Elin 1981 yılından beri sektörde faaliyet gösteriyor ve önemli projeleri hayata geçiriyor. Enerji sektörüyle ilgili son yaşanan gelişmeleri değerlendirmek amacıyla ST Endüstri Radyo’da bir araya geldiğimiz Elin Enerji Genel Müdürü Arda Yalı, hibrit santral yönetmeliğinin hem yatırımcı hem de sektör paydaşları için önemli fırsatlar yarattığını söyledi. 

Yıl sonu hedefleriyle ilgili de bilgiler veren Yalı, “Elin Enerji olarak 2016 yılında uluslararası EPC firmalarının düzeyine çıkmayı planladığımızı ve sanayide üretim fırsatlarını değerlendirmek için çalıştığımızı söylemiştik. Sanayi alanında belirlediğimiz hedeflere ulaştık ve yaptığımız projelerle kapasitemizi artırmaya devam ettik. Şimdi ise uluslararası EPC firmalarının düzeyine çıkmak için yurt dışında proje tamamlamayı hedefliyoruz” dedi.  

Elin Enerji firmasının kuruluşundan ve sunduğu hizmetlerden bahsedebilir misiniz? 

Elin firması 1981 yılında kuruldu. Bugün itibariyle 39 yaşındayız. Kurulduğumuz günden 1990’lı yılların başına kadar ağırlıklı olarak inşaat ve TEDAŞ müteahhitliği hizmetlerimizi sürdürdük. 1990’lı yıllara geldiğimizde ise endüstriyel tesisler ve alışveriş merkezleri için elektrik dağıtım sistemleri, tesisat ve zayıf akım sistemlerinin kurulumunda bulunduk. O tarihten beri bu iş bizim lokomotifimiz oldu. 2014 yılında güneş enerjisi alanında faaliyet gösteren Alman menşeili Juwi firmasıyla bir iş birlikteliğimiz oldu. Bu birliktelik kapsamında Akfen Yenilenebilir Enerji’nin Denizli Acıpayam’da hayata geçirdiği 7.4 MW’lık güneş enerji santralinin yapımını üstlendik. O tarihten sonra Türkiye’de EPC işleri artmaya başladı. Elin Enerji olarak biz de birçok kurumsal yatırımcının projesini hayata geçirdik. 
2017 yılında 40 bin metrekare alan üzerine fotovoltaik panel üretim tesisi kurduk. Yılda 400 MW üretim kapasitesine sahip olan bu tesis ile birçok projenin ihtiyacına cevap verdik. Kısaca sektörden kazandığını yine aynı sektöre yatıran bir anlayışla ilerledik. 

2018 yılında Konya Karapınar YEKA sahasının sınırları içerisinde iki adet lisans hakkını satın alarak 17 MW Lisanslı Güneş Enerji Santrallerini hayata geçirdik. Sektörde hem üretici, hem yatırımcı, hem de EPC firması olarak yer alıyoruz. Hali hazırda yurt dışında da çalışmalarımıza devam ediyoruz. Biri Doğru Avrupa’da diğeri ise Tunus’ta olmak üzere 2 farklı pazarda proje geliştirme faaliyetlerimizi sürdürüyoruz. 

Hibrit santralle ilgili yönetmelik yayınlandı. Bu yönetmeliğe birleşik elektrik üretiminin önü açıldı. Bu düzenlemenin detaylarından kısaca bahsedebilir misiniz? Sisteme nasıl avantajlar sağlayacak? 

Hibrit sistem, kapasitelerini verimli kullanamayan santraller için iyi bir düzenleme oldu. Özellikle bazı hidroelektrik santraller kapasitesinin altında üretim gerçekleştirebiliyor. Geçtiğimiz yıl özel bir yıldı, Türkiye hidrolik kapasitesini çok iyi değerlendirebildi. Yağışların fazla olması nedeniyle bazı yatırımcılar hedeflerine ulaştı; bazı yatırımcılar ise bu hedeflerinin çok üzerinde üretim yapabildiler. Hidroelektrik santraller, hedeflediği üretime ulaşamadıkları zaman eksik kalan kısmı güneş enerji santrali aracılığıyla tamamlayabilecekler. Bu noktada sadece alan sorunu ortaya çıkıyor. Çünkü hidroelektrik santrallerinin olduğu alanlarda güneş enerji santrali kurulacak arazileri bulmak kolay olmuyor. Bu sebeple yüzer santrallerin gündeme gelebileceği öngörülüyor ancak yüzer GES projelerinin maliyetleri çok yüksek.  

