Yol ve Yapı Endüstrisi, agrega sektörünün önde gelen markaları arasında yer alıyor. 35 yılı aşkın tecrübesi ile çalışmalarını sürdüren markanın gündemini, Yönetim Kurulu Üyesi İnşaat Yüksek Mühendisi Mesut Uzal ile konuştuk. Agreganın önemi hakkında bilgi veren Uzal’ın üzerinde durduğu konulardan biri de sektörde yaşanan sorunlar.  Akaryakıt ve enerji maliyetlerinin yüksek olmasının sektöre olumsuz yansıdığını dile getiren Uzal, agrega üreticilerinden alınan yüzde 4 devlet hakkının yüzde 2’ye indirilmesi gerektiğinin altını çiziyor.

Yol ve Yapı Endüstrisi hakkında bilgi verir misiniz?

Yol ve Yapı Endüstrisi 1983 yılında Uzal, Aydın ve Ülgezen aileleri tarafından kuruldu. Ailelerin İstinye’de bulunan taş ocağı, 1982 yılında ihtilal sonrası Milli Güvenlik Kurulu Kararı ile bulunduğu alanın sit bölgesi olarak kabul edilmesiyle kapatıldı. Üç aile birleşerek, Sultangazi Cebeci Taş Ocakları’nda Yol ve Yapı Limited Şirketini kurdu. Bu bölgeden çıkan taşın kalitesini bildiğimiz için burada bir maden ocağının ruhsatını satın aldık. Buradaki ocağımızı faaliyete geçirdiğimiz ilk yıllarda yaklaşık 60 ton saatlik kapasitemiz vardı. Şu anda ise saatte bin ton kapasitemiz bulunuyor. Agregada önemli olan kayanın cinsidir. Bu kaya devoniyen kalkerdir. Bu nedenle en iyi yapı malzemesidir. Hem asfalt hem de beton yapımı için ideal malzemedir. Ana kayanın üzerindeki hafriyatın alınması ardından temiz kayaya ulaşıldığında ayna diye tabir edilen, atmosfere açık cepheden yaklaşık 2- 3 m aralıklarla 3 ya da 4 Inç delikler deliniyor. Delici makinelerin deldiği karotların içerisine patlayıcı madde koyularak, patlatılıyor. Kayadan kopmuş olan irili ufaklı kaya parçaları balast olarak tabir edilir. Bu balastlar, iş makineleri ile damperli kamyonlara yükleniyor. Taş, konkasör tesisinde kırılıyor. Ardından kırılan taş dört katlı büyük eleklerde beş ayrı cins malzeme olarak silolara depolanıyor. Bu beş cins malzemeyi, çoğunlukla hazır beton tesislerine ve asfalt fabrikalarına satıyoruz.

Yapının mukavemetli olması için kullanılan hazır betonun kalitesi önemli. Burada agreganın rolü nedir?

Binaların statik sistemlerini oluşturan kolon, kiriş ve döşeme betonarmedir. Bunların içerisindeki beton su, çimento, kum ve mıcırdan oluşur. Kışın dona karşı, yazın sıcağa karşı kimyasal kullanılır. Mıcır; birbirlerine değme yüzeyinden yapının ağırlığını zemine aktarır, yani taşıyıcı sistemi ayakta tutar. Binanın basınç direncini mıcır sağlar. Çimento hamuru iki mıcırı birbirine bağlamaya yarar. Mıcır diğer adıyla agrega, olmazsa beton ve asfalt olmaz.

Avrupa’da hazır beton yollar çok yaygın, Türkiye’de ise pilot uygulamalar yapıldı.  Beton yol yapımları sektörünüzü nasıl etkiler?

Beton yolların uygulanması agrega, çimento ve hazır beton sektörünü olumlu etkiler. Bu konuda karar verici olan Karayolları Genel Müdürlüğü asfalta öncelik veriyor. Bu nedenle asfaltın bir standart yol olarak kullanılmasına devam edilecektir. Beton yolların yapımı için çaba sarf edildi; ancak henüz yeterli gelişme sağlanamadı.

