Ford Otosan, 17 projedeki ortaklıkları ile hem aktif proje sayısında hem de  Avrupa Birliği’nin ilgili fonlarından şirkete sağlanan 7,34 milyon Avro bütçe ile geri getirilen fon büyüklüğünde de Türkiye’nin programdaki lider kuruluşları arasında yer aldı.

Türk otomotiv sanayinin öncü şirketlerinden Ford Otosan, Ar-Ge çalışmalarını Avrupa Birliği Çerçeve Programları kapsamında da sürdürerek, Avrupa Birliği araştırma fonlarının Türkiye’ye getirilmesine katkı sağladı.

Ford Otosan, mükemmeliyet, etki, uygulama kalitesi ve verimliliği kriterleri ile seçilerek hibe desteği sağlanan projelerin arasında 17 farklı projede paydaşları ile birlikte yer aldı. Şirkete, bu projelerin Ar-Ge çalışmalarında kullanılmak üzere Avrupa Birliği’nin ilgili fonlarından sağlanan bütçe 7,34 milyon Avro düzeyinde bulunuyor.

REKABET GÜCÜNE ÖNEMLİ KATKILARI OLACAK

Ford Otosan, Ufuk2020 adıyla bilinen ve 2014-2020 yılları arasında başlatılan projeleri kapsayan 8. Çerçeve Programı’nda yürüttüğü proje sayısı ve sağladığı fon büyüklüğü ile bu alanda da Türkiye’nin en önde gelen şirketleri arasında yer aldı.
 
Projeler kapsamında otonom araçlar, bağlantılı araçlar ve elektrikli araçlar ile karbon salınımlarının azaltılması alanlarına ait çok sayıda bilimsel ve teknik problemin ele alındığı Ar-Ge çalışmalarının, şirketin rekabet gücüne önemli katkıları olacağı öngörülüyor.

LONGRUN PROJESİ İLE GELİŞTİRİLEN ELEKTRİKLİ AKS SİSTEMLERİ

Ticari araçlarda termal verimin artırılması, CO2 salınımının azaltılması ve egzoz emisyonlarının düşürülmesine yönelik araştırma çalışmalarının yapıldığı ve Ford Otosan’ın yer aldığı LONGRUN projesinde, alternatif enerji kaynaklarının kullanıldığı hibrit sistemlere özel simülasyon araçlarının da geliştirilmesi hedefleniyor.

Ford Otosan, ağır ticari vasıtalarda kullanılabilecek yeni nesil bir elektrik tahrikli aks sistemi için Ar-Ge çalışmalarını sürdürürken, sistemin, geleceğin ağır ticari vasıtalarının kritik bir bileşeni olacağı düşünülüyor. 2023 yılında sonlanacak proje ile geliştirilen teknolojilerin, özellikle 2025 sonrasında gelecek emisyon sınırlamaları sonrasında daha da önem kazanacağı öngörülüyor.