Rüzgar enerji santralleri daha çok orman arazilerinde yer alıyor. Orman arazilerinde de güneş projeleri için yine aynı şekilde alan bulma sorunu yaşanıyor. Hibrit yönetmeliği yatırımcıya çok büyük destekler sağlasa da alan bulma konusunda ciddi problemler yaratıyor. Bu konuya yoğun bir ilgi görüyoruz. Son bir hafta içerisinde ilgilendiğimiz müşteri sayısı 20’nin üzerinde ancak yatırımcıların yapmayı düşündüğü toplam kapasite 1 GW’a yakın. Yatırımcılar projelerini yıl sonuna kadar yetiştirmeye çalışıyorlar. Çok gerçekçi olmasa da bunu başaracak yatırımcılarımız bulunuyor. Gelecek yıl bu pazarın haraketli olacağına inanıyorum. Bu süre içerisinde kuralların netleşmesini bekliyoruz. Çünkü çıkan yönetmeliği yorumlamak kolay olmuyor, biraz zaman gerekiyor. Yönetmeliği yazanlar ifade etmek istediklerini biliyorlar ama biz sektör oyuncuları yönetmeliğin içerisindeki ifadeleri farklı yorumlayabiliyoruz. Bu konu üzerinde düşündükçe ve yönetmeliği yayınlayan kurumlarla diyalog kurdukça maddeleri doğru bir şekilde yorumlayabiliyoruz. 2020’nin son çeyreği, hibrit yönetmeliği ile ilgili içerikte yoruma açık noktaların netleşme dönemi olacak. Hibrit yönetmeliği güneş sektörünü hareketlendirecektir ve bu alanda faaliyet gösteren firmalara da avantaj sağlayacaktır. Bu fırsat sadece güneş enerjisini değil aynı zamanda rüzgar, jeotermal, biyogaz gibi yenilenebilir enerji türlerinin gelişmesine de katkı sağlayacak. 

Türkiye’de biyogaz enerji santrallerinin hibrit potansiyeli oldukça düşük. Güneş enerji sektöründeki firmalar öncelikli olarak büyük kapasiteye sahip projeleri hayata geçirmek isteyeceklerdir. Bu sebeple önce hidroelektrik, doğalgaz daha sonra rüzgâr ve jeotermal enerji santralleri için projeler hayata geçecektir. 

Kendi enerjisini üreten fabrikalar bu düzenlemeyle birlikte elektrik üretim kapasitesini artırabilecek mi? 

Üretim yaparken yüksek oranda enerji tüketen fabrikalar zamanında kojenerasyon, trijenerasyon santrallerine yatırım yaparak kendi enerjisini üretmeye başlamışlardı. Lisanslı ya da lisanssız bu yatırımı yapan fabrikaların güneş enerjisi projeleri geliştirme konusunda önünde bir engel vardı. Şimdi hibrit yönetmeliği ile bu engelin ortadan kalkması hedefleniyor. 

Tavuk çiftlikleri gibi çok fazla atığı bulunan fabrikalar biyogaz santrali ile birlikte güneş enerji santrali de kurmak istiyorlardı. Bu durumla ilgili olumlu bir gelişme olur mu? 

Tavuk çiftlikleri başta olmak üzere gıda sektöründe faaliyet gösteren fabrikaların yoğun bir elektrik tüketimleri bulunuyor. Hibrit bir tesis yaparken iki farklı kaynağı birleştirerek hem ısıtma hem de elektrik ihtiyacını karşılayabilecekler. Güzel bir modelleme olabilir. Önceliğimiz kendi enerjisini kojenerasyondan üreten fabrikalar olacak çünkü bu tür santraller zor işletiliyor. Teknik personelin de istihdam edilmesi gerekiyor. Ancak bir fabrikanın çatısına güneş enerji santrali kurarak zahmetsizce elektrik üretebiliyorsunuz. 

Siz bu konuyla ilgili nasıl çalışmalar gerçekleştirdiniz? Hibrit santrallerle ilgili nasıl çalışmalar yürütmeyi planlıyorsunuz? 

