Ecologica Sürdürülebilirlik Koordinatörü Yusuf Ziya Taşçı, bugün bir şirketin başta çevresel olmak üzere sürdürülebilirlik performansının yalnızca bir “kurumsal sorumluluk göstergesi” olmanın çok daha ötesine geçtiğini vurgulayarak; kredi notunu, yatırım cazibesini, ihracat gücünü ve hatta varlığını doğrudan etkileyen bir unsur haline geldiğini belirtti.

“Yalnızca yurt dışında değil, Türkiye’de de son yıllarda atılan adımlar bu gerçeği daha görünür kılıyor.” diyen Taşçı, özellikle Yeşil Mutabakat ile AB öncülüğünde neredeyse tüm sektörleri etkileyen ve domino etkisiyle tüm ülkeleri uyum sağlamak zorunda bırakan düzenlemelerin çok etkili olduğunu vurguladı. Türkiye’de de önce sürdürülebilirlik raporlamasının zorunlu hale gelmesinin, en son olarak da İklim Kanunu’nun yasalaşma sürecinin, Emisyon Ticaret Sistemi (ETS) ve Yeşil Taksonomi, Avrupa’da başlayan Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (SKDM) ile Avrupa ile ticarette karbon vergilendirmesinin yaklaşması gibi pek çok baş döndürücü düzenlemenin artık firmalar için sürdürülebilirlikte adım atmayı zorunlu kıldığını söyleyen Taşçı, “Bu ve benzeri gelişmeler ise firmalar için ilk aşamada endişe verici dursa da Ecologica Sürdürülebilirlik olarak bu gelişmeleri uzman ekibimizle sıkı bir şekilde takip ediyor ve ihtiyaç duyduğunuz danışmanlık ve raporlamalarda yanınızda yer alıyoruz. Bu sayede firmalarınız için güncel fırsatları ön plana çıkarıyoruz.” dedi.

TÜRKİYE’NİN İKLİM POLİTİKALARI DERİNLEŞİYOR: İKLİM KANUNU

İklim Kanunu’yla birlikte ulusal sera gazı azaltım hedefleri, sektörel sorumluluklar, yeşil finansman çerçevesi ve karbon ticareti altyapısının yasal dayanağa kavuştuğunu kaydeden Taşçı, “En kritik adımlardan biri ise şüphesiz, ETS’nin kurulması olacak. ETS, Türkiye’de belirli sektörler için yıllık karbon salım sınırları belirleyecek ve bu sınırların üzerindekilerin maliyetlendirilmesini sağlayacak. ETS başta enerji, çimento, demir-çelik gibi yoğun emisyonlu sektörler olmak tüm sektörlerde radikal bir dönüşüm baskısı anlamına geliyor.” açıklamasında bulundu.

Stock Görsel

AVRUPA PAZARI’NDA SKDM ZORUNLULUĞU

Türkiye’de ETS başlarken; Türkiye’nin en büyük ticaret ortağı olan AB, SKDM kapsamında 2026’dan itibaren karbon içeriği yüksek ürünlere vergilendirme uygulayacak. Bu gelişmeyle birlikte gönüllülüğün artık kalmadığını ve doğrudan ticari bir meseleden bahsedildiğini söyleyen Taşçı, “SKDM kapsamındaki sektörlerde faaliyet gösteren ihracatçılar, emisyonunu ölçmeyen, raporlamayan ve azaltmayan bir yapı içinde kalırsa, Avrupa pazarında fiyat dezavantajı, rekabet kaybı ve itibar riski ile karşı karşıya kalacak.” uyarısında bulundu.

KARBON AYAK İZİ BİLMEDEN GELECEK PLANLARI KURMAK MÜMKÜN DEĞİL

Karbon ayak izi hesaplamasının artık bir "gönüllülük" meselesi olmaktan çıktığını ve finansal planlamanın ayrılmaz bir parçası haline geldiğinin altını çizen Taşçı, “Üstelik yalnızca tesis düzeyinde değil, ürün bazlı karbon ayak izi hesaplamaları da giderek daha büyük önem kazanıyor. Özellikle sınırda vergilendirme, sürdürülebilir tedarik zinciri yönetimi ve yeşil finansman süreçleri için bu verilerin izlenebilir, doğrulanabilir ve raporlanabilir olması gerekiyor.

Lastik Üretiminde Elektriğin Yarısı Yenilenebilirden
Lastik Üretiminde Elektriğin Yarısı Yenilenebilirden
İçeriği Görüntüle

Elbette karbon ön plana çıkmış olsa da su kullanımı, enerji yoğunluğu, atık üretimi gibi çevresel göstergeler de uluslararası yatırımcıların, kredi kuruluşlarının ve alıcıların karar süreçlerine yön veriyor. Bu bağlamda şeffaf ve doğrulanabilir sürdürülebilirlik raporlaması şirketler için vazgeçilmez oluyor.” dedi.

SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK FİNANSMANI: RİSKTEN ARINMA DEĞİL, GETİRİ YARATMA ARACI

Taşçı, finans dünyasının da bu dönüşüme paralel bir şekilde yapılandığını açıklarken, “Yatırımcılar ve bankalar, şirketlerin çevresel, sosyal, yönetişim performansını artık doğrudan kredi koşullarına yansıtıyor. Sürdürülebilirlik stratejileri güçlü olan şirketler, daha uzun vadeler, daha düşük faiz oranları ve daha kolay teminat koşullarıyla finansmana erişebiliyor.” diyerek, bu noktada Türkiye'de de örneklerin arttığını kaydetti. “Örneğin son zamanlarda popülerleşen Ziraat Bankası'nın Karbon Emisyonu Azaltımı Kredisi, düşük faiz oranları ve esnek geri ödeme planlarıyla finansman sağlıyor.” ifadelerini kullanan Taşçı, diğer pek çok bankanın da benzer şekilde sürdürülebilirlik kriterlerine göre finansman oranlarını ve şartlarını farklılaştıran modeller sunduğunu belirtti. Kamu politikalarının da yeşil dönüşümü desteklediğine değinen Taşçı, “Ticaret Bakanlığı destekli Turquaility bir marka programı olsa da sürdürülebilirlik için de %50 hibeyle milyonlarca liralık destek veriyor. Yine Ticaret Bakanlığı destekli Responsible ise doğrudan Yeşil Mutabakat’a uyum için çok basit kriterlerle %50 hibe ile 13 milyon TL’ye yakın destek sağlıyor. Bütün bunların yanında KOBİ’ler için de KOSGEB’in %80 hibe destekli Yönde programı yeşil dönüşümde firmalarımızın yanında oluyor. Benzer programlar yerli üreticilerin düşük karbonlu üretime geçişini desteklerken, şirketlerimiz için bu destekler küresel tedarik zincirlerine entegre olma yolunda önemli bir teşvik sunuyor.” şeklinde konuştu.

Bugün sürdürülebilirlik stratejisi olmayan şirketlerin geleceklerine de zarar verdiğini sözlerine ekleyen Taşçı, “Ecologica Sürdürülebilirlik olarak ihtiyaç duyduğunuz rehberliği sağlıyor, sizin için güncel gelişmeleri takip ediyor ve sürdürülebilirlik stratejileri ve raporlarından karbon kredileri ile karbon ayak izi raporlarınıza kadar geniş bir hizmet portföyümüz ve uzman ekibimizle yanınızda yer alıyoruz.” dedi.