Düzce'de gerçekleşen 5.9 büyüklüğündeki deprem birçok ev ve iş yerinde tahribat yaratmakla kalmadı, depreme hazırlıksız yakalanan çeşitli depolarda da ciddi mali hasarlara neden oldu. Özellikle lojistik depoları için büyük bir risk olan depremlerden etkilenmemek için tedbirler alınması şart.

VEFA ÇELİKAĞ STATİK RAF SİSTEMLERİ KONUSUNDA UYARDI

Can kayıplarına ve ciddi finansal kayıplara neden olabilecek deprem riskine dair yazıları ve paylaşımlarıyla uyarılarda bulunan Jungheinrich Türkiye Lojistik Sistemleri Müdürü Vefa Çelikağ, son olarak Düzce'deki depremde deprem hesapsız raf sistemi kullanması sebebiyle 7-8 milyon TL'lik hasar gören bir depoya ilişkin değerlendirmede bulundu.

MITSUBISHI FORKLİFT TÜRKİYE PAZARINA GİRİŞ YAPTI MITSUBISHI FORKLİFT TÜRKİYE PAZARINA GİRİŞ YAPTI

Konuya ilişkin sosyal medya hesabı üzerinden paylaşımda bulunan Çelikağ, "Jungheinrich olarak yıllardır deprem (dinamik) hesaplı raf sistemlerinin, deprem hesapsız (statik) sistemlere kıyasla farklarını anlatıyoruz. Keşke haklılığımızı böyle olaylar kanıtlamasa ancak 5.9 şiddetinde olan bir depremde bile 0.4 - 0.5G ivmeler görünen bir ülkede bu tip raflarla bu olaylar çok normal." dedi.

"Deprem mühendisliği doğru bir şekilde yapılmış raf sistemleri alın. Mevcut raflarınızı sorgulayın. Emin değilseniz bir bilene sorun." diyen Çelikağ, deprem riskine karşı dayanıklı raf sistemleri tercih edilmesi gerektiğini bir kez daha vurguladı.

DEPREM VE DEPO RAF SİSTEMLERİNE İLİŞKİN BİLGİLENDİRME YAPMIŞTI

Çelikağ'ın 2021 yılında kaleme aldığı yazısında intralojistik süreçlerdeki deprem yönetimine dair notları şu şekildeydi:

"Jungheinrich olarak küresel bir tedarikçi olmamız sayesinde, çok uzun yıllardır dünyanın neredeyse tüm deprem bölgelerinde dinamik (sismik) hesaplı raf sistemi tedarik etme tecrübesi kazandık. Raf sistemleri alanında ise dünyanın lider markalarından birisi olarak, uzun süre önce bu konuda ülkemizde örnek bir aksiyon alarak, depo raf sistemlerimizi deprem hesapsız olarak tedarik etmeme kararı alan öncü firma olduk.

Bilinmesi gerekir ki raf sistemleri, beton binalar veya çelik yapılar gibi sadece kendi yükünü, deprem yükünü, rüzgar veya kar yükünü taşımak üzere değil, aynı zamanda üzerlerine sürekli konulup alınan farklı ağırlıklardaki paletleri / yükleri taşımak üzere tasarlanan “yaşayan” dinamik sistemlerdir. Bu modüler sistemler birbirlerine çeşitli bağlantı elemanları ile montajlanmakta ve bir binaya kıyasla çok daha farklı ve alışılagelmişin dışında mühendislik gereklilikler içermektedir. Dolayısıyla depo raf sistemlerinin sismik mühendisliği sadece yapı mühendisliği değil lojistik operasyon bilgisi de gerektiren oldukça farklı bir uzmanlık alanıdır.

Ülkemizdeki çelik depo raf sistemlerinin mevcut yapı stokunu uzun yıllardır yaptığımız depo araştırmalarını bir araya getirerek incelediğimizde, bu raf sistemlerin neredeyse tamamının sadece düşey yani statik yüklere göre hesaplı olduğunu; bu yapılarda herhangi bir deprem (dinamik) yükünün göz önünde bulundurulmadığını açıkça görmekteyiz. Bu yöntem deprem riskinin hiç olmadığı ülkelerde (bkz. Avrupa’nın büyük bölümü) doğru olan, ancak deprem riskinin olduğu ülkelerde çok tehlikeli olan bir yöntemdir. Ülkemizin %42'si 1. derece deprem bölgesidir. Bu %42 olan bölümün içerisinde ana sanayimizin büyük bölümü bulunmaktadır. Aşağıdaki görselde ülkemizin ve Avrupa'nın deprem kuşaklarını görebilir ve ülkemizin Avrupa geneline kıyasla ne kadar yüksek tehlikede olduğunu anlayabilirsiniz.

