Yenilenebilir enerji, doğal çevreden sürekli olarak ulaşım imkânı olan “doğal kaynaklardan” elde ediliyor.  Son zamanların en önemli gündemi olan bu doğal kaynaklar kendiliğinden var olan, zamanla tükenmeyen kaynaklar oldukları için alternatif enerjiler olarak hayatımızda yer alıyorlar.  Nüfus oranının dengesiz bir şekilde artması sonucu enerjiye olan ihtiyaç gün geçtikçe daha da çok arttı, bu durumda ‘enerji’ kavramı insanoğlunun odak noktası haline getirdi. Teknolojinin ilerlemesiyle, dijitalleşen yaşamda enerji ihtiyacı vazgeçilmezlerden biri haline geldi. Sanayileşen ve dijitalleşen dünya da yenilikçi çözümler üretmek gezegenimiz için çok kıymetli, yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelerek temiz enerjinin dünyada hüküm sürmesini sağlayabilir ve geleceğe daha temiz ve yaşanabilir bir dünya bırakabiliriz.

Yenilenebilir enerji kaynaklarının dünyamız için önemini ve daha yaşanabilir bir dünya neler yapmamız gerektiğine dair her şeyi Triyon Enerji Kurucu Ortağı Kerem Can Terzi ile konuştuk.

Güneş enerjisi kavramını global açıdan değerlendirebilir misiniz?

YALITIMSIZ BİNALAR TÜRKİYE’YE ZARAR VERİYOR YALITIMSIZ BİNALAR TÜRKİYE’YE ZARAR VERİYOR

Global açıdan bir değerlendirme yapmam gerekirse; gözlemlediğimiz kadarıyla güneş enerjisinin büyüme potansiyeli oldukça yüksek. Günlük güneş ışığı miktarı, güneşin yoğunluğu, coğrafi konum bunlar çok önemli. Bu özellikler açısından baktığımızda Türkiye’nin güneş ışığına maruz kaldığı gün sayısı başka ülkelere kıyasla fazla. Dünyanın genel coğrafi durumuna baktığımızda insanoğlunun ekvatoral bölgenin etrafında yengeç ve oğlak dönencesinin arasında yaşadığını görüyoruz. Dolayısıyla güneş hayat veren bir yıldız olduğu için gezegenimizde de güneş ışığı kaynağından farklı şekillerde yararlanabilmeliyiz. Şöyle bir değerlendirme yapalım güneş ışığı bizim için oldukça kullanılabilir bir obje diyelim, ki öylede temiz enerji kaynağı yani fosil yakıtların aksine çevre dostu bir enerji kaynağı ve doğrudan elektrik enerjisine dönüştürülebiliyor. Yani yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelerek sera gazı emisyonlarını azaltabiliriz. Enerjide ki bu değişim devrim niteliğinde diyebiliriz. Çünkü iklimde yaşanan değişimi durdurabilir geleceğe daha yaşanabilir bir dünya bırakabiliriz. Ki yenilenebilir enerji iklim değişikliğiyle mücadelede etkili biz çözüm.  Başka bir açıdan baktığımızda yani ekonomik açıdan değerlendirdiğimizde; güneş panellerinin, fotovoltaik panellerinin üretim maliyetleri geçtiğimiz yıllara göre daha da düşme potansiyelinde. Bu da daha rekabetçi bir enerji kaynağı haline gelmesini sağlıyor. Tabi ki bu durum dolaylı yoldan da olsa istihdam da olumlu bir etki yaratıyor. Enerji güvenliği tarafını değerlendirirsek; enerji güvenliği artıyor, enerji ithalatına olan bağımlılıkları azaltıyor globalde. Kendi kaynaklarıyla ülkeler enerjisini karşılayabiliyor. Yukarıda bahsettiğim bütün bu özellikler Türkiye içinde geçerli, hepimizin de bildiği gibi enerjide dışa bağımlı bir ülkeyiz. Bu dışa bağımlılık durumunu minimize etmeye çalışıyoruz buna yönelik önemli kararlar veriliyor. Nükleer enerji santralleri ile ilgili çalışmalar yapılıyor bunların içine hidroelektrik santralleri de dahil. Bu konu hakkında en son olarak şunu söyle bilirim yenilenebilir enerji kaynakları içerisinde en masum ve en temiz enerji elde etme yöntemi güneş enerjisi sistemleridir.

İşletmelerde yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelik nasıl bir bilinçlenme yaşandı?

