Tüm dünya düzenini hızlıca değiştiren Koronavirüsün (COVID-19), resmi olarak Türkiye’de ilk 11 Mart 2020 tarihinde görüldüğünü hatırlatarak sözlerine başlayan Glohe Grup Pazarlama Müdürü Gülsen Çağlayan, “Türkiye bu krizle karşılaştığında durum İtalya’da oldukça ileri boyutlara gelmişti. Konuyu çok yakından takip ettiğimiz için bu doğrultuda önlemlerimizi de oldukça hızlı aldık. Temizlik ürünleri, kişisel bakım ve tüketici sağlığı ürünlerimizin yer aldığı kategoriler tüm sektörler içerisinde hızla büyüyen kategoriler arasında yer alıyor. Tüketicilerin günlük temizlik alışkanlıklarındaki hassasiyetlerinin artması ve davranışlarının değişikliği nedeniyle Glohe olarak büyümeyi en çok temizlik ürünleri kategorimizde görüyoruz. Aslında sürecin en başında artan temizlik ihtiyacının sektörü büyüteceği çok belliydi ancak zararlı kimyasallarla birlikte oluşacak diğer bir büyük tehdit de bu deterjanların getireceği egzama ve astım gibi hastalıkların öne çıkması olacaktı. Mart ayında hızlıca alkol vb. zararlı hiçbir kimyasal madde içermeyen, sabun bazı ve sirkenin antimikrobiyal etkisiyle güçlendirilmiş “Hijyen sıvılarımızı” piyasaya sürdük. Hijyen ihtiyacının arttığı bu dönemde sağlığa zarar vermeden, diğer dezenfektanların deride yol açtığı tahribatı açmayan cilt mikrobiyotası ile uyumlu ürünlerimiz hızlı bir şekilde raflarda yerini aldı. Diğer taraftan gündemin çoğunlukla virüs ve hijyen haberlerinden oluşması nedeniyle tüm kategorilerimizin içinde yer aldığı “%100 doğal” ürünlerin avantajlarını; insan ve çevre sağlığı üzerindeki olumlu etkilerini daha geniş kitlelere anlatma fırsatı bulduk. Böyle hassas bir dönemde bu bilinçlendirme faaliyetleri de ürünlerimize olan ilgiyi arttırdı. İçinde bulunduğumuz bu zorlu süreçte bir yandan değişime hızla ayak uydururken diğer yandan karşılaştığımız krizleri de yönetmeye çalışıyoruz. Piyasaya hızlıca uygun ürünü sürmek bizim güçlü yanımız ancak yönetmek zorunda olduğumuz başka süreçler de var. Öncelikle tedarik zinciri kırıldı. Birçok firma gibi biz de hammadde tedariği sürecinde sıkıntılar yaşamaya başladık. Burada alınan en hızlı önlem kaliteden ödün vermeden yerli hammaddeye geçiş sürecini başlatmamız oldu. Diğer yandan eczanelerde alınan önlemler, AVM’lerin kapanması nedeniyle birçok zincir mağazanın da geçici bir süre ile kapanması satışlarımızı olumsuz etkilemeye başladı. Burada ise hızlıca açığı kapatmak için online satışa yöneldik. Diğer bir önemli nokta ise ihracatın durma noktasına gelmiş olması. Küresel bir kriz yaşıyoruz, sınırlar kapandı ve tüm projeksiyon değişti. Burada da yönümüzü dış pazarlarda e-ticarete çevirerek yönetmeye çalışıyoruz. Peki gelecekte ne yapmalıyız? Nasıl ayakta kalacağız? Unutmayalım ekonomik değişimler, dijitalleşme, eğitim düzeyinin ve rekabetin artmasıyla birlikte tüketicilerin satın alma alışkanlıkları da değişiyor. Kriz bize hantal yapıların zorlandığını gösterdi. Krizleri avantaja çevirmek ve yara almadan atlatabilmek için şirketlerin daha dinamik ve daha hızlı olması gerekecek çünkü değişime ayak uyduramayanlar bu yarışta elenecek. Dijitalleşmeyle birlikte hem tüketicilerin alışveriş alışkanlıkları hem de dağıtım kanalları değişmeye başladı. Yenilikleri takip etmek ve yeni dağıtım kanallarına odaklanmak önem kazandı. Şirketlerin bu dönemde fazla maliyetten kaçınmaları gerekmekte, gereksiz kaynak kullanımı azaltılmalı ve şirketi uzun vadede ayakta tutabilecek stratejilere odaklanılmalı. Değişen ekonomik koşullara ayak uydurulmalı ve tüm çalışanlar bu değişim kültürünün bir parçası yapılmalı. Bu dönemde odaklanmanın önemi de giderek artıyor. Gelecekte; ani koşullara, müşteriye, tüketiciye, kârlı işlere, kaynak kullanımına, maliyet avantajına, verimliliğe odaklananlar kazanacak.” Dedi.