Biz hibrit projesiyle ilgili olarak 20’nin üzerinde yatırımcıyla görüşüyoruz ve 1 GW’a yakın bir potansiyelimiz bulunuyor. Hali hazırda saha tespit çalışmaları yapıyoruz ve güneş enerji santrali kurulabilecek doğru alanları tespit ediyoruz. Bu noktaların kapasiteleri, enerji üretim potansiyellerini ve hibritle sağlanabilecek avantajları gibi bilgileri içeren raporlar ve simülasyonlar hazırlıyoruz. 
Biz, çalışmalarımıza hibrit yönetmeliği yayınlanmadan 6 ay önce başlamıştık. Her ne kadar hazırlıklı olsak da müşteri seçmek durumundayız çünkü talepler eş zamanlı geldi. Yatırımcı firmalara doğru ve kaliteli hizmet verebilmek için seçici davranmamız gerekiyor. Bu sebeple daha önce çalıştığımız ve referanslarımız içerisinde yer alan firmalara öncelik veriyoruz. Güneş enerji sektöründe ya çok kurumsal firmalarla muhatap oluyorsunuz ya da tek bir santral işleten küçük ölçekli bir firmayla çalışıyorsunuz. Kurumsal yapılar enerjinin sürekliliğinin ne kadar önemli olduğunu bildikleri için EPC firmalardan performans garantisi bekliyorlar. Bu garantiyi teminat altına almak için banka referans mektupları istiyorlar. Bu sebeple bizim gibi 39 yaşına gelmiş, genel gideri olan ve sürekli bir kadro besleyen firmalar için daha doğru bir yarışma platformu oluyor. Sonraki yıllarda vereceğimiz hizmetleri de düşünürsek yatırımcı lehinde sürekli bir iş birliği olmuş oluyor. 

Bu yatırımların finansman ayağı da önem teşkil ediyor. Bu noktada sektördeki büyük bankalar özel kredi paketleri oluşturuyor ya da EPC firmaları bankalarla anlaşarak yatırımcının sürecini kolaylaştırıyor. Tüm bu çalışmalara rağmen yatırımcının yaklaşımı nasıl?  

Hibrit yönetmeliği yenilenebilir enerji tesislerinin içerisine yapılacak olan projelere çok büyük fırsatlar sunuyor. Örneğin, YEKDEM’den çıkmak üzere olan santrallerin amortisman süreleri tamamlandı. Bu da gelecek yıl geliri belli olan bir santrale sahip olduğu anlamına geliyor. Dolayısıyla gelirlerini öngörebiliyorlar. Öngörülen geliri olan bir işletmeye sahipseniz aynı zamanda yaratacağınız vergileri de biliyorsunuzdur. Bugünkü oranı %22 olan kurumlar vergisi buna örnek gösterebilirim. Kamu yakın zamanda bir irade göstererek kurumlar vergisini %22’den kademeli olarak %16’ya kadar düşüreceğini beyan etti. Örneğin amortismanı tamamlamış bir enerji santralinin hibrit yönetmeliği ile  güneş enerjisi alanında yeni yatırım yapması firmanın ödeyeceği kurumlar vergisini yeni santral yatırımı tamamlanana kadar öteleyebilir. Yatırımın amortisman süresi tamamlandığı tarihteki yürürlükte olan yeni oran ile vergisini öteleyerek ödeyebilecektir. Amacı sadece üretim yapmak olan, amortismanı tamamlanmış bir çok enerji santralinde eski krediler sorunsuz kapatıldığından firmaların boşta kredi limitleri de yeni bir yatırım da kullanılmak için bekliyor. Firmalar bu potansiyellerini değerlendirmek isteyeceklerdir.

Yenilenebilir enerji sektörünün gündeminde ayrıca mini güneş YEKA ihalesi var. İhale ilgili detaylar belli oldu ve yerlilik oranı yüzde 70 olması belirlendi. İhalenin detaylarını değerlendirebilir misiniz? Türkiye’de yeni yatırımların önü açılacak mı? 

Mini güneş YEKA ihalesinde de aynı fırsatı görüyorum. YEKA’da da tavan fiyatlar düşük açıklanmasına rağmen portföyünü genişletmek isteyen, bu işten yüksek kar beklemeyen ve 15 yıl içerisinde kendini amorti etmesini isteyen enerji yatırımcıları bu yarışmaya ilgi gösterecektir. Ayrıca aynı şekilde Kurumlar Vergisi’ndeki indirimden de faydalanmak isteyecektir. Bu ciddi bir finans yönetimidir. 
Kamu, yerlilik oranının arttırmaya yönelik bir talepte bulunuyor. Türk sanayicisi de bu talep karşısında %70 yerlilik oranına ulaşmayı hedefliyor. Bu sebeple yatırımcılar ihalelere teklif verirken panel bulma konusunda bir endişe yaşamasınlar.  Tabii bu yatırımı biz sanayici olarak irade gösterip yapacağız ancak 1 GW böyle bir yatırım için yeterli değil. Bu sebeple ihaleler tamamlandığı zaman aynı şartlarla yeni yarışmalar düzenlenmesi gerekir. Çünkü sanayide kaliteyi sağlamak için sürekliliği yakalamak gerekiyor. Kaliteyi sağladığınız zaman ihracat fırsatları da ayağınıza geliyor. Türkiye %70 yerlilik oranına ulaştığı zaman ihracatla ilgili de önemli gelişmelerin yaşanması bekleniyor. 

