorunların çözülmesi ile daha fazla gündeme geleceğini söyleyebiliriz.

Bir diğer alternatif olarak akış bataryalarından da bahsedecek olursak, degradasyon ve ömür problemleri olmayan, dışardan sıvı halinde elektrolit ekleyebileceğiniz 2 adet anot ve katot tankına dayalı bu teknoloji için de yatırımlar ve girişimler devam etmektedir. Güncel durumda bu teknolojinin yatırım maliyeti açısından diğer seçeneklere göre daha maliyetli kaldığını söyleyebiliriz. Tüm bunların dışında, mekanik güce dayalı depolama sistemleri ve ısıl depolama sistemleri gündeme gelse de şebekeye milisaniyeler seviyesinde katkı veren elektro-kimyasal batarya teknolojilerinin şebeke ölçekli kurulumlarda yerini almasını şu an mümkün görmüyoruz.

Yeni dönem hedeflerinizi ve iş gündeminizi paylaşabilir misiniz? 

Depolama konusunda EPC çözüm tekliflerimizle temiz enerji yatırımcılarına desteğimizi sürdürmeye devam ediyoruz. Yaklaşık 30 yıllık tecrübesi, mühendislik kadrosu ve katma değer mühendisliği yaklaşımı ile en güncel teknolojileri doğru ihtiyaçla buluşturmak en öncelikli hedefimiz durumundadır.

Gelecekte Otomasyon kabiliyetlerimiz ile EV Charger ünitelerinin sürdürülebilir yönetiminin sağlanmasına yönelik izleme, kontrol ve dinamik yük dengeleme için bir yazılım çözümü geliştirmeyi planlıyoruz. Bu çalışmalar Kontek’in yenilikçi yapısıyla uyumlu bir şekilde yenilenebilir enerji, enerji depolama ve e-mobility çözümlerimizle ve bu çözümleri destekleyen dijital dönüşümümüze destek olarak yolumuza ışık tutacaktır.