Agrega üretiminde kullandığınız makine ve ekipmanlardan bahseder misiniz?

Taş kırmak için kullanılan konkasör makinemiz bulunuyor. Bunlar çeneli konkasör, darbeli konkasör veya çekiçli konkasör olarak tanımlanıyor. Bunlar, iri taşları 0-25 milime getiriyor. Gradasyonda Alman DIN normu ve Avrupa normu ya da Amerikan ASTM (American Society for Testing and Materials) ölçülerine uygun malzeme isteniyor. Bunlar da 0.5 milim taş tozu, 5 – 13 milim 1 numara mıcır, 13 – 20 milim 2 numaralı mıcır, 20 – 26 milim 3 numaralı mıcır, 26 – 38 milim ise 4 numara mıcır olarak adlandırılıyor. Bu şekilde mıcırlar eleniyor, sınıflandırılıyor ve satılıyor. Kırma makinelerinin dışında ise hafriyat için ekskavatör, delmek için paletli deliciler, yüklemek için loder veya lastik tekerlekli yükleyiciler ve bunların dahili şantiye içindeki hem hafriyat hem de balast nakli için de damperli kamyonlar kullanılıyor.

Yeni saha araştırmalarınız, yatırımlarınız olacak mı?

Firmamızın Cebeci’de yeni bir yatırım projesi bulunmuyor. Çünkü bölgede yaşayan halk, çevre kirliliğinden şikayetçi. Biz her ne kadar hava temizleme araçları kullanıyor olsak da, taşın kırılma esnasında çok küçük partiküller açığa çıkıyor. Havaya dağılan tozlar, yağmurla indirgense dahi çimento boyutunda oldukları için bu partiküllerin tamamı yok edilemiyor. Bu sebeple maden ocakları hoş karşılanmıyor ve kapatılması talep ediliyor. Yatırım alanlarımız kısıtlı olduğu için şimdiden pek fazla bir şey söyleyemiyoruz. Ancak devlet bize “buradaki ocakları taşıyın” der ise o zaman kapasite artırımına yönelik yatırımlar yapabiliriz. Nüfus artmasına paralel yol ve yapı ihtiyacı doğdukça agregaya olan talep de artıyor. Zaman içerisinde kurulu olan mevcut agrega tesisleri yetersiz kalacağı için yeni tesisler kurmak gerekecektir. Her taş, yapı malzemesi olarak kullanılamaz. Cebeci’den çıkan taş kaliteli. Fiziki, kimyasal, petrografik ve mineralojik olmak üzere dört temel grub altında taşın 100’ün üzerinde de özelliği bulunuyor. Bu kriterlerin hepsine en ideal çözümü sağlayan taş budur. 1 metreküp betonda yaklaşık 10-15 kilo çimento tasarrufu, bin ton asfaltta da 10-15 kilo bitüm tasarrufu sağlar. Bu nedenle Cebeci bölgesi, maden koruma havzası adı altında koruma altına alınmalıdır. Bölgeden çıkan kaliteli taş sona erene kadar kullanılmalı. Ancak bölgedeki taş rezervi bitmez. Taşın mevcut teknoloji ile yeryüzüne çıkarılma şansı azaldığında başka bir bölgede taşa bakılması gerektiğini düşünüyorum.

Peki yeni makine yatırımı planlıyor musunuz?

Cebeci’de kullandığımız makinelerimiz yeni… Geçtiğimiz yıllarda iş makinesi ve kamyon yatırımı yapmıştık. Bu makinelerin ekonomik ömrü tamamlandığında ve işletme masrafları arttığında bu makineleri yenileriz. Sektörümüzün en büyük gideri akaryakıt!. Nitekim akaryakıt, maliyetin yüzde 40’ını oluşturuyor. Bunda ocakların çok fazla genişlemesinin ve burada derine inilmesinin etkisi var. Konkasörler ise elektrikle çalışıyor. Sektörün ikinci önemli maliyet giderini ise elektrik oluşturuyor. Akaryakıt ve elektriğe mümkün mertebede zam yapılmaması gerek. Bunun içinde çok doğru makro ekonomik politikalar uygulanmalı. Şöyle ki bütçe açığı ve cari açık makul düzeyde olmalı. Normal koşullarda finanse edilebilir olması gerek.