Güneş panel üretiminde birçok bileşen var. Bu bileşenlerin hali hazırda bir kısmı Türkiye’de üretiliyor. Örneğin; cam, bağlantı kutusu, alüminyum çerçeve gibi ekipmanların üretimi yapılıyor ancak %70 oranına ulaşmak için yeterli olmuyor. Bu noktada alternatiflerin yaratılması gerekiyor. Devamında yeni bir ihalenin daha açılmasıyla birlikte yan sanayinin de gelişmesi önemli olacaktır. Güneş panel üreticileri mavi gofret satın alarak basit bir proses ile hücre üretmiş olacaklar.

Alüminyum üretimi konusunda Türkiye’de önemli firmalar bulunuyor. Bu sebeple alüminyum çerçeve ürününü temin ederken sorun yaşamıyorsunuz? 

Çin, dünya panel üretiminin %87’sini karşılıyor. Biz zamanında Çin’den alüminyum çerçeve getiriyorduk. Ürün satın aldığımız firmanın ismi solar ile başlıyordu. Yani alüminyum üretimi gerçekleştiren firmanın tek işi güneş paneli üreticilerinin alüminyum ihtiyaçlarına cevap vermekti. Vurgulamak istediğim firma sadece güneş paneli için alüminyum profil ürettiğinden kalitesi hiçbir zaman bozulmuyordu. Türkiye’de ise düzenli bir pazarımızın olmamasından dolayı firma sadece alüminyum çerçeve üretemiyor. Aynı zamanda alüminyum doğrama üretiyor, aradığınız zaman yoğunluğu varsa fason üretim yaptırıyor. Bu sebeple kalite farklılıkları doğuyor ve istediğiniz standarda ulaşamıyorsunuz. Kesitlerde problem oluyor ya da renk farklılıkları meydana geliyor. Bu sebeple Türkiye’de alüminyum çerçeve konusunda tek bir firma ile çalışıyoruz. Bu durum sürdürülebilirliğin olmamasından kaynaklanıyor. 

Güneş enerji santrallerinde yüzde kaç oranında yerlilik oranı bulunuyor? 

Türkiye’de yüzde 50’nin üzerinde yerlilik oranı bulunuyor. Kablo, çelik, trafo, orta gerilim ekipmanı gibi malzemelerle bu rakama ulaşılabiliyor. %70 yerlilik oranı güneş paneli ve inverter dediğimiz iki ürünü kapsıyor. Bu iki üründe de yerlilik oranı var ancak bu oranın daha yüksek olması isteniyor. İnverter konusunda ASELSAN’ın bir çalışması bulunuyor. ASELSAN %100 yerli inverter üretti. Bu ürünün ticari hale gelmesi ne zaman olur bilmiyorum ancak YEKA ihalesinden önce pazara sunulmasını bekliyorum. Geçtiğimiz aylarda yaptığımız görüşmede henüz ticari duruma gelmemişlerdi ve fiyat veremiyorlardı. 

Türkiye’de hücre üretecek bir fabrikamız var. O fabrikada ortaklık ayrımı oldu ancak çalışmalar sürüyor ve ağustos ayında devreye girmesi bekleniyor. Hücre üretimine eş zamanlı olarak başlamalarını beklemiyorum çünkü hücre üretimi ciddi bir yatırım gerektiriyor. Yatırımın yanı sıra o hücreyi satabilecek bir pazara da ihtiyaç duyuluyor. Dolayısıyla bu konuda da bir süreklilik gerekiyor. 

Güneş paneli üreticisi olarak üretim tesisinizden ve kapasitenizden bahsedebilir misiniz? Hangi teknolojileri kullanıyorsunuz? 

