Müşterilerin zihninde Endüstri 4.0 ile ilgili her şeyin tam olarak net olmadığını dile getiren Keramik Makina Genel Müdürü Cem Büyükçıngıl, eğer her şey açık ve net olarak anlatılırsa firmaların bu sürece daha olumlu bakacaklarına ve ihtiyaçları olup olmadıklarına karar vereceklerine inandıklarını söylüyor.

“Bundan sonra büyümemizi daha çok globalde gerçekleştirmeyi planlıyoruz” diyen Büyükçıngıl, bu kapsamda temsilcilikler ve distribütörlükler aracılığıyla yollarına devam edeceklerini ifade ediyor. 

Büyükçıngıl ile ihracat faaliyetleriyle ilgili son gelişmeleri, hedef pazarlarından Rusya ile başlattıkları Red Box kampanyasının detaylarını, Endüstri 4.0’a bakışlarını, yeni sanayi devrimiyle birlikte üretimde neler değişeceğini, istihdamı nasıl etkileyeceğini ve bu konuda müşterilerinden gelen talepleri konuştuk. 

İhracat faaliyetleriniz ile ilgili bilgi verebilir misiniz? 

İhracatta özellikle 6 sene önce stratejik olarak bir karar aldık ve dedik ki özellikle robotlu paletleme ve paketleme hatlarının anahtar teslim çözümlerinde hedef pazar olarak hangi pazarı seçersek bizi geliştirir, teknolojimizi, verimliliğimizi ve kalitemizi optimize eder. Aldığımız karar neticesinde de Batı Avrupa’ya odaklanma kararı aldık. Tabii ki Batı Avrupa’ya Almanya, İtalya, Fransa, Hollanda gibi ülkelere sadece fiyat rekabetiyle makina veya sistem satamazsınız. Öncelikle makinanın kalitesine ve performansına bakıyorlar. Kalite herkese göre değişen bir kavram olabilir ama Avrupalının kalite anlayışı, aslında ekipmanının kalitesi veya işçilik kalitesiyle sınırlı değil. Onun daha önem verdiği performans, verimlilik, bakım kolaylığı, satış sonrası hizmet kalitesi, yedek parçayla ilgili uzaktan müdahale veya uzaktan makinayla ilgili destek alınması. Dolayısıyla işe Hollanda ile başladık. Hollanda’daki tesiste ilk projemizde başladık ve gördük ki aslında çok eksiğimiz varmış. Özellikle dokümantasyon ve güvenlik konusunda. Avrupalı için güvenlik her şeyden önemli. Ardından kazandığımız tecrübeyi İspanya’da, İtalya’da, Almanya’da ve Fransa’daki tesislerde uygulayarak başarılı sonuçlar elde ettik, güzel projeler aldık. Biz şu anda risk analizi olmadan hiçbir projeye başlamıyoruz. Sözleşmelere risk analiziyle beraber layoutu koymadan imzalamıyoruz. Hem müşterimizin bilinçlenmesine hem de ülkemizin gelişmesine katkı sağlayan bir sistem yapıyoruz. Dünyanın en büyük fuarlarından olan ve üç yılda bir Almanya’da düzenlenen Interpack Fuarı’na katılıyoruz ve yeniliklerimizi sektörle paylaşıyoruz. Bir sonraki Interpack önümüzdeki yıl gerçekleştirilecek. En son katıldığımızda çimento sektörüne yönelik inovasyonu bize ait olan paletsiz paketleme ve paletleme sistemimizin lansmanını yaptık ve büyük ilgi gördü. Bununla ilgili birçok ülkede hat teslim ettik. Hedef pazarlarımızdan olan Rusya’ya geçen yıl ağırlık verdik. Rusya ile ilgili Stretch Hood ile başlayacak ve paletlemeyle devam edecek olan Red Box kampanyası başlattık. O bölgede şu anda üç temsilcimiz var ve ihracatla ilgili de geçen yıldan başlayarak distribütörlük ve temsilcilik vermeye başladık. Halihazırda yedi ülkede faaliyete geçti. Bundan sonra büyümemizi daha çok globalde gerçekleştirmeyi planlıyoruz. Bu da temsilcilikler ve distribütörlükler aracılığıyla devam edecek.

“Endüstri 4.0’ı içselleştirmeyen hiçbir makinacı artık hayatta kalamaz” şeklinde iddialı bir söyleminiz var. Bunu detaylandırabilir misiniz? 

