Endüstriyel otomasyon, üretimden lojistiğe kadar birçok sektörde süreçleri hızlandıran, verimliliği artıran ve hata payını minimuma indiren bir dönüşümün merkezinde yer alıyor. Ancak bu teknolojinin sınırları, yalnızca makinelerin yapabilecekleriyle değil, insan-makine iş birliğinin ne kadar etkili kurulabildiğiyle de belirleniyor. Yapay zekâ, sensör teknolojileri ve robotik sistemlerdeki gelişmeler, insan becerileriyle makinelerin hassasiyetini birleştiren yeni çalışma modellerinin önünü açıyor.
ENDÜSTRİ 5.0 İLE İNSAN-MAKİNE İŞ BİRLİĞİNE YENİ YAKLAŞIM
DACEL Mühendislik Satış ve Pazarlama Lideri Uğur Büyük, endüstriyel otomasyonun sınırları ve insan-makine iş birliğine ilişkin değerlendirmelerini şu sözlerle paylaştı:
"Endüstri 5.0 kavramının ortaya atılmasından bu yana, endüstriyel senaryolarda insan-makine iş birliğine yapılan vurgu artarak devam ediyor. İnsan-Makine işbirliğini ileri teknolojilerle entegre eden insan merkezli akıllı üretim HCSM (Human Centric Smart Manufacturing ) fabrikalarının gelecekteki üretimin paradigması haline gelmesi bekleniyor.
Makineler halihazırda geleneksel görevler üzerinde büyük bir etkiye sahip. Gerçekten de, makinelerin insanlarla birlikte çalışarak görevlerin birlikte, her ikisinin de ayrı ayrı yapabileceğinden daha iyi yapılmasına yol açan örnekler bir hayli fazla. Günümüzde insanların gerçekleştirdiği görevlerin yaklaşık yarısı otomatikleştirilebilse de, şimdilik işlerin yalnızca yüzde 5'inin tamamen otomatikleştirilebileceği öngörülüyor."
ADAPTİF ROBOTLAR VE COBOTLAR ÜRETİMDE DEVRİM YARATIYOR
İnsan-makine iş birliğinde şu an gündemde olan teknolojilerin başında adaptif robotik ve cobot teknolojilerinin geldiğini söyleyen Büyük, şöyle devam ediyor: "Yapay zeka kullanımıyla birleştirilen adaptif ve esnek robotlar, her parçanın alt segmentlerini tanıyarak farklı ürünlerin daha kolay üretilmesini sağlıyor. Bu segmentasyon, üretim maliyetlerini düşürmeyi, üretim süresini ve operasyonlarda bekleme süresini azaltmayı amaçlıyor. İş kazaları gibi yaralanmaları azaltmak için kirli, tehlikeli ve zorlu işleri artık cobotlara veriyorlar. Hiçbir deneyimi olmayan bir operatör bile, cobotu istenen hareket noktalarına götürerek programlıyor ve kısa sürede kullanıma geçilebiliyor."
Geleceğin üretim ortamlarında, insan ve makineler birbirinin rakibi değil, tamamlayıcısı olacak. Otomasyonun sınırlarını zorlayan teknolojiler, tekrarlayan ve tehlikeli işleri makinelere devrederken; yaratıcılık, problem çözme ve stratejik karar alma gibi alanlarda insan gücünü öne çıkaracak. Böylece hem üretim verimliliği hem de iş güvenliği artarken, endüstriyel ekosistem daha esnek, sürdürülebilir ve yenilikçi bir yapıya kavuşacak.