"SÜREÇ FARKLI İHTİYAÇLARI ÖNE ÇIKARDI"

Süreç uzadığı takdirde şirketleri için B planları hakkında bilgi veren Çağlayan, “Öncelikli olarak hızlı ve dinamik yapımız ile mevcut koşullarda ihtiyacın daha fazla artacağı ürün gruplarında inovasyona odaklanıyoruz. Ürün araştırma ve geliştirme süreçlerimizi hızlandırdık. Alternatif dağıtım kanallarına verdiğimiz önem arttı, bu alandaki yatırımlarımızı arttırıyoruz.Kaynak kullanımımızı gözden geçiriyoruz ve lokomotif ürünlerimize olan yatırımı önceliklendirerek artırıyoruz. Değişen ekonomik verileri özenle inceliyoruz ve maliyet avantajına odaklanıyoruz. Dijitalleşmenin önemini çok daha iyi anladık. Yönetebileceğimiz tüm süreçleri online’a taşıma hazırlıklarına başladık ve bu alanda yatırımlarımızı önceliklendirdik.
Dijitalleşmenin çok hızlandığı bir dönemdeyiz ve bu dönemde sınırları zorladık. Hem şirketlerin hem de bireylerin tutum ve davranışları değişmeye başladı. Sosyal izolasyon tüm iletişimi online dünyaya taşıdı. Bugün artık özel ve iş yaşamını aynı alan içerisinde yönetmeyi öğrendik. Biz üretim dışındaki tüm departmanlarımız ile krizin ilk gününden beri evden online çalışıyoruz. Bu süreçte de hiç uyum problemi yaşanmadı ve verimliliğin arttığını gözlemleme şansımız oldu. Hem iç hem dış paydaşlarımız ile toplantılarımızı video konferanslar ile yönetiyoruz. Tabii ki bu süreç farklı ihtiyaçları öne çıkardı. Fiziksel olarak varlığınızı gerektiren onay süreçlerini ve eğitimleri online platformlara taşıma hazırlıklarına başladık. Biz de geleceği dijitalleşmede görüyoruz ve bu alana yatırım yapan ve hızla uyum sağlayan şirketlerin daha kalıcı olacağını düşünüyoruz. Dijitalleşme sadece iş alışkanlıklarımızı değil yaşam tarzımızı da değiştirmeye başladı. Arkadaşlarımız ile online toplantılar yapar olduk. Alışverişimiz online. Sporumuzu online yapıyoruz. Eğitim online platformlar üzerinden alınıyor. Şirketlerin tüketicilerin bu yeni dünyasını daha iyi anlaması ve bu alanda gelişim sağlaması önem kazanıyor.

Bu dönemin en büyük avantajlarından biri hem mesleki gelişim hem de kişisel gelişimimi desteklemek açısından kazandığım zaman oldu. Öncelikli olarak mesleki açıdan ekonomi ve sektör haberlerini daha yakından ve detaylı inceleyecek zaman bulabildim. Gelişmeleri günlük olarak takip ediyorum. Kişisel gelişimim içinse bu aralar zamanımı çok önceden beri araştırıp, öğrenmek istediğim ancak yeterli vakti bulamadığım için öğrenemediğim “Sigmund Freud” a ayırdım. Günümün birkaç saatini Freud’un biyografisini anlatan bir podcast dinleyerek geçiriyorum diğer taraftan da “psikanalize giriş” kitabını okumaya başladım. Yine evde kaldığımız bu dönemde çok keyifle okuduğum diğer iki kitap ise Bryan Sykes’ın kaleme aldığı “Havva’nın Yedi Kızı” ve Clarissa P. Estes’in kaleme aldığı “Kurtlarla Koşan Kadınlar”. Her iki kitabı da büyük bir keyifle okudum. Yine ara ara girip okuduğum diğer kitap ise ekonomi alanında Benjamin Graham’ın kaleme aldığı “Akıllı Yatırımcı”. Spor koçu olmadan spor yapmaya çok alışık değilim hatta bu konuda disiplinli olduğumu söyleyemem. Kendimi zinde tutmak için günde yarım saat dans etmeye çalışıyorum, bana spor gibi geliyor. Çocukluğumdan beri kitap yazmayı çok istiyordum, kitap nasıl yazılır ile ilgili teknik bir eğitimim yok ama ufak ufak denemeler yazıyorum. Bu süreç uzarsa sanırım kitap yazmayı öğreneceğim. Yoğun iş yaşamı ve vakitsizlik nedeniyle ihmal ettiğim sevdiklerime görüntülü olarak ulaşıyorum ve daha fazla zaman ayırıyorum. Düzenli meditasyon yaparak ruhumu dinlendiriyorum. Son 5 yıldır televizyon izlemiyorum. Online film kanalları üzerinden dizi ve film izlemeyi tercih ediyorum. Son zamanlarda izlediklerim arasında “The Rain”, “Unorthodox”, “The witcher” dizileri var. Yine yaşama ait sorulara cevap veren serilerden oluşan “100 Humans” ve “Afflicted” serilerini izliyorum. Son olarak, geleceğin parası “kripto” paralar mı? Gerçekten bir gün devletlerin parasından daha mı değerli olacaklar? Bu merakla kripto paralar ile ilgili haberleri araştırmaya başladım.”