Özellikle son yıllarda duymaya başladığımız ve önümüzdeki yıllarda daha sıklıkla duyacağımız önemli bir kelime Endüstri 4.0. Her makinaya ve her sektöre belli bir oranda uygulanması gerekiyor. Her makina, her fabrika illaki Endüstri 4.0’a uygun olacak ve Endüstri 4.0’ın tüm proseslerini uygulayacak diye bir formül yok. Her sektörün, ürünün ya da makinanın dinamiğine göre karar verilmesi, analiz edilmesi ve bu doğrultuda uygulanması gereken teknolojik bir sistemden bahsediyoruz. Endüstri 4.0, her şeyden önce esneklik demek. Önceden her ürün için ayrı bir hat imal ediyorsak veya ayrı bir paketleme makinası kullanıyorsak, şu anda tek bir paketleme makinasıyla üretim bandımızda olan birçok paketi değişim zamanı minimum olacak şekilde Endüstri 4.0 tabanlı dizayn edilmiş ve programlanmış makinalarla daha seri, daha hızlı ve daha yüksek kapasitede üretme potansiyeli geliyor. Bizim makinalarımızdaki veya sizin üretim prosesinizdeki tüm dataların, bilgilerin toplanarak arızalarla, kullanım ömürleriyle ya da bakım aralıklarıyla ilgili toplanan dataların sanal gerçeklikle analiz edilerek bir rapor haline getirilmesi ve arızanın oluşmadan önce tedbirinin alınması, enerji sarfiyatının düşürülmesi, daha verimli çalışılması ve makinaların kendi arasında haberleşerek RFID kartlarıyla kablosuz olarak haberleşerek çalışma ortamına gelecek. Eski sistemdeki veya şu anda kullandığımız büyük ve kapalı kutu elektrik panolarının devreden çıkıp daha kompakt cihazlarla IO-Link denilen iletişim ve haberleşme modülleri kullanılarak kablolu ve kablosuz olarak daha basit şekilde konfirme edilmesinden bahsediyoruz. Tabii maliyetiniz düşüyor, verimliliğiniz artıyor ve çok daha az yer kaplıyor. En basiti arıza noktalarınız azalmış oluyor. Makinada bir arıza olduğunda veya bir makina kontrolü yapmak istediğinizde hiç kimseye ihtiyaç duymadan, kılavuzun sayfalarını bile çevirmeden elinizdeki tabletle veya VR gözlükleriyle sanki makinayı siz tasarlamışçasına makinanın içerisine girip o üç boyutlu kesitten neyi nasıl yapacağınızın önceden görüp aynısını birebir makinanın içinde tatbik edebileceksiniz. Bu da size hem zaman kazandıracak hem maliyet avantajı sağlayacak hem de personelinizin çok vasıflı olmadan bu teknolojileri kullanarak sizin bakımınızı, işletmenizi ve operasyonunuzu yönetmenizi sağlayacak. 

Endüstri 4.0 ile birlikte istihdam nasıl şekillenecek? İşsizlik artacak mı? 

Endüstri 4.0 iki boyutla bunu etkileyecek. Birincisi, bazı dinamik ve bazı sektörlerde daha nitelikli arkadaşlara ve teknik insanlara ihtiyaç duyulacağı gibi ama bazı dinamik ve bazı sektörlerde de aslında teknik vasfı daha düşük çalışanlar olacak. Çünkü artık eskisi gibi çok iyi bir usta veya artık o makinayı çok iyi tanıyan bir teknikere bazı durumlarda ihtiyacınız kalmayacak. Çünkü zaten siz gözlüğü gözünüze taktığınızda sanal gerçeklikle beraber makinayı en düşük seviyedeki personelinize bile yaptırma imkanına sahip olacaksınız. Sadece bilgisayar kullanabilmesi, yorulmayı analiz etmesi yeterli olabilecek. Dolayısıyla iş bambaşka bir dünyaya gidiyor.

Size müşterilerinizden Endüstri 4.0’la ilgili talepler gelmeye başladı mı? 

Açıkçası bizim segmentimizdeki müşterilerimizin birçoğu bunu soruyor. Çünkü bilinçli, teknolojiyi takip eden, ne istediğini bilen ve ağırlıklı olarak yurt dışından teklifler almış ve yurt içinde de bizden aldığı teklifle yurt dışındaki teklifteki teknik data ve teknolojiyi kıyaslayan bir müşteri profilimiz var. Biz öncelikle mümkün olduğu kadar felsefemiz gereği, neyin ne olduğunu anlatmakla mükellefiz. Endüstri 4.0’ın aslında ne olduğunu, satın almayı düşündükleri makinada Endüstri 4.0’ın onlara neler kazandırabileceğini, nelerin fayda sağlayabileceğini, nelerin tatbik edilip nelerin edilemeyeceğini anlatıyoruz. Müşteri Endüstri 4.0’ın tanımını net olarak anladığı zaman zaten kendi makinasında neyin katma değer sağlayacağını, bu özelliklerin ne avantaj sağlayacağını öğrenip hayal ediyor. Hayal ettikten sonra makinamızda olup olmadığını görmüş oluyor. Genelde bu konuda katkı sağlayacak fonksiyonları ve makinamızın altyapısını buna göre yapıp, bunu teklifimizde de belirtiyoruz.

