Fabrika atıklarını enerjiye çevirme konusunda yüzde 100 yerli mühendislik ve yerli enerji ile hizmet sağladıklarını anlatan EAG Yenilenebilir Enerji Genel Müdürü Şakir Güntürkün, “Hedef üreticiler arasında; plastik, tıbbi atıklar, çimento, kağıt, alüminyum, cam, süt ve yumurta gibi gıda tesisleri yer alıyor. Özellikle tıbbi atıkların geri dönüştürülmesiyle birlikte elektrik üretimi yapılabiliyor. Türkiye’de bu konuyla ilgili iki çalışma yapıldı. Bu çalışmayı yurtdışındaki firmalar gerçekleştirdi. Biz bu prosesi yüzde 100 yerli olarak Türk üreticilerine sunuyor ve yerli teknolojiyi sanayimize kazandırmaya çalışıyoruz” dedi. 

Firmanızın kuruluşundan ve geldiği noktadan bahsedebilir misiniz? Enerjinin hangi noktasında devreye giriyorsunuz ve nasıl çözümler üretiyorsunuz? 

Ben 30 yıldır inşaat sektöründe görev yaptıktan ve sektörde önemli bir tecrübeye eriştikten sonra kendi firmamı kurdum. 9 yıldır inşaat sektöründe faaliyet gösteriyoruz. 2013 yılından beri inşaat taahhüt başta olmak üzere dış cephe giydirme sistemleri ve özel dış cephe mekanik ürün bağlantıları konusunda üretim, satış ve uygulama işleri gerçekleştiriyoruz. 2020 yılında (10.ayda) ise enerji sektörüne adım attık ve EAG Yenilenebilir Enerji Çevre Teknolojileri Sanayi ve Ticaret LTD.ŞTİ.’nin kurduk. Enerji sektörü oldukça geniş bir kavramı kapsıyor. Biz EAG Yenilenebilir Enerji Firması olarak katı atıkların (hayvan ve çöp, orman ile tıbbi atıkların) enerjiye dönüştürülmesi konusunda hizmet sunuyoruz. Tüm dünya ve Türkiye’de biyogaz ve biyokütleden elektrik üretimi yapılıyor. Çöpler, hayvan ve orman atıkları ile pandemi sürecinde maksimum dozda olan tıbbi atıklar çok önemli bir faydaya dönüşüyor. Bu üretim (biyogaz veyahut biyokütle) esnasında ortaya çıkan gaz ve su kullanılarak mikroalg üretimi gerçekleşiyor. Türkiye’de son dönemlerde oluşan mikroalg teknolojisini biz ilk defa ülkemize getirmeyi planlıyoruz. Bu konuyla ilgili proses çalışmalarımıza da devam ediyoruz.

Özellikle de kendi çözümlerimizle desülfürizasyon sistemlerine de açıklık getiriyoruz. Uzun bir süreçte üreticiye problem olan biyokütle tesisinin doğru çözümleri desülfirizasyon sistemlerinden geçmektedir. EAG olarak başta süt tesisleri, kağıt fabrikaları, çimento ve beton sektörlerinin olduğu her yerdeki fabrikaların atığını ve ortaya çıkan gaz ünitelerini değerlendirerek kendi enerjisini üretmesini sağlıyoruz. 

Ağırlıklı olarak hangi sektörde faaliyet gösteren tesisler atıktan enerji üretebilirler? Biraz teknoloji ayağından da bahsedebilir misiniz? 

Hedef üreticiler arasında; plastik, tıbbi atıklar, çimento, kağıt, alüminyum, cam, süt ve yumurta gibi gıda tesisleri yer alıyor. Özellikle tıbbi atıkların geri dönüştürülmesiyle birlikte elektrik üretimi yapılabiliyor. Türkiye’de bu konuyla ilgili iki çalışma yapıldı. Bu çalışmayı yurtdışındaki firmalar gerçekleştirdi. Biz bu prosesi yüzde 100 yerli olarak Türk üreticilerine sunuyor ve yerli teknolojiyi sanayimize kazandırmaya çalışıyoruz. EAG’in en büyük sloganı %100 yerli mühendislik ve %100 yerli enerjidir. 

