Heykeltıraş İskender Giray, El Cezeri’nin Filli Su Saatinden ilham alarak özel bir eser hazırladı. HKTM  Hareket Kontrol Teknolojileri Merkezi’nin Gebze’de bulunan çevre dostu fabrikasının girişinde sergilenen bu eser hem günümüzün yaşam döngüsüne hem de ekonomik dünyasındaki hırs ve iş birliklerine gönderme yapıyor. Eseri yakından görmek ve bu fikrin mimarlarından hikayeyi dinlemek için HKTM Hareket Kontrol Teknolojileri Merkezi’nin Gebze’deki fabrikasında İskender Giray ve HKTM Hareket Kontrol Teknolojileri Merkezi Yönetim Kurulu Başkanı Tunç Atıl ile bir araya geldik. 

HKTM Hareket Kontrol Teknolojileri Merkezi için hazırladığınız bu eseri anlatabilir misiniz? Hangi konulardan ilham aldınız ve hangi konulara gönderme yaptınız? 

HKTM Mühendislik Yönetim Kurulu Başkanı Tunç Atıl ve ekibi, fabrikanın en büyük toplantı odasına değerli Bilim İnsanı El Cezeri’nin ismini vermiş. Bu fabrika için bir eser yapılmasına karar verildikten sonra bende El Cezeri’den ilham aldım ve Filli Su Saati’ni yeniden yorumlamak istedim.  El Cezeri, Filli Su Saatinde insan figürlerinin dışında Anka Kuşu, Çin Ejderi, Hint Fili, Şahin figürlerine yer vermişti. Ben Hint Fili yerine Afrika Fili kullanmayı tercih ettim. Çünkü Afrika o günden bu yana ticaretin öz kaynaklarından biriydi. Oranın sömürüsü üzerine yüzyıllar önce bir dünya yaşıyordu. Bu sebeple Hint Fili yerine yıpranmış bir Afrika Filini kullanmadan yapamadım. Anka Kuşunu ise bizim coğrafyamızı temsil etmesi amacıyla kullandım. Eserdeki tüm hayvan figürleri günümüzün uluslararası ekonomisini sert duruşlarıyla temsil ediyorlar. Birbirleriyle savaş halindeler ama diğer yandan da birbirleriyle iş birliği içerisinde olduklarını gösteriyorlar. 

Saatin çalışma mekanizmasını anlatabilir misiniz? Hareket döngüsü ile neler anlatıyorsunuz? 

Saatimiz 13’üncü yüzyıllardaki saatin çalışma prensibiyle aynı şekilde hareket ediyor. Yani su kabının batmasıyla birlikte döngü başlamış oluyor. 13’üncü yüzyılda su kabı yarım saatte bir batarken bizim saatimiz 15 dakikada bir batıyor. Günümüzün kısalan zaman algısı bu çalışma sisteminde görülüyor.  Biz günümüzde saate bakmıyoruz. Kimse kolundaki saatin kaçı gösterdiğini merak etmiyor. Çünkü saati merak ettiğinde öğrenebileceği birden farklı seçeneği bulunuyor. Bu sebeple eser saati göstermek yerine 15 dakika da bir hareket döngüsü yaşatıyor. Hareket döngüsünün başlamasıyla birlikte top hareketlenerek Anka Kuşuna doğru ilerliyor. Anka Kuşu kendisine gelen topu alarak Çin Ejderinin ağzına doğru götürüyor.  13’üncü yüzyılda saat nasıl kuruluyorsa bizim saatimiz de aynı şekilde kuruluyor. Yani yer çekiminden faydalanılıyor. Eskiden saatin kurulabilmesi için tüm metal toplar alınıp heykelin başına çıkartılırken günümüzde saat yörüngeye bağlı olarak robotik sistemle kuruluyor. Dış çember her döngüde topu bir üst kademeye çıkarıyor. Yörünge bittiğinde top filin içinden geçiyor ve alttaki yuvasına düşüyor. Dolayısıyla sürekli kendini kurmuş oluyor. 

Afrika Filinin önemiyle ilgili kısa bir bilgi verdiniz ama biraz daha detaylandırabilir misiniz? 

Afrika fili çok değerli bir hayvandır. 2017 yılına kadar yasal olan Hong Kong’taki fildişi pazarı yüzünden nesli tükenme noktasına geldi. Afrika Fili ve Çin Ejderi arasında kurduğum bu ikinci bağlantı o fil dişi pazarına gönderme yapmak içindi. 2017 yılında dünya baskısıyla illegal haline geldi ama maalesef çok geç kalındı. Ayrıca sistem üzerinde bir detay daha bulunuyor. Çemberin dışına doğru bir güneş doğuyor. Güneş figürünü, kızım Güneş için kullandım. 

