Türkiye İtibar Akademisi Projeler Direktörü Can Baydarol, tüm dünyada kullanılan bir finansman yöntemi olan “Kamu Özel Sektör İşbirliği”nin (KÖİ) önemli avantajlarına ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Yap İşlet Devret, Yap Kirala Devret ve benzeri farklı modellerle hayata geçirilen KÖİ projelerinin kamunun kendi imkanlarıyla gerçekleştirdiği projelere göre çok daha hızlı tamamlandığını belirten Can Baydarol, “Yatırım süresi boyunca oluşabilecek finansman bulma riski, maliyet artışı riski, işin süresinde tamamlanamama riski, öz kaynak riski ve tasarımdaki belirsizlikler gibi risklerin hepsi yatırımcının üzerinde. Yatırımcılar aldıkları kredi ya da kendi ilave öz kaynaklarıyla işi bitirmek zorunda. Ayrıca KÖİ projelerinde karşılaşabilecekleri değişiklik ya da belirsizliklerden dolayı süre uzatımı ve maliyet artışı talep etme şansları diğer müteahhitlik işlerine göre çok güç, çünkü finansman sınırlı.”dedi. 

PROJELER İLK GÜNKÜ GİBİ BAKIMLI BİR ŞEKİLDE DEVLETE DEVREDİLİYOR

KÖİ projeleri incelendiğinde zaman motivasyonunun son derece yüksek olduğunun görülebileceğini söyleyen Baydarol, “Şirketler projenin tamamlanma süresini uzatmak istemezler çünkü süre uzatmanın maliyeti çok yüksektir. Bu nedenle işi en zorlu şartlarda bile durdurmak yerine, ek masraflara da katlanarak zamanında bitirmeye çalışırlar. Hatta bu motivasyonla zamanından önce tamamlanan projeler de mevcut.” dedi.

Devletin KÖİ projelerini kamuya en hızlı şekilde hizmet sağlamayı hedefleyerek hayata geçirdiğini ifade eden Baydarol sözlerine şöyle devam etti; “KÖİ’ler sayesinde aynı anda birden fazla büyük ölçekli proje tamamlanabilirken devlet inşaat döneminde yatırıma bütçe ayırmıyor. Şirketlerin işletme süreleri bitince ise projeler ilk günkü gibi bakımlı bir şekilde devlete devrediliyor ve tüm gelir kamunun oluyor. Hatta bazı projelerde devirden de önce; kamunun gelir ortaklığı veya kira gibi gelir kalemleri sayesinde kamu gelir elde edebiliyor.”

KÖİ yatırımlarındaki hizmet kalitesine de dikkat çekmek isteyen Baydarol “İşletmeyi de şirketler kendileri yapacakları için, hem prestij hem işletme verimliliği kaygıları nedeniyle olsa gerek, inşa ya da bakım yatırımlarını en üst kalitede gerçekleştirmeye çalışırlar. Hatta bazen şirketlerin ilave yatırıma katlanarak sözleşme kapsamında sağlaması gereken minimum şartların da ötesine geçtiği örnekler olduğunu biliyoruz. Böylelikle, İşletmede verilen hizmet standardı ve işletme verimliliği arttırılmakta, bunun faydasından ise yine kamu ve son kullanıcı yararlanmakta.” dedi.

YILLARCA TAMAMLANAMAYAN PROJELERE TANIK OLDUK

Kamunun kendi imkanlarıyla yaptığı projelerde sürelerin çok uzadığını, bütçelerin yetmediğini ve bazen de işi tamamlamak için ek ihalelerin yapılması gerektiğini iddia eden Baydarol, “Yıllarca tamamlanamayan projelere tanık olduk. Buna en önemli örnek kuşkusuz ki, Bolu Tüneli olacaktır. Birçok sorunla karşılaşan, 17 Ulaştırma Bakanı eskiten Bolu Tüneli projesi tam 16 yılda tamamlandı. Geçen 16 yılda trafik sorunu çözülemediği gibi projeye başlangıçta öngörülenden daha fazla, 890 milyon dolar gibi bir bütçe harcandı. Oysa Bolu Tüneli KÖİ modeli ile hayata geçirilseydi çok daha önce ve daha düşük yatırım maliyeti ile hizmete açılabilirdi” dedi.