Dünyada 1.000’den fazla marka üreten Sapro, Avrupa’da doğrudan müşterilere ulaşabilmesini, sahip olduğu son derece büyük ve dinamik lojistik ağına borçlu. Özellikle Amerika ve Avrupa kıtasındaki müşterilerine en iyi şekilde hizmet verebilmek adına, 12 depoya sahip olan Sapro, dünyada yaklaşık 800 bin koli stoğu ile operasyonlarını yürütüyor. Stok sipariş konusunda arz-talep dengesini sağlamak için çok güçlü bir IT altyapısı ve lojistik entegrasyonu ile çalıştıklarını kaydeden SAPRO Genel Müdür Yardımcısı & İcra Kurulu Başkanı Murat Gönül, “Sürecimiz, müşterinin sipariş verdiği anla birlikte başlıyor. Otomasyon ağımız ve ERP sistemimiz sayesinde sipariş girildiği andan sevkiyata kadar stok, sipariş, depo, planlama ve kalite süreçlerimizin tümünü entegre bir şekilde yönetebiliyoruz” dedi. Depolama tarafında son dönemde pek çok yatırım yaptıklarını ve tüm depolarının entegrasyonunu gerçekleştirdiklerini söyleyen Gönül, sorularımızı yanıtladı.

Şirketinizin yapılanmasını ve yakın dönem iş gündemini anlatır mısınız?

Ürünlerini 60’dan fazla ülkeye ihraç eden, yüzde 40’lık pazar payıyla ıslak mendil üretiminde Türkiye private label sektörünün liderliğini üstlenen Sapro olarak, alanımızda Avrupa’nın da en büyük şirketlerinden biriyiz. Bugün İstanbul Silivri’de yer alan 45 bin metrekarelik tesisimizde, günlük 140 milyon yaprak üretim kapasitesiyle faaliyetlerimizi sürdürüyoruz. 700 çalışanımızın görev yaptığı fabrikamızda, yaklaşık 1.000 marka için üretim yaparak private label alanındaki öncülüğümüzü koruyoruz. Dünya üzerinde 6 kıtaya gerçekleştirdiğimiz ihracatla, Türkiye ıslak mendil ihracatında birinci sırada yer almaktayız. Tesislerimizde, kişisel bakımdan ev temizliğine, araç bakımdan endüstriyel kullanıma kadar çok farklı alanlara hitap eden ıslak mendiller üreterek, geniş bir ürün yelpazesiyle müşterilerimize hizmet sunuyoruz. Sapro olarak bir yandan Türkiye’nin en büyük perakende şirketleri için ıslak mendil üretimi gerçekleştirirken, diğer yandan kendi markamız olan Hops ile 2006 yılından bu yana pazarda yer almaktayız. 

Bu kapsamlı operasyonun ardında yatan en önemli özelliğimiz ise ıslak mendilde kullanılan tekstilden kolilere, ambalajdan ürün kapaklarına kadar, üretim için gerekli olan tüm bileşenleri Sapro bünyesinde üretebilme yeteneğimiz… Bu konudaki gücümüzü, her biri kendi alanında uzman olan ve uluslararası standartlarda çalışan grup şirketlerimize borçluyuz. Tetra ambalaj ve koli operasyonlarımızı yönetirken diğer bir grup şirketimiz olan Multipak, Sapro’nun ihtiyacı olan plastik parçaların üretimini gerçekleştiriyor. Lotus Teknik ise ıslak mendilin en önemli bileşenlerinden olan nonwoven’ın üretimini üstleniyor. 

Yakın dönem iş gündemimize baktığımızda ise amacımız, mevcut pazarlardaki payımızı artırırken bir yandan da yurt dışı pazarlarda, özellikle Amerika pazarında büyümek. Yapımına 2019 yılında başladığımız Bulgaristan’daki tesislerimizi bu yıl içinde faaliyete geçirmekse önceliğimiz… Bulgaristan’daki fabrikamız hayata geçtiğinde, günlük 8 milyon yaprak kapasiteyle üretim yapmaya başlayacak.  Bugün itibariyle bebek havlusunda 380 milyon, cep mendilinde 150 milyon, tekli mendilde 1 milyar 800 milyon adet olan üretimimizi artırmaya devam edeceğiz. 2020 yılı sonundaki diğer bir hedefimiz de Türkiye’de ihracatta ilk 200’ün, ISO 500’de ise ilk 400’ün içinde yer almak. Tüm otomasyon ve endüstri 4 çalışmalarımızı gerçekleştirdikten sonra üretim kapasitemizi artırarak 2023’te şu ankinden tam 2 kat fazla kapasiteye ulaşmayı hedefliyoruz.  

Markanız ülkemize alanında ne gibi ilkleri kazandırdı? 

