KPMG Enerji Sektör Lideri Ümit Bilirgen’in yorumladığı araştırma sonuçlarına göre, ileride enerji pazarının odak noktasını yapay zeka ile çalışan akıllı şebekeler kaplayacak. Akıllı şebekelerin arz ve talebi yönetmesi sırasındaki en önemli nokta ise tüketim fazlası enerjinin depolanabilmesi olarak görülüyor. Artık gündemde elektriği gaza çeviren teknolojiler var…
Tüm dünyadaki enerji alanına ait haber ve trendleri takip eden, inceleyen KPMG’nin ‘Yenilenebilir Enerji İşlemleri Araştırması’, bu alanda birleşme ve satın almaların olacağını öngörüyor. Böylelikle rüzgar, güneş ve hidroelektrik alanlarında da yeni yatırım fırsatları ortaya çıkacak. Bu yatırımların geleceğini ise enerji depolama çözümleri gösterecek.
Yenilenebilir enerji alanında sürdürülebilirlik için akü depolama teknolojilerinin büyük önem taşıdığını söyleyen KPMG Türkiye Enerji Sektör Lideri Ümit Bilirgen, sözlerine şöyle devam etti: “Büyük akü sistemleri, üretilen fazla enerjinin depolanmasına ve tutarsız ya da değişken kaynaklardan sürdürülebilir enerji arzı yaratılmasına imkan tanıyor. Halihazırda verimli ve etkin elektrik depolama sistemlerinin sayıca yetersiz olması, talebin düştüğü veya şebekeye aşırı yükün bindiği dönemlerde rüzgar türbinlerinin durdurulması anlamına geliyor. Ancak yeni nesil batarya teknolojileri, bu santrallerin konvansiyonel enerji santralleri gibi
davranabilmelerine imkan tanıyacak. Bu nedenle; 2018 sonrasında yeni bir yatırım alanı olarak öne çıkan akü depolama teknolojileri, bu santrallerin geleceğinde kilit rol oynuyor. Katılımcı yöneticilerin yüzde 98'i yenilenebilir kaynaklara yatırım yaparken dikkate alacakları unsurlar arasında akü depolamanın önemli, yüzde 57'si ise çok önemli olduğunu düşünüyor.”
‘POWER-TO-GAS’ TEKNOLOJİSİ
Akü depolama sisteminde olduğu gibi hidrojen teknolojisi de ziyan edilmesi mümkün elektriğin önemli bir bölümünün ‘power-to-gas’ (elektriği gaza dönüştürme) teknolojisi sayesinde kullanılabilmesine olanak sağlıyor.
Su moleküllerinin elektrik yardımıyla hidrojen ve oksijene ayrıştırıldığı elektroliz işlemi bu teknolojinin temelini oluşturuyor. Elektriğin bu şekilde hidrojene (veya ek bir adımla metana) dönüştürülmesi, elde edilen gazın doğal gaz ya da diğer fosil yakıtlara seçenek olarak kullanılabilmesini sağlıyor. Bilirgeni sistemi şöyle analtıyor: ‘’Hidrojenin, son derece yüksek bir enerji yoğunluğuna sahip, yakıldığında CO2 salmayan ve elektriğin aksine süresiz depolanabilen bir gaz olduğunu da akılda tutmak gerek. Araştırmaya katılan enerji uzmanlarının yaklaşık dörtte üçü (yüzde 74) hidrojenin, yenilenebilir enerjinin gelişiminde önemli bir kolaylaştırıcı unsur olacağını düşünüyor.”
MEVCUT ŞEBEKELER ZORLANABİLİR
KPMG’nin yapmış olduğu ‘Yenilenebilir Enerji İşlemleri Araştırması’na göre aktarılan diğer sonuçları ise Bilirgen şöyle aktarıyor: “Araştırmaya katılanların yenilenebilir enerji pazarını etkileyeceğine inandığı bir başka teknoloji alanı ise arz ve talebi koordine etmek için gerçek zamanlı dijital iletişim kullanan akıllı şebekeler. Merkezi enerji santrallerinden merkezi olmayan enerji üretimine geçiş yaptığımız bu dönemde mevcut şebekeler, enerji arz hacmiyle baş etmekte zorlanacak.’’
Buna göre orta ve düşük gerilimli yenilenebilir enerji kaynaklarının, varolan enerji şebekesi ile ilişkilendirilmesi mevcut zorlukları katlayacaktır. Bu durumda güvenli bir arz sağlayarak enerji sağlayıcıların verimlerinin artışına ve çalışmalarını takip edebilmelerine olanak sağlanacaktır.