Türkiye'de mevcut yapı stokunun önemli bir kısmının 2000 yılı öncesi inşa edildiğini ve güncel deprem yönetmeliklerine uygun olmadığını belirten HEB Proje Müşavirlik Kurucu Ortağı İnşaat Mühendisi Ali Berk Uslu, bu yapıların ciddi risk taşıdığına dikkat çekti.

Whatsapp Image 2024 08 19 At 13.48.57

FOTO: HEB Proje Müşavirlik Kurucu Ortağı, İnşaat Mühendisi Ali Berk Uslu

Türkiye’de mevcut yapı stokunun durumu göz önüne alındığında, güçlendirme uygulamalarında en çok karşılaşılan sorunlar nelerdir? Hangi tip yapılar öncelikli olarak güçlendirme gerektiriyor?

Türkiye’de mevcut yapı stoğunun önemli bir bölümü 2000 yılı öncesi inşa edilmiş ve güncel deprem yönetmeliklerine uygun olmayan yapılardan oluşmaktadır. Bu yapıların çoğunda malzeme kalitesi düşük, mühendislik hizmeti yetersiz ve yapısal düzensizlikler mevcuttur. Güçlendirme uygulamalarında en sık karşılaşılan sorunlar ise mevcut projelere erişim zorluğu, yapının taşıyıcı sisteminin tam olarak tespit edilememesi, mülkiyet problemleridir.

Öncelikli güçlendirme gerektiren yapılar; eğitim ve sağlık yapıları gibi kamu binaları, yüksek kullanıcı yoğunluğu olan konut blokları ile ağır hasarlı ya da taşıyıcı sisteminde performans düşüklüğü tespit edilen binalardır. Ayrıca deprem riski yüksek bölgelerdeki kritik altyapı yapıları da öncelikli değerlendirme kapsamına alınmalıdır.

HEB Proje Müşavirlik olarak gerçekleştirdiğiniz güçlendirme projelerinde hangi yöntemleri tercih ediyorsunuz? Karar verirken hangi kriterleri esas alıyorsunuz?

“Su Yalıtımı, Yapı Güvenliğinin Sessiz Kahramanıdır”
“Su Yalıtımı, Yapı Güvenliğinin Sessiz Kahramanıdır”
İçeriği Görüntüle

HEB Proje Müşavirlik olarak, her yapının özgün özelliklerini detaylı analiz ederek en uygun güçlendirme yöntemini belirliyoruz. Mevcut taşıyıcının ve hasarların doğru tespiti için 3D lazer tarama ile yapının rölövesini çıkartıyoruz. Çıkarılan %100’e yakın rölöve ile mevcut yapımızın eksiklerini, ihtiyaçlarını ve müdahale yöntemini analiz modeli ile belirliyoruz.

Yöntem seçiminde; yapının taşıyıcı sistem türü, zemin durumu, kullanım fonksiyonu, uygulama süresi ve maliyet etkinliği gibi kriterleri esas alıyoruz. Yapının ihtiyacına göre bu müdahaleler değişiklik gösterse de özellikle uygulama süresi yönünden BRB (Burkulması önlenmiş çapraz) ve akma damperleri ilk başvurduğumuz yöntemler olmaktadır. Bunun yanı sıra proje ölçeğine bağlı olarak konvensiyonel mantolama, yapının rijitliğini artırıcı müdahaleler ve FRP gibi yöntemler de kullanmaktayız.

Deprem riski altındaki bölgelerde güçlendirme çalışmalarının yaygınlaşması için sizce hangi adımlar atılmalı? Mevzuat, teşvik ya da kamu bilinci açısından neler eksik?

Güçlendirme çalışmalarının yaygınlaştırılması için üç temel alanda ilerleme gerekmektedir: mevzuat, teşvik ve toplumsal farkındalık.

Öncelikle, mevcut yapıların performans analizini teşvik eden, güçlendirmeyi ruhsat süreçlerinde kolaylaştıran ve projelendirme kriterlerini sadeleştiren bir yasal çerçeve gereklidir. İmar planları içinde güçlendirme uygulamaları için özel düzenlemeler hazırlanmalıdır. İkinci olarak, kamu ve özel sektörde güçlendirme için düşük faizli kredi, vergi indirimi veya doğrudan destek sağlayan finansal teşviklerin artırılması önemlidir. Bu sayede güçlendirme maliyetinin yükü azaltılabilir.

Son olarak, halkta güçlendirme bilinci yeterince yerleşmiş değildir. Deprem sonrası değil, deprem öncesi önlem almanın önemi vurgulanmalı; yerel yönetimler, meslek odaları ve medya aracılığıyla toplumsal farkındalık artırılmalıdır. Güçlendirme, sadece teknik değil, aynı zamanda sosyal bir güvenlik önlemidir.