30 yıllık tarihimize baktığımızda, ülkemize gerek teknoloji gerekse inovasyon anlamında birçok ilki kazandırmış olmanın mutluluğunu yaşıyoruz. Her şeyden önce, ıslak mendili hem Türkiye’de hem de Avrupa’da tüketicilerle tanıştıran ilk markalardan biri olmak övünç kaynağımız. Islak tuvalet kâğıdını Türk tüketicisi ile ilk buluşturan marka Sapro. Bebek havlu üretiminde annelere kullanım kolaylığı sağlamak amacıyla “interfold” katlamayı ve “inline moisturising” teknolojisini ilk kullanan marka yine biziz. Yıllar önce Türkiye’de ilk defa non-alerjen parfüm üretimi için tedarikçilerimizi yönlendirerek bir ilki gerçekleştirmekle de gurur duyuyoruz. Ürün tarafında gerçekleştirdiğimiz ilklerin yanı sıra ihracat alanındaki başarılarımızla da iş dünyasına öncülük etmeyi sürdürüyoruz. Kurulduğumuz günden bu yana tüm dünyaya yönelik üretim yapan bir firma olarak, 30 yıldır 6 kıtaya ihracat yapma başarısını gösteren nadir firmalardan biriyiz. 

Tasarımdan başlayarak ürünlerin sevkine kadar geçen süreçleri paylaşır mısınız bizimle? 

Sapro olarak AB ve uluslararası standartlara uygun ürünler geliştirme felsefemiz, tasarımdan sevkiyata kadar tüm süreçlerimize yansıyan bir yaklaşım. Dolayısıyla ürünlerimizin tasarımı ve geliştirmesinden, üretimi ve ihracatına kadar her süreçte büyük bir titizlikle çalışmaktayız. Sapro’nun Türkiye’nin en fazla Ar-Ge yatırımı yapan 300 firmasından biri olmasının ardında da bu felsefemiz yatıyor. Grup olarak gerçekleştirdiğimiz bütün çalışmalarımız ve üretimlerimiz, kapsamlı Ar-Ge faaliyetlerini gerekli kılıyor. Bu nedenle Sapro bünyesinde, 7 farklı laboratuvar var. Son teknoloji ürünü cihazlarla donatılmış laboratuvarlarımızda, 100’den fazla parametre, kendi alanında yetkin uzmanlar tarafından ISO 17025 standardına uygun şekilde analiz ediliyor. Öte yandan, daima en iyisini üretmek için teknolojiyi de yakından takip ediyoruz. Hijyenik üretim gerçekleştirmek üzere tasarlanmış olan fabrikamız ‘’akıllı bina’’ teknolojisiyle donatılmış durumda ve Avrupa Komisyonu talimatları doğrultusunda faaliyet gösteriyor. Islak mendil üretimi için gerekli olan hammaddeleri, grup şirketlerimizden tedarik ediyoruz. Bu bağlamda, tam bir dikey entegrasyon uygulamasını benimsediğimizi söyleyebilirim.

1.000’den fazla marka üreten bizim büyüklüğümüzdeki bir şirketin, Avrupa’da doğrudan müşterilere ulaşması için son derece büyük ve dinamik bir lojistik ağına sahip olması gerekiyor. Bu nedenle, özellikle de Amerika ve Avrupa kıtasındaki müşterilerimize en iyi şekilde hizmet verebilmek adına, 12 depomuz bulunuyor. Buradaki amacımız, müşterilerin siparişlerini en kısa zamanda karşılayabilmek. Tüm dünyada yaklaşık 800 bin koli stoku ile operasyonlarımızı yürütmekteyiz. Stok sipariş konusunda arz-talep dengesini sağlamak içinse çok güçlü bir IT altyapısı ve lojistik entegrasyonu ile çalışmaktayız. Sürecimiz, müşterinin sipariş verdiği anla birlikte başlıyor. Otomasyon ağımız ve ERP sistemimiz sayesinde sipariş girildiği andan sevkiyata kadar stok, sipariş, depo, planlama ve kalite süreçlerimizin tümünü entegre bir şekilde yönetebiliyoruz. 

Bir siparişin karşılanma süresi yurt dışında bulunan stoklarımız sayesinde iki gün, depo stoklu çalışmadığımız müşteriler içinse on gün sürüyor. Tüm bunları gerçekleştirmek için iç süreçlerimize entegre etmiş olduğumuz ERP programı ile operasyonlarımızda mükemmelliği yakalıyoruz. Kullandığımız bütün programların bağlı olduğu otomasyon altyapımız sayesinde tüm iş süreçlerimizi otomatik olarak yürümekteyiz.

Yeni depo, tesis ya da teknoloji yatırımı kararı nasıl veriliyor? Öne çıkan yatırım kriterleri nelerdir? 

