Kaliteye verdiği önemle ismini duyurmuş olan Seva, sektörün öne çıkan markaları arasında. Bugüne kadar birçok prestijli projede tercih edilen firmanın çalışmalarını, Proje Koordinatörü Alper Çiftçi ile konuştuk. 

Öncelikle Seva’nın hikayesini öğrenebilir miyiz?

Seva Mühendislik, 1989 yılında İstanbul’da kuruldu. Dünyanın dört bir yanındaki inşaat projelerine yüzme havuzu ve spa alanında taahhüt hizmeti veriyoruz. Kaliteye ve müşteri memnuniyetine önem veren bir firmayız. İnsanların vakit geçirmekten keyif alacakları, sorun yaşamadan uzun yıllar kullanabilecekleri, kaliteli işlere imza atıyoruz. İnşaat sektörünün önde gelen markaları ile uzun yıllardır çalışıyoruz. Yaptığımız işten ve hizmetten memnun oldukları için bu müşterilerimiz yeni projelerinde de bizlerle çalışmayı tercih ediyor. 

Biyoik gölet ve havuz çalışmalarınız hakkında da bilgi verir misiniz?

Bildiğiniz üzere kimyasal havuzlar, içerisinde canlıların yaşamasına müsaade etmeyen bir yapı olarak tasarlanıp üretiliyor. Sağlık Bakanlığı, Türk Standartları Enstitüsü gibi birçok kurumun bu konuda kuralları var. İçerisinde canlılarnın yaşayamadığı bir havuzun, içinde yüzen insanlar açısından da çok sağlıklı olduğunu söyleyemeyiz. Dolayısıyla kimyasal havuzlardaki yeni trend, kimyasal kullanımını azaltıp işletme giderlerini azaltırken insanları daha az kimyasala maruz bırakmaya yönelik. Eski havuzlarda uzun süre kaldığınızda zaten bu kimyasal etkiyi vücudunuzda hissediyorsunuz. Kimyasal havuzlardaki amacımız, havuzlardaki kimyasal ve klor tüketimini azaltmaya yönelikti. Daha sonrasında pazarı araştırmaya başladık. Araştırırken Avrupa’da insanların son 20 yıldır biyolojik sistemlere meraklı olduğunu fark ettik. Sonrasında da bu biyolojik sistemli havuzlarda neyin farklı olduğunu ve bu havuzlarda yüzülebilecek kaliteye nasıl ulaşılabileceğini araştırmaya başladık.Doğadaki bir gölde canlılar yaşayabiliyor ve insanlar da hiçbir zarar görmeden bu gölde yüzebiliyor. Genel olarak yapılan araştırmalar da biyolojik havuzun da, bu göller gibi zararsız hale getirebilmenin nasıl olacağı yönünde olmuş. Bu araştırmalar bugün de devam ediyor. Belli standartlar var sonuçta, doğadaki göl ile sizin yaptığınız arasında ne gibi farklılıklar olabilir diye biyolojik sistemleri belirli parçalara bölmüşler. Genel olarak biyolojik sistemler, kimyasal havuzlara göre daha ekonomik. Çünkü işletme maliyetleri genel olarak daha düşük. Aynı zamanda doğaya özgü sistemler yaratmaya çalıştığımız için doğada bir sirkülasyon pompası yok. Bunu nasıl modifiye edebiliriz diye araştırmalar yapıyoruz. Ortalama bir kimyasal havuzun 3 – 4 saatte bir, bir biyolojik havuzun ise yaklaşık olarak günde bir sirküle ettiğini gördük. Böylelikle daha düşük kapasitede pompa ihtiyacınız oluyor ve daha az elektrik sarf ediyorsunuz. Bu da biyolojik sistemleri insanlar için daha cazip bir hale getiriyor

Çözüm sunduğunuzprojelerine örnek verir misiniz?

Son zamanlarda yüzme havuzları konusunda firmamızı en çok oteller tercih ediyor. Çünkü havuzları kendileri işletiyorlar ve doğal olarak bu işin uzun ömürlü olması yönünde talepkârlar. Bir otelin havuzunun kapatılması otelin müşteri ve prestij kaybı yaşamasına sebep oluyor. Yaptığımız doğru çalışmalar ile biz bunun önüne geçilmesini sağlıyoruz.

Otellerde işletme maliyetlerini minimum seviyeye indirmek önemli…

Tabii, özellikle yatırımcılara havuzlarda daha az klorun nasıl tüketileceği konusunda yeni dezenfeksiyon sistemlerinden bahsediyoruz. Bunlardan biri ozon, diğeri ise ultraviyole sistemi. Bu iki dezenfeksiyon sistemi ile klor tüketimini azaltabiliyorsunuz. İnsanlar için daha faydalı olması nedeniyle yatırımcılar da bu ürünleri tercih ediyor. Örneğin, kapalı bir havuz yaptığınızda, ortamdaki klor kokusunu azaltabiliyorsunuz. Böylelikle havuzu kullanan insanlar daha rahat ediyor. Aslında az kimyasalla aynı parametreleri sağladığımızda çok daha sağlıklı bir hizmet sunmuş oluyoruz. Özellikle son zamanlarda insanlar, hangi havuzda daha rahat edeceklerini sorgular oldu. Buna bağlı olarak işletmeler de daha az işletme maliyetiyle havuzun dezenfeksiyonunu nasıl sağlayacakları konusunda çalışmalar yapmaya başladı.

Önümüzdeki süreçte neyi hedefliyorsunuz?

İsteğimiz Türkiye ve dünya pazarının bu konuda gelişmesi veyatırımcılarla işletmecilerin bilinçlenmesi yönünde gerekli çalışmaların yapılması. Çünkü yatırımcılar da bu konuda çok fazla teknik bilgiye sahip değiller. Bu sebeple de anlatmak, bu konuda geçmiş tecrübeleri varsa yeni gelişmeler hakkında bilgi vermek gerek. Havuz sektörü olarak kendimizi ne kadar geliştirsek de talep eden müşteriye pek bir katkımız olmadığı müddetçe, ilerlememizin mümkün olmadığının farkındayız. Dolayısıyla, gelecekte bu insanların da eğitim alması gerektiğini düşünüyoruz.

Son dönemlerde havuz sektöründe özellikle Avrupa ve Amerika’da çokça yenilikçi ürünler üretiliyor. Biz de bu ürünleri yakından takip ederek, ülkemize getirip sunmayı, bu sayede çok daha faydalı projeler yapmayı planlamaktayız. Asıl amacımız, yaptığımız işin kaliteli, doğru ve uzun ömürlü olması.