Mimarlık ve strüktürel tasarımı nasıl ilişkilendiriyorsunuz?

Mimarlık ve strüktürel tasarım birbiriyle bağlantılı disiplinler. Her iki alana ilgi gösterilmesi ancak birinde uzmanlaşılması gerektiğini düşünüyorum. Sanırım her şey pratik yapmak ve inşa ederek kanıtlamakla ilgili. Bu noktada mimarlar ve mühendisler arasındaki bu iletişim, her iki disiplinin de birbirine saygı çerçevesinde yaklaşmasını ve birbirlerinden en iyi şekilde yararlanmalarını gerektirir. Teknoloji, malzemeleri ve sistemleri daha iyi anlamamıza yardımcı olurken disiplinlerimiz, tasarım sürecinin hız kazanmasını sağladı. Bu da daha büyük bir iş birliği kurmamızı kolaylaştırdı. Fakat yanlış ellerde teknoloji, çirkinlikler meydana getirebilir. Etkin ve uygun bir şekilde kullanılan teknoloji, hastalıkların teşhisinden elektrikle çalışan arabaların geliştirilmesine ve iyileştirilmesine kadar her açıdan kaynakların üzerindeki yükü hafifletme potansiyeline sahiptir. Bu noktada tek risk, herkesin mi yoksa belli bir kesimin mi buna erişebilecek olması? İşte, asıl zorluk burada yatıyor.
Geberit önderliğinde düzenlenen “Zamanın Ötesinden Tasarım Kâşifleri etkinliğine de “Bir adım önde, ilk günden beri” mottosu çerçevesinde davet edildim ve konuşmamın içeriğini de bu şekilde oluşturdum. Motto çerçevesinde inovatif mimari formlara ve malzeme kullanımlarına; prefabrikasyon, sürdürülebilir inşaat, karmaşık analiz yöntemleriyle nasıl cevap bulduğumu konuklara anlattım.

Size göre son zamanlarda strüktürel tasarım ile ilgili gerçekleştirdiğiniz en heyecan verici inovasyonunuz ne oldu?

Belirli bir alanla sınırlamak zor, çok fazla var ama herhalde London’s South Bank’da bulunan 18 katlı bir binanın üzerine 12 kat daha ekleyerek tasarlanan yapının özellikle gurur duyduğumuz bir bina olacağını düşünüyorum.

Sürdürülebilir bir bina için en önemli kriterler nedir sizce?  Projelerinizde yer alan sürdürülebilirlikle ilgili malzeme ve yöntemleriniz nelerdir?

100 yıllık tasarım ömrünü belirterek eski modellerden yeniden yararlanabilmemiz ve bundan kaçınabilmemiz gerekiyor. Aynı malzemeleri geçmişte olduğundan daha fazla kullanmamızı sağlayarak söz konusu süreçleri, bugün yaptığımız gibi eski yöntemlerle sürdürmek yerine sistemleri ve malzemeleri çok daha farklı şekillerde kullanmamıza olanak sağlayacağını umuyorum.

Bloomberg Genel Merkezi projenizde çıkış noktanız ne oldu?

Bu bir tasarım yarışmasıydı. Proje için de kelimelere sığdırılamayacak kadar çok detay var. Başlangıç noktası, 100 yıl boyunca uygun bir çalışma alanını icat edip, keşfedebileceğini hissettiğimiz, aynı zamanda Londra'nın mirasına uyan bir mimar ile el ele vermekti. Bu isim Foster ve Parthers'dı. Teknik olarak başlangıç noktası siteyi ve gelecekteki potansiyeli anlamak için çok sayıda anketimiz vardı.