Güneş panel fabrikamız bu yıl sonunda 3 yaşına girecek. Henüz çok genç bir fabrika olmasına rağmen makina ekipmanımızın %85’ini yeniliyoruz. Panel üretimi çok hızlı gelişen bir teknoloji. Biz bu yola çıktığımızda hücre boyutları 156,25 mm iken şimdi 158,75 milimetreleri konuşuyoruz. Gelecek yıl 166 milimetreleri konuşmaya başlayacağız. İki yıl sonra ise 180X milimetrelere çıkacak. Bu da bizim hali hazırdaki bandımızı kullanmamıza imkân vermeyecek. Bu konuda da bir yatırım kararı aldık. Printing yatırımını da bu sebeple erteledik. Çünkü endüstrinin nereye gideceğini izlememiz gerekiyor. Aralık 15 ile Ocak 15 arası fabrikamızı tadilat nedeniyle kapatıp bu yatırımı hayata geçireceğiz. 

Kendi enerjisini üretmek isteyen fabrikaları değerlendirebilir misiniz? Son dönemde Eti Alüminyum için bir proje gerçekleştirdiniz. Bu projeyi anlatabilir misiniz? 

Eti Alüminyum ile tamamen öz tüketime yönelik arazi tipi güneş enerji santrali projesi geliştirdik. Bu proje 13 MW kurulu güce sahip ve aslında maden işletmesinin enerji ihtiyacının çok küçük bir kısmını karşılamaktadır. Biz projede EPC-M firması olarak yer aldık. Projelendirme, malzeme seçimleri ve mühendislik konularında kendilerine destek olduk. Proje tamamlandı ve devreye alındı. Benzeri birçok maden firması güneş enerji santraline yatırım yapacaktır. Burada fabrikalar önem taşıyor. Türkiye’de sanayinin yoğun olduğu şehirlere ziyaretlerimizi gerçekleştiriyoruz ve fabrikalarla görüşmeler yapıyoruz. Sanayici için bu yatırımın kaçınılmaz olduğunu söyleyebilirim. Fabrika bu yatırımı 6-7 yıl içerisinde amorti ediyor, bu süre içerisinde elektriğe gelen zamlardan etkilenmiyorlar ve bu sayede rakiplerinden bir adım öne geçiyorlar. Fabrika yöneticileri de bu yatırımın önemini biliyor ve bu alana yatırım yapmak istiyorlar. Ancak tüm dünyada ve Türkiye’de etkisini gösteren korona virüs salgını nedeniyle sanayici zor zamanlar yaşadı, bazı fabrikalar durma noktasına geldi ve ihracat yapan sanayicinin talepleri azaldı. Bu sebeple güneş sanayicimizin öncelikli yatırım hedefleri arasında yer almıyor, çünkü tüketimleriyle ilgili öngörü yapamıyorlar. Pandemi, bu alandaki büyümenin önünde önemli bir engel oldu. Önümüzdeki aylarda ne yaşanacağını henüz kimse bilemediği için yatırım planlarını ilerleyen zamanlara doğru ertelediler. 2021 yılının ilk çeyreğinden sonra sanayicilerin bu yatırımları yeniden gündeme getireceğine inanıyorum. 

Elin Enerji olarak 2020 yılının ikinci yarısıyla ilgili iş gündeminizi ve hedeflerinizi öğrenebilir miyiz? 

2020, Elin Enerji olarak hedeflerimize ulaştığımız bir yıl oldu. Fabrikamızda hedeflediğimiz kapasiteye ulaştık. Doğu Avrupa pazarında proje geliştirme faaliyetlerimizi sürdürüyoruz ve EPC hizmetimizi sunuyoruz. O bölgede yaşayan kişilerden oluşan bir ekibimiz bulunuyor ancak o pazarda yeni faaliyet göstermeye başladığımız için eksikliklerimiz var. Hedeflerimizi tutturabilmemiz için seyahat kısıtlamalarının kaldırılması gerekiyor. 2020 yılı sonunda yaklaşık 15 MW kurulu güce sahip bir projeyi devreye almayı planlıyorduk. Bu rakam faaliyet gösterdiğimiz pazar için önemliydi.  Eğer yıl sonu hedefimizi gerçekleştiremezsek 2021 yılının ikinci çeyreğine ertelemek zorunda kalacağız çünkü o bölgenin kışı sert geçiyor. Konsolosluklarla yaptığımız görüşmeler neticesinde yaz sonunda çalışma izinleri alarak seyahat edebileceğimizi düşünüyoruz. 

Elin Enerji olarak 2016 yılında uluslararası EPC firmalarının düzeyine çıkmayı planladığımızı ve sanayide üretim fırsatlarını değerlendirmek için çalıştığımızı söylemiştik. Sanayi alanında belirlediğimiz hedeflere ulaştık ve yaptığımız projelerle kapasitemizi artırmaya devam ettik. Şimdi ise uluslararası EPC firmalarının düzeyine çıkmak için yurt dışında proje tamamlamayı hedefliyoruz.