Sizce Endüstri 4.0 biraz daha farklı algılandığı için en azından mühendislik hizmetleri gözetilecek mi?

Biz tabii en ucuzu olsun, her şeyi olsun ve en iyisi olsun demeyi seven bir kültüre sahibiz. Her şeyden önce günlük hayatımızda da bu böyle. İyi anlatabildiğimiz ve gerçekten hayal ettirebildiğimiz sürece, sürecin uzayacağını düşünmüyorum. “Bunlar bunlar olsun yine de ucuz olsun” yaklaşımının henüz vakti var. Çünkü Endüstri 4.0’la ilgili her şey tam olarak net değil. Bunu daha net bir şekilde ortaya koyabildiğimiz zaman ve müşteri üretim kaybı yaşamayacağını, sevkiyat zamanının değişmeyeceğini, verdiği taahhüdü etkilemeyeceğini, gereksiz yere stok tutma maliyetinden kurtaracağını veya o an için o malzemeyi bulmak için herhangi bir sorunla karşılaşmayacağını anlatabildiğimizde iş daha bir netleşecek. Ve diyecekler ki, “Evet, Endüstri 4.0 altyapısına uygun bir makina almanın bir bedeli var ve bende bunu ödemeye hazırım.” Hazırım demeyi sağlayacaklarına inanıyoruz ama bunu iyi ortaya koyabilmek lazım. Genelde sizin söylediğiniz gibi yaklaşan firma profili biraz daha ufak ölçekli. Patronun işin içinde olduğu, yedek parçaydı, servis hizmetiydi gibi konularda iş döner dolaşır patrona kalır ve stresi yaşayanda gene o olur. Hem zaman hem para hem de üretim kaybının ucu en çok firma sahibine dokunur. Dolayısıyla süreç ve detaylar firma sahibine doğru anlatılabilirse, onların daha olumlu bakacaklarına inanıyorum. 

Makinaları da otomotiv sektöründeki gibi tanımlı hale getirip, müşterinin tamamen ihtiyaçlarına göre dizayn etmek faydalı bir model olmaz mı? 

Evet, bence de faydalı bir model dediğiniz gibi. Avrupa aslında böyle yapıyor biliyorsunuz. Bu Avrupa’nın genel makina üretiminin bir parçası, o da modüler tasarım altyapısıyla geliyor. Yani sizin ilave ettiğiniz her bir ilave fonksiyonu, opsiyon paket olarak sunuyor. Ama makinanın tasarımını yaparken bu opsiyon paketlerini modüler olarak tasarlamış oluyor. Siz o opsiyonu istediğinizde yeniden makina tasarlanmıyor veya alıp da ona mühendislik harcamıyor. O modül alınıyor modül olarak tasarlandığı için ana makinanın üstüne cıvatayla genelde monte ediliyor ve aslında bir bakıma Lego mantığıyla siz onu üst üste koyarak bütün opsiyonların içerdiği kalıba oturtuyorsunuz. Bence otomotiv çok güzel bir örnek. Otomobil sektörü de aynı mantıkla çalışıyor. Yani kapı aynı ama kapının içindeki deri aksamı değiştirdiğiniz zaman o sadece dışındaki derinin modülünü değiştiriyor. Yoksa sizin için kapıyı tekrardan tasarlamıyor. Dolayısıyla bu mantık her zaman bize çok büyük avantaj sağlar. Biz bazen her şeyi kendimiz üretmeye çalışıyoruz. Kaynağı da yapalım, bükelim, keselim, tornalayalım, frezeleyelim, makina imalatıyla ilgili her şeyi biz yapalım dediğimiz için iş ucundan kaçmış oluyor. Bu nedenle bir modüler tasarım çok daha mantıklı ve bizim üretime odaklanmamızdan ziyade aslında onun tekniğine, projesine ve Ar-Ge’sine odaklanmamız aslında bize daha fazla kaynak bırakacak bir çözüm olur.