Bina ‘Akıllı’ Olunca İklimlendirme Giderleri Yüzde 30 Düşüyor Bina ‘Akıllı’ Olunca İklimlendirme Giderleri Yüzde 30 Düşüyor

6 Şubat tarihinde yaşadığımız elim felaketi, hayranlıkla ve merak duygularıyla inceleyip araştırmamız gerekirken, sınırsız cehalet, hırs ve kötülük yüzünden bu muhteşem doğa olayı felakete dönüştü. Maalesef şimdi duygularımız; derin bir üzüntü, sıkıntı ve utanma…

Hâlbuki binlerce insanımızı kaybetmeyip, ellerini sıkıp “Geçmiş olsun, Allah beterinden saklasın” diyebilmeliydik. Bunu söyleyebilmek için illa göklerden bir karar, talimat vs inmesine gerek yok. Tek yapmamız gereken TEKNİĞİNE UYGUN yapılar yapmak. Tek yapılması gereken bu. Tekniğine uygun yapılmayan yapılar kimseyi daha fazla zengin etmez. Hatta bireyin, toplumun, şehrin, ülkenin, gelecek nesillerin çok daha büyük kayıplar vermesine sebep olur. Herhangi bir doğa olayı ile yıkılmayacak binalar yapmak kimseye bir şey kaybettirmez, hatta güven, asalet, dirayet gibi paradan çok daha kıymetli birçok şey de kazandırır.

Peki, nasıl yapacağız bu dirençli sıfır enerji binaları? Bakınız Amerikan Enerji Departmanı dirençli- enerji verimli binaları (Resilient – Efficient) nasıl tanımlıyor:

Direnç (bazen "esneklik" olarak kullanılır) geniş bir şekilde "bir olaydan etkilenmeye direnme yeteneği veya bir olaydan etkilendikten sonra kabul edilebilir bir süre içinde, kabul edilebilir bir performans düzeyine geri dönme yeteneği" olarak tanımlanmıştır. "Bir felaket veya olağanüstü bir olay durumunda, enerji tasarruflu binaların faydaları maliyet tasarruflarının çok ötesine geçebilir. Enerji verimli olacak ve/veya yerinde enerji depolayacak veya üretecek şekilde tasarlanan binalar, barındırdıkları insanlar ve operasyonlar için daha yüksek düzeyde koruma sağlar.” (Erişim tarihi: 22/02/2023, Kaynak: https://betterbuildingssolutioncenter.energy.gov/resilience/about  )

Yani:

Sıfır Enerji Binalar = Deprem Dayanıklı Binalar

Sürdürülebilirlik çalışmaları yürüten birçok girişimde “Depreme dayanıklı sıfır enerji yerleşim nasıl planlanır?” sorusu uzun yıllardır sorulan, cevabı BİLİMSEL OLARAK araştırılan bir konudur. En genel şekliyle, binalarımızın, yerleşim yerlerimizin sürdürülebilir olması için yapılması gerekenler şu şekilde sıralanabilir;

  • Binalar ve yerleşim yerleri, denizin seviyesinin yükselmesi, nehir taşkınları, fırtına, kasırga, orman yangını, deprem gibi doğa olaylarına savunmasız yerlerde yapılmaz/planlanmaz.
  • İklim değişikliği etkilerinden, depremlerden veya askeri harekatlardan kentsel alanlara gelecek zararları en aza indirmek amaçlanmalıdır. Tabi ki ülkemiz için bu maddenin ilk adresi İstanbul’dur. İstanbul’un nüfus, bina ve ekonomik yoğunluğunun derhal asgariye indirilmesi ve hatta Anadolu’nun çeşitli bölgelerine dağıtılması gerekir.
  • Ekolojik veya tarımsal değeri olan alanların korunması ve geliştirilmesi gözetilmelidir. Örneğin Dünya’nın en verimli arazilerine ve florasına sahip Bursa Ovasına beton dökülmemesi, daha önce yapılanların toprağı rehabilite edecek şekilde geri alınması gerekir.
  • Kentsel miras alanlarını, tarihi binaları ve anıtların korunması ve uluslar arası ekiplerle birlikte hareket edilerek geliştirilmesi, bütün dünya insanlarına tarafından maksimum fayda sağlayacak şekilde korunarak yeniden yapılandırılması önerilmektedir.
  • Bitki örtüsü, parklar ve kentsel ormanlar yoluyla kentsel ısı adası etkisini azaltılmalıdır. Bu konuda çok meşhur bir görsel aşağıda görülmektedir. Şehrin tekniğine uygun olarak ağaçlandırılan bölgelerinde sıcaklıklar 30 °C yi geçmezken, hiç ağaçlandırma yapılmamış, sadece asfalt ve beton dökülmüş bölgelerde sıcaklıklar 50 °C ye ulaşır. Sıcaklıkların bu kadar yüksek olması sadece ileri yaşlardaki insanları değil bütün canlıları etkiler. Bu yüzden şehrin bilinçli olarak, tekniğine uygun bir şekilde yeşillendirilmesi tavsiye edilmektedir.