Yenilenebilir enerjiye dair bakış açısında bir değişim yaşandı evet bunun en önemli sebebi de maliyetler diyebiliriz, enerji maliyetlerinden kaynaklı yatırımcılarımız bilinçlenmek zorunda kaldılar. 5 yıl öncesine baktığımızda çatısında güneş enerji santrali kurulumu için yatırım yapmayı planlayan, yatırım yapan sanayiciler vardı fakat daha azınlıktaydılar çünkü şimdiki kadar cazip değildi. Şu anda bu kadar cazip olmasının nedeni son 12 yıldır enerji birim fiyatlarındaki afaki yükseliş fabrikaların maliyetlerinde çok önemli noktaya gelmiş olmasıdır. Şu ana baktığınızda bugün artık enerji maliyeti, işçilik bunlar çok elzem durumda. Önceden elzem durumda olanlar ham madde, makine yatırımı, parkur yatırımı ya da lojistikle alakalıydı; bugün ise enerji maliyetleri birinci sırada. İşletmelerde oluşan bu maliyetleri düşürmek için enerjiyle alakalı yatırımlara yöneliyor. RES’ler, güneş enerji santralleri veya farklı şekilde mahsuplaşmak adına özellikle ihracat yapan yatırımcılarımıza yurt dışındaki müşterilerinden temiz enerjiyle üretim yapmak gerekiyor şeklinde baskı oluyor ve bu sertifikasyonlardan kaynaklı veya ticari anlaşmalarından kaynaklı artı daha cazip geliyor. Şunu da ön görmek lazım önceden öz kaynaklarımızla 5,5-6 yılda kendini ödeyen bir sistemdi, şu an 3,5-4 yıl bazen de 2,5 yılı buluyor. Bu noktadan baktığımızda gelecekte ne durumda olacağımızı kestiremiyoruz çünkü çoğunluğunda enerjimizde doğal gaza bağımlı haldeyiz.  Bu sebeple tedarik güvenliği açısından sanayi kuruluşlarının enerji arzına olan bağımlılıklarını azaltması gerekiyor. Bu durum gerekliliğinin artık herkes farkında.


GES kurulumlarında yeterli arazi ve uygun çatı potansiyeli üzerine neler söyle bilirsiniz?

Bu durum hakkında pek olumlu konuşamayacağım çok gerideyiz. Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığının 2035 yılında 53 gigawatt GES hedefi bulunuyor, bu hedefe ulaşabilmemiz için de sadece yatırımcıların değil hükümetin de kanun ve yönetmeliklerle yatırımcıların önünü açması gerekiyor. Çatıları uygun olmayan yatırımcılar bir şekilde çatılarını yeniliyorlar, güçlendiriyorlar. Fakat bu yatırımı gönülden çevreci kimliğiyle ayrıca maliyetlerini de düşürme amacıyla yapmak isteyen yatırımcıların örneğin; trafo kapasitesinin dolu olmasından kaynaklı başvuruları olumsuz değerlendiriliyor. Başka bir neden de arazilerin uygun olmaması, arazinin enerji nakil hattına uzaklığı, marjinal olması, tarıma elverişsiz olması ki bu konuda aşırı rekabet var. Yatırımcı arazide 300 kw’lık bir santral kurulumu için başvuru yapıyor ama diğer tarafta Türkiye’nin devi diyebileceğiniz sanayiciler 30MW’lık başvuru yapıyor. Aynı bölgede, aynı trafo merkezine bağlı olacak şekilde, böyle bir durum da şu yaşanıyor. 300 kw’lık için başvuru yapan sanayici ret ediliyor ve farklı noktalara odaklanmak zorunda kalıyor. Bu sebeple belirli düzenlemelerle tabi ki tarımı, çevreyi olumsuz etkilemeyecek şekilde arazi düzenlenmeleri yani bununla ilgili kanun ve yönetmelik düzenlemeleri yapılması gerekiyor. Trafo merkezi sayılarının artması ve kapasitelerinin açık olması gerekiyor. Başka bir konuya daha değinmek istiyorum, trafo merkezinde yaklaşık 30-35 megavatlık bir kapasite dolu ama bu kapasite hiçbir şekilde kullanılmıyor. Kullanılmamasının sebebi bu trafo merkezine bağlı bir firmanın güneş enerji santrali ve kojenerasyon tesisi bu kapasiteyi dolduruyor ama hiçbir şekilde şebekeye elektrik basmıyor. Çünkü o kadar büyük bir lokasyonda tükettiği enerji miktarı belki Doğu Anadolu Bölgesinin illerinden daha fazla durumda, dolayısıyla orada sadece boş yere bir kapasite doluluğu olmuş oluyor.  Bunlarla ilgili bir düzenleme gerçekleştirilmesi sektör adına iyi olacaktır.




 







.