Yeşil Mutabakat Türkiye’nin sürdürülebilir kalkınması için önemli bir fırsat sunuyor. Avrupa Birliği’nin, Türkiye’nin en büyük ticaret ortağı olması dolayısıyla Yeşil Mutabakat’ın Türkiye’yi son derece yakından ilgilendirdiğini söyleyen elektrik tarifeleri karşılaştırma ve tedarikçi değiştirme sitesi encazip.com kurucusu Çağada Kırım, Türkiye’nin Yeşil Mutabakat ile ilgili olarak gerekli önlemleri alması gerektiğine dikkat çekiyor. Sürdürülebilir kalkınmayı ve küresel ekosistemi tehdit eden risklerden olan iklim değişikliği ve ekolojik bozulma; dünyada çevresel, sosyal ve ekonomik sorunlara neden oluyor. Daha yeşil ve daha temiz bir dünya planlayan Avrupa Birliği  (AB), Avrupa Yeşil Mutabakat Çağrısı (European Green Deal) adıyla yeni bir ekonomik strateji önerisi yayınladı. AB ekonomisini sürdürülebilir kılma planı ve iklim krizi ile çevresel sıkıntıları göz önüne alarak her ülkenin faydalanabileceği bir ekonomik plan hazırlığı içeren mutabakat, 2030’a kadar karbon salımını yüzde 50 azaltmayı, 2050 yılına kadar ise net-sıfır karbon salım hedefine ulaşmayı hedefliyor. Böylece, ekonomik büyüme şimdiye kadar olduğu gibi dünyanın kaynaklarını sömüremeyecek ve çevreyi kirletemeyecek. 

TÜRKİYE YEŞİL MUTABAKAT KONUSUNDA ÖNLEM ALMALI 

Avrupa Birliği’nin, Türkiye’nin en büyük ticaret ortağı olması dolayısıyla Yeşil Mutabakat’ın Türkiye’yi son derece yakından ilgilendirdiğini söyleyen elektrik tarifeleri karşılaştırma ve tedarikçi değiştirme sitesi encazip.com kurucusu Çağada Kırım, “Yeşil Mutabakatla ülkemiz açısından iki nokta var. İlki temiz ve sürdürülebilir bir ekonomiye geçiş yapılacak ve kaynaklar verimli kullanılacak. Biyolojik çeşitlilik korunarak eski haline getirilecek. Çevre kirliliğinin azaltılması amaçlanacak. Çevre bilinciyle hareket edilmesinin önemi anlaşılacak. İkincisi ise daha ticari bir nokta olacak.  Zira üretim ekonomisine dayalı ihracatımızda en büyük pazar Avrupa Birliği ülkeleri ve bu mutabakatın tedarik zincirlerine etkisi kaçınılmaz olacak. Artık müşteriler, tedarikçilerin yeşil mutabakat konusunda yaptıklarını görmeden sipariş dahi vermeyecek ve bu duruma uyum sağlamayan tedarikçiler oyun dışında kalabilecek. Türkiye’nin her iki noktada da gerekli önlemleri alması gerekiyor.” dedi. 

TÜSİAD AVRUPA YEŞİL MUTABAKATI SÖYLEŞİLERİ DÜZENLİYOR

Avrupa’da sürdürülebilir bir büyüme stratejisi olarak dikkat çeken Yeşil Mutabakat’ın yeni iş imkânları yaratması ve yaşam kalitesini artırması bekleniyor. Peki, Yeşil Mutabakat konusunda Türkiye’de durum ne? AB Komisyonu Yeşil Mutabakat Çağrısı Türkiye’de TÜBİTAK tarafından yürütülüyor. 22 Eylül 2020 itibarıyla bu kapsamdaki projeler başvuru almaya başladı. Çağrı kapsamında enerji başlığında toplam 128 milyon avro, binalarda enerji verimliliği için 60 milyon avro, çevreci havalimanları ve limanlar için 10 milyon avro, tarladan sofraya stratejisine destek olacak projeler için 74 milyon avro kaynak ayrıldı. Ayrıca Avrupalı ortaklarla enerji alanında Afrika’da proje yapılması için 40 milyon avroluk kaynak da var. TÜSİAD düzenli olarak, “Avrupa Yeşil Mutabakatı Söyleşileri” düzenliyor. Bu söyleşilerde, dönüşüm ve uyum süresince sektörel süreçlerden bahsediliyor ve her sektörün birbiriyle iş birliği içerisinde olmasının önemi vurgulanıyor.  Türkiye’deki şirketlerin çok yakın gelecekte AB’ye ihracat yaparken karbon nötralizasyon kriterini karşılamaları istenecek. Sonuç olarak, AB ile iş yapan ülkelerin veya şirketlerin Yeşil Mutabakat konusunu son derece dikkate alması gerekiyor. Tüm dünya yeni tip ticaret engelleri diyebileceğimiz, rekabet gücünü ve ticareti doğrudan etkileyen yeni nesil kriterlerle karşı karşıya kalmış durumda. Bundan sonra finansmana ihtiyacı olan ülke ve firmaların karşısına Yeşil Mutabakat kapsamında pek çok engel çıkarılabilir.

EPDK’DAN LİSANS ALANLARIN SAYISI ARTIYOR 

Türkiye'nin elektrik üretimindeki yenilenebilir enerji kaynaklarının payının yüksek olmasının sevindirici olduğunu söyleyen Çağada Kırım, “Türkiye'de özel sektöre açılan elektrik üretimi sektöründe özellikle yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelik yürürlüğe konulan yasal düzenlemeler ve sağlanan teşviklerin de etkisiyle; Ocak 2019 itibarıyla hidroelektrik santral (HES) yapmak amacıyla 126 santralda 4.093 MW’lık, rüzgar santralı (RES) yapmak amacıyla 93 santralda 3.115 MW’lık, jeotermal santral (JES) yapmak amacıyla da 7 santralda 199 MW’lık olmak üzere ek kapasite için Enerji Piyasası Düzenleme Kurumundan (EPDK) lisans alındı. Bu bağlamda, Türkiye’deki rüzgar enerjisi kurulu gücü 2016 yılında 5.751 MW’a, 2017 yılında 6.516 MW’a ve 2018 yılında da 7.005 MW’a ulaştı. Mevcut politikaların devamı halinde, en hızlı artış oranının hidrolik-dışı yenilenebilir enerji kaynaklarında olacağı öngörülüyor. Bu kaynakların tüketiminin yıllık yüzde 2,22’lik artışlarla 2040 yılında (2017 yılına göre) yüzde 65,9 artacağı hesaplanıyor.” dedi.