Yapımı için ne kadarlık bir zaman ayırdınız? Süreçle ilgili bilgi verebilir misiniz? 

Tasarımın hazırlanması ve fiilen uygulanması 2,5 yıl sürdü diyebiliriz. Sadece tasarımın hazırlanması için 1 yıllık bir emek harcandı. Uygulama süreci içinse 1,5 yıllık bir zaman ayırdık. Tabii bu süreçte tek başıma çalışmadım çünkü hem parçalar çok ağırdı hem polisaj gibi tehlikeli zanaat işleri gerekiyor. Bu süreçte profesyonel destek aldım. 

İskender Giray kimdir? Sizi biraz daha yakından tanıyabilir miyiz? 

İstanbul Teknik Üniversitesi Fizik Mühendisliği Bölümü’nden mezun oldum. Yine İstanbul Teknik Üniversitesi’nde yüksek lisansımı tamamladım. Bu arada kurumsal bir işe de başladım ama hemen arkasından kimlik bunalımına girdim. Bu bunalımın ardından sanatla uğraşmaya karar verdim. Zaten 8 yaşımdan beri resim çiziyordum ve üç boyutlu obje yapmayı her zaman çok sevdim. Zanaatlara karşı her zaman merakım vardı. Ben heykel yapmak üzere yola çıktım. Sonraki süreci ise eğitimle geçirdim. Zanaatlar için heykeltıraşlık gibi çeşitli atölyelerine giderek, kitaplardan faydalanarak mesleğimi geliştirmeye çalıştım. Tabii bitmiş bir yol değil. Kendimi geliştirmeye her zaman devam edeceğim. 18 yıldır da mesleğimi sürdürüyorum.  Ayrıldığım yol, çok sıkıcı ama sağlam bir yoldu. Önünü göremediğim bir seçeneği tercih ettim ama olmaktan keyif aldığım bir yolda yürümeye başladım. Fizik Mühendisliği size öğrenmeyi ve her şeyi sistematik olarak ele almayı öğretiyor. Zaten tüm mühendisliklerin temelinde de bu var.   

Tunç Atıl ve İskender Giray’ın yolları nasıl kesişti? 

Tunç Atıl: Biz çevre dostu fabrikamızı hayata geçirdikten sonra burada bir eksiklik olduğunu fark ettik. Fabrikada güzel bir sanat eseri olmalıydı ama bu eser hem bizim teknolojimizle ilgili olmalı hem çevreyle, doğayla uyumlu olmalı hem de insanlar ziyaret ettiklerinde görmekten keyif almalıydı. Kafamızdaki bu kaba fikirle yola çıktık ve bu fikri hayata geçirebilmek için neler yapabileceğimizi, kiminle çalışabileceğimizi düşündük. Toplumsal anlamda çok değerli eserleri olduğunu bildiğimiz için bu eserde İskerder Giray’ın imzası olsun istedik. Ama kendisini o zamanlar tanımıyorduk, sadece ismen biliyorduk. Kendisini de yaşlı biri zannediyorduk. Bir aile yemeği sırasında yeğenime bu fikirden bahsettim. Meğerse kendisi İskender Giray’ın yakın arkadaşıymış. Bizleri tanıştırdı ve randevulaştık. İşimizin, amacımızın, anlayışımızın ne olduğunu kendisine anlattık. Kararı da kendisine bıraktık. İskender Giray o gün bize “Madem siz en büyük toplantı odanıza Bilim İnsanı El Cezeri’nin ismini layık görmüşsünüz ben de kendisinden ilham alayım. Onun eserlerinden birini yeniden yaratalım” dedi. Eser olarak da Filli Su Saati’ne karar verdi. Hikayemiz böylelikle başlamış oldu. Yolculukta aksayan tek şey süreydi ama tüm bu aksamaya değdi. Ortaya planlanandan biraz daha uzun bir sürede çok güzel bir eser çıktı. 

İskender Giray: Türkiye’de herhangi bir heykeltıraşa böyle bir alan verecek bir devlet kurumu ya da özel kurum bulunmuyor. Bu sebeple Tunç Bey’e ve HKTM Mühendislik ailesine teşekkür etmek istiyorum. Bana açtıkları bu alan çok değerli. 

https://www.youtube.com/watch?v=8txOfO2ObRk&feature=youtu.be