Ülkemizde deprem yüklerine göre hesaplanmış raf sistemlerinin, bu konuya hassas yaklaşım gösteren raf üreticilerinin veya müşterilerin çabalarıyla çok nadiren de olsa kurulduğunu görmekteyiz. Ancak bu oran yetersiz olup maalesef %2’yi geçmemektedir. Arka planda dev bir güvensiz yapı stoku bulunduğu gibi bunun üzerine yenileri eklenmektedir. 

Bu konu ülkede aynı binalar gibi “kentsel dönüşüm” yerine “rafsal dönüşüm” olarak adlandırabilecek bir hareketin başlamasına ön ayak olmalıdır...

Bu eksiklikler deprem hesapsız raf sistemine sahip bir deponun aşağıdaki örnekler ile sınırlı kalmamak kaydıyla, birçok riski taşıması anlamına gelmektedir:

  • Depolarda çalışan binlerce personelin can sağlığı riski
  • Depolarda istiflenen milyarlarca lira değerindeki kritik öneme sahip sağlık, gıda, üretim amaçlı hammadde ve bitmiş ürün vb. birçok malzemenin yok olması
  • Depolarda çalışan makinelerin kullanılmaz hale gelmeleri
  • Depolarda rafların yıkımı sonrasında aylarca operasyon yapılamaması ve buna bağlı kayıplar
  • Maddi ve manevi birçok farklı zararlar
  • Müşteri kaybı, operasyon kaybı, itibar kaybı, hisse değeri kaybı
  • Rafların yıkılırken bina duvarlarına ve kolonlarına olağanüstü yükler bindirmesi sonucunda binanın da yıkımına sebep olabilecek olmaları ve daha niceleri...

Bu risklerin ticari etkileri sadece sigortalar ile teminat altına alınabilecek boyutta riskler değildir. Bu konuda firmaların yetkilileri sadece maddi veya manevi olarak değil, yasal olarak da ciddi yükümlülükler altındadır.

Daha önce Avrupa’da bir norm olmadığından, Amerika’da geçerli olan norm (RMI) ve ülkelerin yönetmelikleri referans alınırken, Avrupa’da 2016 yılında yürürlüğe giren EN 16681 normu ile ilk defa “Raf Sistemleri için Deprem Tasarım Kuralları” gündeme gelmiştir. Bu norm aynı yıl TSE tarafından TS EN 16681 olarak ülkemizde de yürürlüğe girmiştir. Ayrıca Türkiye Bina Deprem Yönetmeliği üzerinde belirtildiği gibi çelik taşıyıcı sistemler deprem yükleri göz önünde bulundurularak hesaplanmalıdır. Tartışmasızdır ki raf sistemleri de, boyut ve fonksiyon farketmeksizin, birer “çelik taşıyıcı sistemdir”.

Buna rağmen ülkemizde maalesef sıklıkla raf sistemlerinin deprem hesaplamasının yasal zorunluluk olmadığı gibi bir inanış vardır. Bu inanış asılsız olup, standartlara uyulması zorunludur. Bu kadar kritik ve hayati bir konuda önemli olan yasal zorunluluk aramaktan ziyade, mühendislik çözümü olan bir konunun, neden uygulanmadığının sorgulanmasıdır. Bu zorunluluğun denetim ve kontrolünde ciddi eksiklikler bulunduğu açıktır. Ancak bu eksikliklerin giderilmesini beklemektense doğru olanı bir an önce yapmaya başlamak gereklidir.

Global bir marka olarak uzun süredir uyguladığımız bu kararın tüm sektöre örnek olmasını temenni ediyor, deprem bölgelerinde can ve mal kaybı yaşamamak adına, statik hesaplı yerine, dinamik hesaplı raf sistemlerinin tercih edilmesini temenni ediyoruz."