Çalışmalarımız kapsamında öncelikli olarak belediyelerle görüşüyoruz. Bugüne kadar 10’un üzerinde belediye ile görüştük.  Sonraki hedefimiz ise hayvancılık sektörüyle ilgilidir. Süt ve süt taşıma tesislerinin özellikle nakliyle ilgili büyük problemler yaşıyorlar. Bir sonraki adımda ise seracılık geliyor. Sera bizim için önemli konulardan biri… Çünkü kendi bünyenizde ayrıca sera yatırımı yaptığınız zaman yani o topraksız tarımı kendi bünyenizde entegre ettiğinizde ortaya inanılmaz rakamlar çıkıyor.

Bu teknolojinin uygulanabilirliği ve fiyat politikası hakkında bilgi verebilir misiniz? 

Cam ve demir çelik fabrikasında ortaya karbondioksit gazı çıkıyor. Özellikle beton tesislerinde ve çimento fabrikalarında ciddi oranlarda karbondioksit salımı oluşuyor. Bu teknoloji sayesinde tesisler hem karbondioksit salımının önüne geçiyor hem kendi enerjisini üretiyor hem de kendi enerjisini üreterek en büyük gider kaleminin düşmesini sağlıyor. En önemlisi de çevre kirliliğinin azalmasında etkin bir rol oynanıyor. Doğada yaşanan kirlilik, afet ve iklim krizi gibi sorunların önüne geri dönüşüm yöntemiyle geçmemiz mümkün.

Bahsettiğiniz mikroalgler hakkında bilgi verebilir misiniz? 

Açığa çıkan karbondioksit gazını kullanarak su ile birleştirerek biyokütle ya da biyogaz tesisinden çıkan su ile özel havuzlar kurarak mikro organizma olan özel bir bakteri çeşidi olan alglere çeviriyoruz. Bu algler nedir? Bu algler; Akaryakıttır. Bu algler gübredir. Yani bunu belediyecilikte ve ulaşımda rahatlıkla kullanabilirsiniz. Bunlar petrol türevi olan, petrole yakın bazı akaryakıt ürünleridir. Bazı mikroalgler ve onların dışında daha evvel bahsettiğim gibi besin elde ettiğimiz insanın gelişimini sağlayan; özellikle de bu pandemide vücut direncini artıran çok güçlü ve özel bazı mikroalgler vardır ve dünyada 40 bin çeşittir. 
DSÖ (DÜNYA SAĞLIK ÖRGÜTÜ) dünyanın en faydalı 5 temel besin maddesinden biri olarak mikroalg gösterilmiştir. Bu algler Avrupa’ da eczanelerde satılır ve balık yağı alg’li diye yazılmaktadır. 
Alg kapsüllerinin ülkemizde şu anda ithalatı yapılıyor.  Biz bunları doğal olarak çok daha ekonomik şekilde atıklardan üretiyoruz. Sağlık sektöründe, insan sağlığına katkı veren vücut direncini, bağışıklık sisteminin gücünü artıran bu alg kapsüllerini; özel vitamin deposu olarak da kullanabiliyoruz. 

Bu yatırımların geri dönüş süresi ne kadar, devlet destekleriyle beraber bu süre daha da kısalıyor mu?

Yapılan doğru yatırımla bu proje kendisini en fazla 1 – 1,5 yıl içerisinde amorti ediyor. Projenin kurulum gücü ise tesisin ihtiyacına göre değişiyor. 10 MW’lık 1 MW’lık ya da 100 KW’ lık bir biyogaz ve elektrik üretim tesisi de olsa amorti süresi değişmiyor.  Projenin hazırlanmasından devreye alınmasına kadar ki süreç ise işin büyüklüğüne bağlı olarak değişiyor. 3 ay içerisinde tamamladığımız projeler olduğu gibi; maksimum 1 yıl içerisinde tamamladığımız işlerde oluyor. Hibe ya da teşvike dönüştürdüğünüzde koyduğunuz yatırımı rahatlıkla geri alıyorsunuz.