Sektörün canlanması için neler yapılması gerek sizce?

Sektörün canlanması için öncelikle Türk Lirası fazilerinin düşmesi, bunun için de enflasyonun düşmesi gerek. Bugün inşaat maaliyetleri çok yüksek! Bu sebeple de satış fiyatları, insanların satın alma gücüne göre yüksekte kalmıştır. Mortgage kredisinin aylık faizleri yüksek olduğunda insanlar kendilerinin oturabileceği bir semtte A sınıfı daire alma şansına sahip değil. Bu nedenle makro açıdan faizlerin düşmesi gerekiyor. Doğru ekonomi politikası ile tüm bunlar olabilir.

Öte yandan agrega çok önemli bir sektör, nitekim büyümenin de temelidir. Agrega olmadan yapı olmaz, yapı olmazsa sanayi de olmaz… Bu nedenle bu sektöre gerekilen önem verilmeli! Maden İşleri Genel Müdürlüğü’nden birtakım taleplerimiz var. Tüm madenlerden yüzde 2 devlet hakkı alnıyorken, agregadan yüzde 4 alınıyor. Agrega sektöründen de yüzde 2 devlet hakkının alınmasını talep ediyoruz. Ayrıca bu ödemeyi, ertesi senenin 30 Haziran tarihinde tek seferde yapmakta zorlanıyoruz. Her şey yeniden yapılandırılıyor! Bu ödemeyi yedi taksit veya 30 Haziran, 30 Eylül ve 31 Aralık’ta olacak şekilde üç taksit şeklinde yapmayı talep ediyoruz. Çünkü sektörde kar marjı çok düşük ve zor şartlarda üretim yapılıyor. Bunun yapılması bütçeye herhangi zarar vermeyecektir. Bunlar olduğu takdir de daha büyük şevk ile madencilk faaliyetlerimize devam edeceğiz.

Çevreye zarar vermemek adına neler yapıyorsunuz ya da sektörünüzde neler yapılması gerek sizce?

Türkiye’de maden ocakları, belli çevre ve şehircilik kriterlerine uygun bir şekilde çalışmak zorunda. Maden Kanunu’nun yanı sıra Çevre Yasası’da var. Burada belirtilen maden ocaklarını kısıtlayıcı kurallara uyuyoruz. Çevre ve Şehirclik Bakanlığı’nın akredite kuruluşlarından destek alıyoruz. Hizmet aldığımız bu firmaları önerileri doğrultusunda hareket ediyoruz. Örneğin konkasörlerin sulu olarak yıkanması belirtiliyor. Şöyle ki konkasörden eleğe, elekten silolara gelen taştan toz çıkmaması, aynı zamanda eleğe düşen mıcırında ıslak olmaması gerekir. Bunu çevreci makinelerle sağlıyoruz. Firmamız havaya çıkan partikül tozunun yüzde 98’ini indirgeyebiliyor. Öte yandan ocak içindeki yolları suluyoruz. Stokların üzerini pulverizasyon ile sulanarak rüzgar etkisi ile tozun kalkmasını önlüyoruz. Ayrıca ocak çıkışından yola kadar olan mesafe sulanıyor. Lastik yıkama tesisinde ise nakliye kamyonlarının lastiğine bulaşan tozlar ana yola çıkmaması için yıkanıyor. Tüm bu önlemlere karşın kısmen bir toz çıkıyor. Ancak toz ölçümü yapıldığında çevredeki tozun yüzde 2’sinin ocaktan kaynakladığı görülecektir. Rüzgar ile birlikte toprakta kalkıyor ve buna yapılabilecek bir şey yok ne yazık ki! Çevre sağlığına dikkat etmek için bizler elimizden gelen her şey yaptık ve yapmaya devam ediyoruz.