Deprem riski yüksek bir coğrafyada yer alan Türkiye’de, yapıların dayanıklılığı her geçen gün daha fazla önem kazanıyor. ST Endüstri Radyo’da yayınlanan Depreme Dayanıklı Binalar programına konuk olan Kultech Mühendislik ve Yapı Teknolojileri Ltd. Şti. Genel Müdürü ve İnşaat Mühendisi Dr. A. Ata Kulaksızoğlu, prefabrik yapı sistemlerinden performansa dayalı tasarım yaklaşımına kadar uzanan geniş bir yelpazede görüşlerini paylaştı.
Yayında, Türkiye’deki mevcut yapı stokunun büyük ölçüde eski standartlara göre inşa edildiğini belirten Kulaksızoğlu, betonarme yapıların deprem performansında önemli zaaflar barındırdığını vurguladı. Özellikle kolon-kiriş bağlantıları, yetersiz donatı detayları ve düzensizliklerin yapı güvenliğini tehdit ettiğini ifade etti. Bu bağlamda hem yeni yapılar için ileri mühendislik çözümlerinin hem de mevcut yapılar için etkili güçlendirme stratejilerinin geliştirilmesinin şart olduğunun altını çizdi.
FOTO: Kultech Mühendislik ve Yapı Teknolojileri Ltd. Şti. Genel Müdürü ve İnşaat Mühendisi Dr. A. Ata Kulaksızoğlu
Prefabrik Yapılar Depreme Dirençte Öne Çıkıyor
Dr. Ata Kulaksızoğlu, Türkiye’de sanayi yapılarında sıkça kullanılan prefabrik yapı sistemlerinin, deprem güvenliği açısından büyük avantajlar sunduğunu belirtti. Betonarme elemanların fabrika ortamında ön üretimli olarak hazırlanması sayesinde kalite kontrolünün daha sağlıklı yapıldığını vurgulayan Kulaksızoğlu, "Prefabrik yapı sistemleri, mühendislik açısından yüksek potansiyele sahip. Ancak bu sistemlerin sahadaki bağlantı detayları titizlikle ele alınmalı." dedi.
Kulaksızoğlu ayrıca Kultech Mühendislik olarak Boğaziçi Üniversitesi iş birliğiyle gerçekleştirdikleri bağlantı detaylarına yönelik AR-GE çalışmalarını anlattı. Geliştirilen yeni bağlantı sistemlerinin hem yeni binalarda hem de güçlendirme projelerinde kullanılabileceğini söyleyen Kulaksızoğlu, bu çalışmaların patent sürecinin tamamlandığını ve yakında sektöre sunulacağını paylaştı.
Performansa Dayalı Tasarım ve Dijitalleşme Ön Planda
Deprem mühendisliğinde geleneksel “kuvvet temelli” yaklaşımın sınırlı kaldığını belirten Kulaksızoğlu, modern anlayışta “deplasman temelli” yani yapının yer değiştirme kapasitesine odaklanan performansa dayalı tasarım felsefesinin öne çıktığını dile getirdi. Bu kapsamda, özellikle Amerika ve Japonya gibi ülkelerde geliştirilen “kendini toparlayan (self-centering)” yapı sistemlerinin artık Türkiye’de de dikkate alınması gerektiğine dikkat çekti.
Programda dijitalleşme konusuna da değinen Kulaksızoğlu, BIM (Yapı Bilgi Modellemesi), ileri analiz yazılımları ve sensör teknolojilerinin yapı mühendisliğinde artık vazgeçilmez hale geldiğini söyledi. Sanayi yapılarının güçlendirme sürecinde 3 boyutlu tarayıcılar ve dijital modelleme araçlarının sağladığı katkının altını çizen Kulaksızoğlu, “Sahada doğru veri toplanmadan sağlıklı tasarım yapılamaz. Bu nedenle dijital teknolojilerle birlikte çalışmak artık lüks değil, zorunluluk.” diye konuştu.
Sürdürülebilirlik ve AR-GE Çalışmaları Birlikte Yürütülüyor
Sürdürülebilirliğin yapı sektöründe her geçen gün daha fazla önem kazandığını vurgulayan Kulaksızoğlu, betonun çevresel etkileri konusunda sektörün önlem almaya başladığını belirtti. Kendi uzmanlık alanlarında özellikle sismik dayanım ve malzeme verimliliği üzerine yoğunlaştıklarını ifade ederek, “Sürdürülebilirliği doğrudan hedefleyemiyoruz belki ama dolaylı yoldan, daha uzun ömürlü, daha güvenli yapılar tasarlayarak bu amaca hizmet ediyoruz.” şeklinde konuştu.
Yapı sağlığı izleme sistemleri (Structural Health Monitoring) konusunda da AR-GE projeleri yürüttüklerini belirten Kulaksızoğlu, özellikle İtalya merkezli bir startup ile yaptıkları iş birliklerinin sanayi yapılarında uygulanabilir çözümler ürettiğini söyledi. Performans analizine dayalı, doğrusal olmayan ve zaman tanım alanında yapılan hesapların standart hale gelmesi gerektiğini vurguladı.
Dr. A. Ata Kulaksızoğlu son olarak, depreme karşı hedef bazlı tasarım yaklaşımının önemine dikkat çekerek, konuyla ilgilenen mühendis ve uzmanlara bu alandaki yayınları takip etmeleri çağrısında bulundu. Kulaksızoğlu, “Deprem mühendisliği değişiyor. Bu dönüşümün içinde olmak, sadece güvenli yapılar inşa etmek değil, aynı zamanda bilgiyle hareket etmekle mümkün.” diyerek sözlerini tamamladı.