CS Instruments, büyük bir tekstil işletmesinin yaklaşık 1,5 MW (Mega Watt) aktif gücü olan basınçlı hava tesisinin verimliliğinin izlenmesi için sensörden yazılıma bir sistem kurdu. Bu tesisin yıllık basınçlı hava enerji maliyetinin yaklaşık 35.000.000 TRY. olduğunu ve bu sistem sayesinde işletmenin verimli ve verimsiz kompresörlerini aynı anda görerek bakım ve yeni ekipman yatırımı kararlarını verebileceğini söyleyen  CS Instruments Ülke Müdürü Yusuf İlhan, “İzleme sistemi sayesinde farklı türlerde kompresörlerin (turbo ve vidalı) farklı basınçlarda ve ortam koşullarında spesifik enerjisi izleniyor. Bu sayede işletme yüksek ve düşük basınç hatlarını ayırmak ve işletme koşullarında verimsiz kompresörleri sistemden çıkartmak için yeni yatırım kararları alıyor. Kurulan izleme sistemi maliyetinin, basınçlı havaya bir yılda harcanan paranın yaklaşık yüzde 3’ü mertebesinde” dedi. Yusuf Bey sorularımızı şöyle yanıtladı:

Yeşil dönüşüm ve sınırda karbon düzenlemesi konusu gündemdeki yerini koruyor. Bu konudaki son gelişmeler hangi aşamada.  

Bildiğiniz gibi Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (SKDM) detaylarını belirleyen AB Tüzüğü 16 Mayıs 2023 tarihinde yayınlandı. SKDM’nin temel amacı Avrupa birliği içinde yaklaşık 20 yıldır uygulanan karbon emisyonu ticaret sisteminin, AB’ye ithal edilen mallara da eşdeğer bir biçimde uygulanması. Dolayısıyla AB içindeki üretimin üzerindeki karbon salımı yükünün, ithal mallara doğru genişletilerek kendi tabirlerince “karbon kaçağının” önlenmesi amaçlanıyor. Elbette iklim değişikliğiyle mücadele kadar AB’nin üretimde rekabetçiliğinin korunması da temel amaçlardan. Yayınlanan mevzuatla 1 Ekim 2023’te başlayacak raporlama yükümlülüğünün 31 Aralık 2025’e kadar sürmesi öngörülmüş. Bu geçiş dönümde herhangi bir ilave mali yükümlülük bulunmuyor. AB bu süreyi veri toplama ve sürecin iyileştirilmesi amacıyla kullanacak. 1 Ocak 2026 tarihi itibariyle de ek mali yükümlülükler başlayacak. 

SKDM hangi sektörleri etkileyecek. Türkiye’de sektörel çalışmalar var mı bu konuda?   

İlk aşamada demir-çelik, alüminyum, çimento, gübre, elektrik ve hidrojen sektörlerini kapsıyor.  Türkiye’nin çelik, demir dışı metaller ve çimento ihracatı 2022 yılında yaklaşık 41 milyar dolar. Bu da ÖTS’ye göre Türkiye ihracatının yaklaşık yüzde 18’i demek. Bu ihracatın en büyük pazarı başta Almanya olmak üzere AB ülkeleri. Dolayısıyla konu Türkiye ihracatçısını doğrudan ve hemen bugün ilgilendiriyor. SKDM’nin ekonomik etkileri ve alınan önlemler konusunda özellikle ilgili ihracatçı birliklerinin bazı çalışmaları olduğunu görüyoruz. Şu aşamada daha çok bilgilendirici çalışmalar yapılıyor. Üye firmaların mevcut durumlarının analizleri yapıldı mı ya da bu konuda ne gibi teşvik edici/düzenleyici önemler alındı bunu bilmiyoruz. 

Türkiye’deki önemli üreticiler Yeşil Dönüşüm konusunda önemli çalışmalar gerçekleştiriyor. Siz fabrikaların çalışmalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Her ne kadar SKDM öncelikli sektörler belirlemiş olsa da AB Yeşil Mutabakat hedefleri doğrultusunda kapsamı genişletecektir. Diğer taraftan sadece bu ürünlerin ihracatçıları değil aynı zamanda söz konusu ürünleri girdi olarak kullanan sektörler de düzenlemenin de-facto bir parçası olacaklar. Türkiye’de özellikle otomotiv, beyaz eşya, makine imalatı gibi alanlarda tedarikçi yönetimi tüm sanayinin üretim ve süreç verimliliğini yukarı çeken bir faktör olmuştur. Yeşil dönüşüm ve SKDM çerçevesinde bu sektörlerin öncü firmalarının kendileriyle birlikte tedarikçilerini de yeni kurallara göre düzenleyeceklerini düşünüyorum. Ayrıca tekstil sektörü, küresel müşterilerinin yüksek beklentileri sebebiyle oldukça erken dönemlerden itibaren emisyon kontrolü ve yeşil üretim gibi konseptlere aşinalar. Belki çimento gibi enerji yoğun ve görece düşük teknoloji düzeyine sahip sektörlerde sorun daha ciddi olabilir. Çimento üretiminde enerji maliyetinin yüzde 55-60 oranında olduğunu biliyoruz. Bu kadar enerji yoğun bir sektörde yeni düzenlemeye uyum sağlamak için dönüşüm elbette daha maliyetli ve zor olacaktır. 