Belirttiğim üzere teknoloji yatırımı, bizim için süreklilik arz eden bir konu. Hem Türkiye’de hem de uluslararası arenadaki öncülüğümüzü teknolojiye sürekli yaptığımız yatırımlarla sağlıyoruz. Örnek vermek gerekirse, dijitalleşme stratejimizle hem iş süreçlerimizi dijitale taşıyor, hem de tüm üretim hattında bulunan makinalarımızın haberleştiği, veri oluşturduğu yapay zekâ çalışmalarına odaklanıyoruz. Aynı zamanda dünyadaki tüm depolarımızın bir merkez üzerinden hem birbirleriyle hem de müşterilerle entegre çalıştığı bir otomasyon sistemimiz bulunuyor. Bu sayede anlık olarak tüm hareketleri izleyebiliyoruz. Dünyanın neresinde olursa olsun sipariş, fatura ve irsaliye işlemlerini anı anına görebilme yeteneğine sahibiz. Depo ve tesis gibi konulardaki yatırım kararlarımızı da teknolojiyi güncellemenin yanı sıra kapasite artırım hedeflerimiz doğrultusunda alıyoruz. Son olarak Bulgaristan’da hayata geçirdiğimiz tesis yatırımımız, kapasite artırma hedefimizle birlikte Avrupa pazarındaki etkinliğimizi daha da artırma stratejimizin bir parçası. Bu yatırıma başlarken elbette coğrafi konum, iş gücü kapasitesi gibi birçok kriteri göz önünde bulundurduk. 

Yakın dönemde depolarınızda ne tür bir yatırıma imza attınız? Ne gibi avantajlar sağladı? 

Devamlı büyüyen, dinamik bir yapıya sahip olduğumuz için teknoloji yatırımlarına hızla devam ediyoruz. Depolama tarafında da son dönemde pek çok yatırım yaptık. Öncelikle tüm depolarımızın entegrasyonunu gerçekleştirdik. Bu kapsamda, merkezimizle birlikte diğer tüm depolarımızda GS1 barkod etiketi üretimi yapabilir hale geldik. Yine depolarımıza yönelik yaptığımız yatırımlarla FIFO uygulaması gerçekleştiriyor ve son kullanma tarihleri ile ürünlerimizi takip ediyoruz. Gerçekleştirdiğimiz adresleme sayesinde ise hangi depomuzda, hangi lot numaralı üründen, kaç adet olduğunu anlık olarak takip edebilmekteyiz. Sağladığımız bu avantajların yanı sıra merkezde gerçekleştirdiğimiz üretim ve depolarımızdaki takibi palet izleme sistemi ve RFID ile yapabiliyoruz. Kullandığımız tüm bu teknolojiler depolama tarafındaki iş süreçlerimizi en hızlı şekilde gerçekleştirmemizi sağlıyor. 

Depolarınızdaki ekipmanlarda tercih yerli mi yabancı mı oluyor? Neden? 

Sapro olarak hem dinamik hem de yoğun bir yapıya sahip olduğumuz için verimlilikleri daha yüksek, dayanım süreleri daha uzun olan Avrupa menşeili makinaları tercih ediyoruz. 

Depo yönetim yazılımlarınız ve ERP entegrasyonu üretim süreçlerine ne tür katkılar sağlıyor?  

Tüm sistemlerimiz ERP ile uyumlu barkod sistemleri kullanılarak çalışıyor. Kullandığımız Barkod ve RFID teknolojisi sayesinde fiziksel olarak yapılan tüm uygulamalar, ERP programında da gerçekleştirilebiliyor.  

Sanayinin Dijital Dönüşümü vizyonunuz nedir? Varsa pilot uygulamalarınızdan bahseder misiniz? 

Kendi alanımızda Türk sanayinin lider firmalarından biri olarak, sanayinin dijital dönüşümünü son derece önemsiyoruz. Ülkemizde faaliyet gösteren her ölçekten sanayi kuruluşu Sapro’nun çalışmalarını kendilerine örnek alıyor. Gerçekleştirdiğimiz çalışmalarla farklı alanlarda faaliyet gösteren sanayi firmalarına ilham vermeye ve ülkemizin dijital dönüşümüne katkı sunmaya devam ediyoruz. Öte yandan, dijital dönüşümü sadece teknolojik yatırımlar olarak ele almayıp, bu dönüşümü yeni iş yapış şekillerimizin adaptasyonunu da içeren bir süreç olarak görüyoruz. Tüm süreçlerimizi ve iş akışlarımızı otomasyon aracılığıyla yönetiyor ve mevcut IT yapımıza entegre ediyoruz. Bu sayede kurumsal kaynak planlamadan üretime kadar tüm programlarımız, iş süreçlerimiz ve iş akışımız ile bütünleşik bir şekilde çalışabiliyor. Bu yapımız da operasyonlarımızı en çevik şekilde yönetmemize, ihracat gibi öncelikli hedeflerimize daha iyi odaklanabilmemize olanak tanıyor.