Güler Demir firmasının Ticari Direktörü Olcay Güler, fabrikaya yaptığımız ziyaretimizde "Endüstri 4.0’ın olmazsa olmazı fabrika içerisindeki ERP yazılımını bir yıl önce devreye aldık. Demir çelik sektörü özelinde yazılmış, yerli bir yazılım olması bizim tercih nedenimizde etkili oldu" dedi. Olcay Güler, bu yıl teknolojiye büyük yatırımlar yapacaklarını bildirdi.

Güler Demir firması, 1979 yılında Orbay Güler tarafından “Güler Doğrama” adı altında Bursa'da 35 metrekarelik alanda demir atölyesi olarak faaliyete başladı. 1994 yılında şirket statüsüü aldı. Bugün de hala aynı ticari unvan ile 5 bin metrekare açık, 3 bin 500 metrekare kapalı alan içinde 80 personeli ile çelik konstrüksiyon alanında faaliyetine devam ediyor. Kurulduğu ilk günden itibaren şirket çelik konstrüksiyon alanında; kaliteli ve güvenli hizmeti, uygun fiyat politikası, müşteri odaklı çalışması, disiplini ve dürüstlüğü ile müşterilerinin ve tedarikçilerinin güvenini kazanıyor. Bu güven ve ilkeler ile her geçen gün kendini geliştirerek çelik konstrüksiyon sektörü adına çalışmalarını devam ettiriyor.

Olcay Bey, firmanızdan biraz bahsederek röportajımıza başlayalım… Güler Demir Çelik markasının üretimlerinden biraz bahseder misiniz?

Güler Demir firması, 1979 yılında rahmetli babamızın atölye olarak kurduğu ufak bir şirket olarak çalışmalarına başladı. 1994 yılında limited şirket oldu, o günden bu yanada çalışmalarımıza devam ediyoruz. 10 yıllık bir süreçten bu yana ihracat çalışmalarımıza imza atıyoruz. Uludağ Gazoz, Özdilek, Umut İnşaat, Sönmez Holding gibi Bursa’nın köklü firmalarına çok uzun yıllardır hizmet veriyoruz. Bununla beraber birçok şehir içi, şehir dışı ve yurt dışı projelerimiz oldu. Daha ziyade çelik konstrüksiyon, hatta daha doğrusu yapısal çelik alanında hizmet gösteriyoruz. Bu noktada endüstriyel yapılar, fabrika inşaatları, çelik bina inşaatları, benzinlikler, geçitler, çelik çatılar olmak üzere projesi olan birçok çelik üretimini yapabiliyoruz.

Güler Demir şu anda toplamda 5 bin metrekarelik alanda, 3500 metrekaresi kapalı olmakla beraber hizmet sunuyor. Değişmekle beraber 80 öz kadromuz bulunuyor. Bu rakam projelerimize göre çoğalabiliyor.

ÜRETİM TEKNOLOJİSİNDEN ZİYADE İNSANA YATIRIM YAPIYORUZ”

Üretim parkurunuzda hangi makinaları kullanıyorsunuz?

Plazma kesim makinalarında Ajan’ı tercih ediyoruz. Makasta genel itibariyle Baykal marka makaslarımız var. Kaynak makinalarında MagmaWeld Oerlikon’un ürünleri mevcut. Hatta tüm kaynak ekipmanlarımızda onları tercih ediyoruz. Vinçlerimiz çok çeşitli… Bursa’da Pekiş Vinç’in vinçleri var, Konya’da Özfatih’in vinci bulunuyor. Toplamda yedi adet tavan vincimiz var. Ruko marka manyetik matkaplarımız bulunuyor. İtalyan menşeli Fijet marka delik delme operasyonlarında kullanacağımız 3 eksenli yeni bir makina satın aldık. Yakın zamanda o devreye alınacak. Şu anda üretimde ona alan açılıyor. 40 metre uzunluğunda ve bildiğimiz kadarıyla Bursa’da kimsede henüz böyle bir makina yok.

Aslında parkurunuzda neredeyse yarı yarıya bir yerlilik durumu var…
Şu an neredeyse hepsi yerli… Ruko yabancı ama küçük makinalar arasında bulunduğu için ağırlıklı olarak yatırımlarımızda yerlilik tercih nedenidir. Bizim işimiz daha çok insanlarla olduğu için üretim teknolojisinden ziyade insana yatırım da yapıyoruz. EN 1090 belgesine sahibiz. Bu da şu demek oluyor ki çeliğe CE basabiliyoruz. Yurt dışına ürün gönderimi yapılırken bu damga çok önemlidir. Bu belgeyle ilintili olarak WPS, PQR gibi kaynakçı ve personel eğitimlerimiz oluyor. Makina hazırlamalarımız gerçekleşiyor…

Yerli üretimin geldiği nokta için neler düşünüyorsunuz?

Açıkçası nereye geldiğimizi değerlendirirken ekolojik yapıya da bakmamız lazım. Bir durumun oluşması için doğru çevre faktörlerinin oluşması gerekir. Bana göre bence çok iyiyiz. Devlet kanalında vergi ve demir çelik sektörünün yaşadığı sorunlar gözetildiğinde iş hukukunun geçerliliğinden tutun da ekonomideki dalgalanmalara kadar tüm ekolojik yapı içerisinde oldukça iyi noktalarda olduğumuzu söylemek mümkün. Yaşanan olumsuzluklar maalesef Türk makina sektörünü direkt ve derinden etkiliyor. Bu ortamlara göre çok iyiyiz fakat yurt dışına çıktığımızda farkların olduğu görünüyor. Bir kere makinaya bizden çok daha ucuza sahip olabiliyorlar. Yerlilik burada çok büyük bir etken olmakla beraber kur konusu da mühim. Bizim 2 milyon birim paraya aldığımız makinayı onlar orada 500 bin nominal değerde alabiliyorlar. Ve bu teknolojinin geçişi konusunda çok etkili oluyor. Ancak bunlara rağmen Bursa’da otomotiv sektörü gibi sektörleri gördüğümüzde, genel üretimimizin bu şartlara göre çok iyi olduğunu düşünüyorum.

