Çevre, insan ve toplumun iyiliğine değer veren, ekonomik faktörleri dengede tutan stratejilerle uzun vadeli başarısını güvence altına alan Hilti, kaynakları daha sorumlu bir şekilde kullanabilmek adına sektörü döngüsel olarak yönlendirmek için çalışıyor. Tüm bu çalışmaları sayesinde Hilti’nin EcoVadis tarafından sürdürülebilirlik statüsü Altın Madalya kategorisine yükseltildi. Dünya çapındaki kuruluşların sadece yüzde 5’i bu statüye değer görülüyor.

GÜÇ VE ENERJİ TÜKETİMİNDE MAKSİMUM TASARRUF SAĞLAYAN ÇÖZÜMLER

İnşaat sektöründeki güç tüketimine dikkat çeken Banu Deniz Çetinkol, Hilti olarak hem müşterileri özelinde hem de kendi bünyelerinde tasarruf sağlayan çözümlerini şu sözlerle anlattı: “Çevre ve sağlık standartlarını karşılaması için dışarıdan sertifikalandırılmış yeşil bina ürünleri geliştiriyor; BIM gibi mühendislik yazılımları aracılığıyla daha güvenli, daha az israflı inşaat sahaları oluşturuyoruz. Filo Yönetimi ve ON!Track Ekipman Yönetimi hizmetlerimiz aracılığıyla araç parkını optimize ederek gereksiz israfı ve harcamaları önlüyoruz. Şantiyelerin yanı sıra kendi bünyemizde de her geçen sene enerji tüketiminde daha önemli tasarruflar elde ediyoruz. Örneğin, elektrik tüketiminde bir önceki yıla göre yüzde 4,5 verimlilik elde ettik. Tüm organizasyonlar içindeki enerji tüketiminde ise yüzde 19,8 oranında bir tasarruf sağladık.”

"İÇ DENETİM MEKANİZMASI GÖREVİ ÜSTLENİYORUZ" "İÇ DENETİM MEKANİZMASI GÖREVİ ÜSTLENİYORUZ"

GELECEK İÇİN KÜRESEL SORUMLULUKLAR ÜSTLENİYOR

2023 yılına kadar kendi operasyonlarından kaynaklanan karbon emisyonlarını nötrlemeyi taahhüt ettiklerini söyleyen Banu Deniz Çetinkol; “Bilindiği üzere bina inşaatları, küresel karbon emisyonlarının yüzde 10'undan fazlasını oluşturuyor. Bu nedenle müşterilerimizin karbon ayak izlerini azaltmalarına yardımcı oluyor, aynı zamanda kendi katkılarımızı da yapıyoruz. CO2 stratejimizle sürdürülebilir bir gelecek için küresel sorumluluk üstleniyor, proaktif enerji yönetimi konusunda kendimize iddialı hedefler belirliyoruz. 2016 ile 2030 yılları arasında çalışan başına karbon emisyonlarını yüzde 30 azaltmayı hedefliyoruz. Bunun için üç ayaklı bir anahtar eylem alanımız var. Birincisi; üretim tesislerinde, üretim ekipmanı ve altyapısına odaklanan, tanımlanmış hedeflere dayalı enerji verimliliği yönetimi. İkincisi; 2030 yılına kadar yerel altyapı ve araç tipi mevcudiyetine dayalı olarak adım adım elektrikli araç kullanımının artırılması. Üçüncüsü de ağırlıklı olarak Orta Avrupa’da mümkün olduğu kadar yeşil elektrik satın almak. Tüm bu parametreler ekseninde hedefimize ve dünyamıza verdiğimiz taahhüdü yerine getireceğimize inanıyoruz” şeklinde konuştu.

HEDEF, DÖNGÜSELLİKTE ENDÜSTRİYE LİDERLİK ETMEK

2022 yılında döngüselliği ürün tasarımına ve tedarikçi seçimine entegre etmek istediklerini dile getiren Çetinkol, sözlerine şöyle devam etti: “Eski ‘al, yap ve elden çıkar’ endüstriyel modelinin tam tersi olan döngüsel ekonomi ilkelerine göre hareket ediyor, çevresel etkimizi proaktif olarak yönetmeyi hedeflerimizin önceliğine koyuyoruz. Bu durum, kaynakları mümkün olduğu kadar uzun süre kullanımda tuttuğumuz, kullanım sırasında onlardan maksimum değeri çıkardığımız ve ardından hizmet ömrünün sonunda ürünleri ve malzemeleri geri kazanıp tamir ettiğimiz veya geri dönüştürdüğümüz anlamına geliyor. El aletlerimizin daha uzun ömürlü olması için dayanıklı olmalarını sağlıyoruz. Üretim sürecinde çevre dostu kaynaklar kullandığımızdan emin oluyoruz. El aletlerimizin yanı sıra sabitleme ve koruma ürünlerimizin de geri dönüştürülmesini ve hatta bazı parçaların yeniden kullanılmasının önünü açıyoruz. Bunun için kullanılmış ürünlerin iadesi için bir tedarik zinciri oluşturduk. 800'den fazla çalışanımızın ürünlerimizin aşınma ve yıpranma, dayanıklılık ve geri dönüştürülebilirliği konusundaki bilgilerini her gün geliştirdiği küresel bir onarım merkezi sistemine sahibiz.”

ÇEVRESEL GİRİŞİMLERİYLE SÜRDÜRÜLEBİLİRLİĞİ HER ALANDA DESTEKLİYOR

Sürdürülebilirlik bakış açılarını farklı uygulama noktalarında da devam ettirdiklerini söyleyen Çetinkol; “Üretim süreçlerinde ve günlük operasyonlarda suyu birçok yönden koruyan şirketimiz, sızıntıyı önlemekten kapalı su kullanım döngüleri oluşturmaya ve su süreçlerini geliştirmeye kadar her alanda sürdürülebilirliği esas alıyor. Aynı şekilde atıkları olabildiğince minimize etmek konusunda da kararlı adımlar atıyor, etkili bir atık azaltma yaklaşımı benimsiyoruz. Bu yaklaşım, gereksiz üretim israfını önlemek için ürün geliştirme sürecinde eko-tasarım ilkelerini uygulamakla başlıyor ve tüm tesislerimizdeki atık yönetimini de kapsıyor. Hem eko-tasarım hem de kaynak bulma süreçlerinde tehlikeli maddelerin mümkün olduğunca en aza indirilmesi konusunda da çalışmalarımız var. En önemlisi de çevre üzerinde düşük bir etki elde etmeye çalışan ve tüm yeşil bina standartlarını destekleyen Clean-TEC etiketli ürünler geliştiriyoruz” dedi. 
Sürdürülebilir çözümler bulmak için işin ötesinde etkileşim kurmanın da önemli olduğunu vurgulayan Banu Deniz Çetinkol; “Yaşadığımız ve çalıştığımız yerde toplumsal zorluklar olduğunu biliyoruz. Bu nedenle çalışanlarımızı, işin ötesine geçen katkılarda bulunmaları için teşvik ediyoruz. Örneğin Hilti Vakfı, gelişmekte olan ülkelerde ve yükselen pazarlarda, bireylerin bağımsız ve kendi kaderini tayin eden yaşamlar sürmeleri için çalışıyor. Amaç ise küresel ölçekte bir sosyal etki yaratmak” diyerek sözlerini tamamladı.