Bilgi Çağında daha iyi bir sanayi-üniversite iş birliği gerektiğine dikkat çeken İstanbul Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Adnan Dalgakıran; “Ar-Ge’de sanayi-üniversite iş birliğinin gelişkinliği bakımından hak ettiğimiz yerde değiliz. Üniversitelerimizi örgün eğitim yerine ihtisaslaştırma şekilde ayırmalıyız" dedi.

İstanbul Sanayi Odası (İSO) Meclisinin aylık olağan toplantısı, “Küresel Rekabet ve Bilgi Çağında Teknoloji Odaklı Eğitim ile Yeni Bir Üniversite-Sanayi İş Birliği Modelinin Sanayimiz ve Ekonomimiz Açısından Önemi” ana gündemi ile gerçekleştirildi. İSO Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Adnan Dalgakıran’ın açılış konuşmasını yaptığı toplantıya, İstanbul Teknik Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Karaca konuk olarak katılarak gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Dalgakıran, Türkiye’nin dinamik bir altyapı ve sofistike ürünlerle Bilgi Çağı’ndaki rekabete katılmasında sanayi-üniversite iş birliğinin önemine dikkat çekerek “Türkiye, Ar-Ge’de sanayi-üniversite iş birliğinin gelişkinliği bakımından 137 ülke içinde 66.sırada yer alıyor, hak ettiğimiz yerde değiliz. Yaratıcı fikirlerle daha iyi bir sanayi-üniversite iş birliğini tanımlamalı, üniversitelerimizi örgün eğitim yerine ihtisaslaştırma şekilde ayırmalı, organizasyon, iş birliği ve stratejiye her zamankinden daha fazla değer vermeliyiz” dedi.

Adnan Dalgakıran, Bilgi Çağı olarak adlandırılan günümüze uyum sağlamanın Türkiye için bir lüks değil, hayati bir zorunluluk olduğuna dikkat çekti. Geçmişte rekabetin anahtarı olan ucuz işgücü, ucuz hammadde gibi üretim faktörlerinin Bilgi Çağında artık önemini yitirdiğine dikkat çeken Dalgakıran “Fark yaratan, belirleyici olan asli unsur artık bilgi, özellikle de bilimsel bir arka plana dayanan teknik bilgi. Bir de tabii ki bu bilgiye sahip olan, onu özümseyebilen, onu işleyebilen, bilgisini üretime yansıtabilen nitelikli insan faktörü. Bilgi çağında küresel rekabet gücünün temel taşları, yani bir ülkenin sanayisini, ekonomisini, toplumunu daha iyi bir noktaya taşıyabilecek kaldıraçlar; teknik bilgi ve nitelikli insan faktörüdür. Son 60 yılda orta gelirden yüksek gelir seviyesine geçebilen Kore ve Tayvan’da ana dinamik eğitimdir” dedi.

Bilgi Çağının ruhuna ayak uydurabilenlerin güçlenerek yoluna devam ettiğini, gelişmeleri kendi köşesinden izlemek isteyenlerin ise varlığını sürdüremediğini belirten Dalgakıran “Artık küresel rekabetin koşulları herhangi bir ülkeden, üstelik piyasaya yeni giren şirketlerin sofistike ürünlerle hızla yükselmesine imkan tanıyor. Bu teknolojik sofistike ürünlerin bazılarını; Üç Boyutlu Yazıcılar, İleri Malzemeler ve Nano-materyaller, Yapay Zeka ve Robotik, Biyoteknolojiler, Enerji Elde Etme, Depolama ve Aktarma Teknolojileri, Jeo-mühendislik, Bağlantılı Sensörler, Nöro-teknolojiler, Yeni Bilgi işlem Teknolojileri ve Uzay Teknolojileri olarak sayabiliriz. Buna karşın bizim de dinamik bir altyapıyla en az bu kadar sofistike ürünlerle küresel rekabete katılmamız gerekiyor. Bilgi Çağına damgasını vuracak olan; yaratıcı ve eleştirel düşünebilen, hayal kurabilen, merak eden, şüphe eden, çelişkiyi önemseyen, analitik düşünebilen, özgüveni yüksek, yeni fikirlere açık, optimali yakalayabilen, ekonomik ve teknolojik gelişmelere uyum sağlayan, sürekli kendisini yenileyen, bilgi ve tecrübesini gerçek hayat problemlerine uygulayabilen, yaratıcı sınıfa, nitelikli insanlara ve girişimcilere sahip ülkelerdir” şeklinde konuştu.