“TEKNOLOJİK GELİŞMELERİ TAKİP ETMEK ÇOK ÖNEMLİ”

Demir çelik sektörüne robotlu sistemler entegre olmaya başladı mı? Endüstri 4.0 süreci bu alanda da kendini gösteriyor mu?

Kesinlikle… Bizim sektörümüzde de şu an en çok gündemde olan konu bu! İşçilik maliyetlerinin yanı sıra işçilik kalitesinde de önemli bir konu. Konstrüksiyon alanında ya da imalat kanalında çok gündemde bir konu. Biz Güler Demir olarak Endüstri 4.0’ın olmazsa olmazı fabrika içerisindeki ERP yazılımını bir yıl önce devreye aldık. Pronera markasına sahip olan bu yazılımımız, demir çelik sektörü özelinde yazılmış bir programdır. Türk menşeli, yerli bir yazılım olması da bizim tercih nedenimizde etkili oldu. Bu açıdan destek olabilmek adına da çok ciddi bir karşılıklı backup oluşturduk. Sistemi aldığımız halden şimdiki kullanılan yapısına oluşması için ciddi bir evrim geçirttik. Şu an Güler Demir’de sipariş gelme noktasında, sözleşme imzalandığı gibi tamamen her şey yazılım üzerinden takip ediliyor. Sipariş açılması, projenin üretime alınması, stok ve personel takibi gibi konuların hepsi aynı sistemde bulunuyor. Bu tabii bizim sektörümüzde çok olmayan bir konu. Bununla birlikte maliyetlerin aslında nerelerde oluştuğunu da daha iyi görebiliyoruz.

Robotik sistemler otomotiv gibi metal işlemedeki seri üretimlerde ciddi boyutlarda kullanılıyor. Ancak bizim gibi proje bazlı çalışan kurumlarda robot teknolojisi biraz daha pahalı kalabiliyor. Yazılım çok önemli, her yeni ürettiğimiz projede yeni bir yazılım yapmamız gerekiyor. Bu noktada maliyetli ve çok fazla da ülkemizde henüz alt yapısı sağlam bir şekilde bulunmuyor. Ancak üretim odaklı olarak şunu söyleyebilirim; gelecekte, önümüzdeki beş senelik periyotta Endüstri 4.0’a adapte olamayan firmaların yaşamsal döngüsü tersine dönmüş olacak. Çünkü rekabet etmek imkansız hale gelecek. Bir yazılım sayesinde gerek kendi gerekse müşterilerimiz açısından göremediğimiz şeyleri görmeye başladık. Bu açıdan da teknolojik gelişmeleri takip etmek çok önemli.

Güler Demir’in imza attığı son projeler arasında neler var?

Son olarak Ağaoğlu Maslak 1453 projesinin neredeyse tüm çelik konstrüksiyon işleri Güler Demir markası altında ürettiğimiz ürünlerle tamamlandı. Yaklaşık üç sene kadar orada çalışmalarımız oldu. Bunun yanı sıra Karayolları’nın 14’üncü bölgede 10 adet üst geçidini yapıyoruz. Muhtelif şehirlerde bu çalışmalarımız sürüyor. Onun haricinde Bursa’da Bursaspor Tesisleri’nin yanında yeni tribünün stat ve konstrüksiyon çalışmalarını yaptık. Belçika’da yeni açılacak olan bir alışveriş merkezinin çatısını ürettik. Bu çalışma bizim için çok değerli bir proje oldu. Ortalama 25 bin metrekarelik bir AVM’nin komple çatısını biz ürettik, onlar orada montajını yaptı. Bu da EN 1090 belgemizin sayesinde gerçekleşti. Çatıdaki bir parçanın dahi nasıl sevk edildiği, kim tarafından gönderildiği, nasıl boyandığı, nasıl kesildiği, hangi malzemeden üretildiği hatta hangi tedarikçiden, hangi fabrikada ve hatta hangi potada eritildiğinin bilgisine ulaşabileceklerine kadar izlenilebilirliğini sağlıyoruz. Bu noktada yazılımın da çok büyük desteği var.

Son dönemde fabrikanızda modernizasyon yahut yatırım söz konusu olacak mı?

Yaklaşık bir buçuk senedir EN 1090 belgesi sürecimiz vardı, o tamamlandı. Yazılımızı alalı iki sene oldu, faaliyete geçmesi bir buçuk seneyi buluyor… Şu an üretimde makinayı devreye alma sürecimiz var. Binasal büyümelerimiz devam ediyor. Biraz daha teknolojiye yatırımımız olacak. Fiziki alanı önce yapıyorsunuz; içine yazılım, makina ve koymaya başlama noktasında yatırımlarımız var.

2019 yılı için ne tür projeleriniz var?

2019’a geçmeden evvel 2018 itibariyle tamamen ihracata odaklanıyoruz. Geçtiğimiz ay ben Katar’daydım. Ondan önce Almanya’ya çok sık fuar ve müşteri ziyaretleri gerçekleştiriyorum. Yurt içindeki belirsizlik dolayısıyla ihracat kanadındaki pasta payımızı artırmayı hedefledik. Belçika projesinin verdiği kazanımla tamamen ihracata kilitlenmek istiyoruz.