(Kaynak:
https://creativelyunited.org/the-importance-of-trees-in-an-urban-setting/temperatures-with-and-without-trees/)

  • Konut, kamu tesisleri ve altyapı sistemlerinin optimum işlevsellik ve enerji performansı seviyesinde çalışabilmeleri sağlanmalıdır. Kamu binalarında işlevsellik testleri ve araştırmaları yapılmalı, binaların mimarisi her kuruma özel olarak geliştirilmeli, ne gereksiz büyük ne de yetersiz sayılabilecek kadar küçük olmalıdır. Çok uzakta olmamalı, şehrin o bölgesindeki trafiği, sosyal hayatı olumsuz etkilememelidir. Karbon salınımı göz önüne alınarak, toplu taşıma alternatifli olarak projelendirilmelidir.
  • Konut, kamu tesisleri ve kamu hizmetlerinin fiziksel ve sosyal ihtiyaçları karşılamasını ve ekonomik eşitliği teşvik etmesi sağlanmalıdır. Mümkünse şehir/yerleşim yeri, bölgelere bölünüp her bir bölgenin kendi kendine yeterliği planlanmalıdır.
  • Konut, kamu tesisleri ve kamu hizmetlerinin yaşam döngüsü yatırım maliyetleri en aza indirmelidir. Tesis yapılırken de, ömrünü tamamladığında da ekonomik katkı sağlayacak şekilde planlanmalıdır.
  • Enerji ve su kullanımı açısından birbirlerinin tüketimini (fazlalıklarını ve açıklarını) dengeleyen, farklı bina tiplerinden oluşan sinerji bölgeleri (kümeleri) oluşturulmalıdır. Özellikle su kullanımı açısından, kullanılabilir tatlı suyun geri dönüşümü çok iyi planlanmalıdır. Örneğin soğuk hava deposu gibi termal enerji fazlasını atmak zorunda olan ve seralar gibi termal enerjiyi fazlasını kullanan binaların bir arada planlanması tavsiye edilmektedir.
  • Bütün bir yerleşim bölgesi için, araziyi korumak ve hava kalitesini iyileştirmek için özel ulaşımdan toplu taşıma geçiş, alternatifli toplu taşıma ağları şeklinde planlanmalıdır.
  • Yenilenebilir enerji kaynakları ile binalarda enerji üretimi, fosil yakıt tüketiminin sıfıra indirilmesi ile temiz ve bireysel enerji arzına öncelik verilmelidir. Şebekeden beslenme zorunluluğu olmayan, kendi küçük iç şebekesine enerji arz edebilen, hatta şebekeye enerji sağlayabilen yerleşim alanları tasarlanmalıdır.
  • Tüm enerji üreten ve kullanan tesislerde üretim ve işletme esnasında tüketilen enerji en aza indirilmeli, karbon ayak izi küçültülmeli ve enerji yoğunluğu azaltılmalıdır. Bunun için kısa vadede dünyanın en önde gelen ülkelerinin enerji yoğunluğu seviyesi hedeflenmeli, daha sonra daha düşük seviye için program oluşturulmalıdır.
  • Yeni inşaatlarda yenilenebilir olmayan malzemelerin kullanımını en aza indirilmelidir. Bütün malzemeler yeniden kullanıma uygun olmalı ve geri dönüşümü işi etkin bir şekilde sektör haline getirilmelidir.

Burada sıralanan öneriler doğa olaylarına dayanıklı yerleşim yerleri planlamak için dikkatlere sunulan bazı önemli hususlardır. Ancak deprem dayanıklı sıfır enerji sürdürülebilir yerleşim yerleri için yapılması, planlanması gerekenler sadece bu maddelerle sınırlı değildir. Esasen burada sıralanan maddeler biri “Bütünleşik Yerleşim Yeri Tasarımı” na teşvik etmektedir ve şehir bölge planlamacılar, mimarlar ve mühendislerden oluşan ehil bir ekip gerektirmektedir

Ümit ederim ülkemizde bir daha doğa olaylarının afete dönüşmemesi için bu günden itibaren ehil bir ekip tarafından, yeniden yapılanma, şehirleşme, deprem dayanıklı sıfır enerjili bölgeler oluşturmaya başlanır. İhtiyacımız olan tek şek buna karar vermektir.

Editör: Haber Merkezi