Özellikle fabrikaların kendi enerjisini üretmesi ve enerji verimliliği sağlayan projeler geliştirmesi oldukça önemli. Enerji verimliliği projeleri ile ilgili neler söylemek istersiniz? 

Malumunuz aynı üretim seviyesini koruyarak karbon emisyonunu azaltabilmenin iki yolu var. Birincisi kullanılan enerji türünü değiştirerek daha az karbon yoğunluğu olan türleri tercih etmek. Nitekim yenilenebilir enerji yatırımları bu yüzden yapılıyor.  İkincisi de enerji verimliliğini arttırmak. Yani aynı üretim seviyesini daha az enerji kullanarak devam ettirmek. En değerli olan enerji tasarruf edilendir yaklaşımı bu açıdan çok doğru. Çünkü yenilenebilir enerji ister piyasadan alınsın ister işletme kendi yatırımlarıyla üretsin, kısa vadede ciddi maliyet yükü getiriyor. Halbuki işletme bünyesinde yürütülecek doğru mühendislik çalışmalarıyla çok ciddi tasarruf elde edilebilir. Son yıllarda Türkiye sanayinde bu konudaki bilinç düzeyi yükseldi ancak henüz istenilen seviyede olduğunu söylemek güç. Çünkü Türkiye geleneksel olarak düşük-orta katma değerli ürünlerin düşük maliyetle üretildiği ve rekabeti de bu sahada yapmaya alışmış bir ülke. Bu segmentte endüstriyel kaynak verimliliği çok da önem verilen bir parametre değildi. Bugün yeşil dönüşümle oyunun kuralları sert bir biçimde değişiyor. Türkiye sanayii de başta enerji olmak üzere kaynaklarını daha verimli kullanmak için sofistike yaklaşımlara alışacaktır. 

Ben özellikle bir noktaya dikkat çekmek istiyorum. Sanayide enerji verimliliği konusundaki en büyük sorunlardan biri de danışmanlık firmaları ve regüle edici kamu kurumlarının mühendislik formasyonlarının yetersizliği. Maalesef enerji ve güç birimlerini kullanırken hata yapacak kadar primitif aşamada olan firmalar var. Çok küçük bir örnek vermem gerekirse “salım” ve “salınım” kavramları Enerji Bakanlığı ve enerji verimliliği danışmanlığı firmaları tarafından hala yanlış kullanılabiliyor. Benim önerim bu konuda her işletmenin kendi işini kendi yapması ve gerekirse danışmanlık firmalarını denetleyecek kadar iyi mühendislik formasyonuna sahip olmaları. Aksi halde işletmenin ve daha vahimi kamunun kaynakları sonucu belli olmayan ve kontrol edilemeyen projelere harcanıyor. 

CS Instruments olarak bu konuyla ilgili siz nasıl çalışmalar gerçekleştiriyorsunuz? Fabrikalara sunduğunuz çözümlerle ilgili bilgi verebilir misiniz? 

Biz enerjinin ölçüldüğü taraftayız. Firmamız 20 yılı aşkın süredir Almanya’da basınçlı gazlar için ölçüm ekipmanları üretiyor. Başta basınçlı hava olmak üzere azot, oksijen, doğalgaz, LPG, hidrojen gibi teknik gazların akış ve tüketim miktarları ile kaçak miktarlarını ölçen ekipmanlar geliştiriyoruz. Dolayısıyla tasarruf yapmak isteyen işletmenin ilk adım atacağı yerde duruyoruz. Çünkü ölçmeden iyileştirmek mümkün değil. 

Özellikle son dönemde yer aldığınız bir uygulama projesini anlatabilir misiniz? Projeye nasıl katkılar sağladınız ve nasıl verimlilik çıktıları elde ettiniz? 

Büyük bir tekstil işletmesinin yaklaşık 1,5 MW (Mega Watt) aktif gücü olan basınçlı hava tesisinin verimliliğinin izlenmesi için sensörden yazılıma bir sistem kurduk. Bu tesisin yıllık basınçlı hava enerji maliyeti yaklaşık 35.000.000 TRY. İşletme bu sayede verimli ve verimsiz kompresörlerini aynı anda görerek bakım ve yeni ekipman yatırımı kararlarını verebilecek. İzleme sistemi sayesinde farklı türlerde kompresörlerin (turbo ve vidalı) farklı basınçlarda ve ortam koşullarında spesifik enerjisi izleniyor. Bu sayede işletme yüksek ve düşük basınç hatlarını ayırmak ve işletme koşullarında verimsiz kompresörleri sistemden çıkartmak için yeni yatırım kararları alıyor. Kurulan izleme sistemi maliyetinin, basınçlı havaya bir yılda harcanan paranın yaklaşık yüzde 3’ü mertebesinde olduğunu da eklemeliyim. 

RES ARAZİYİ VERİMLİ KULLANIYOR RES ARAZİYİ VERİMLİ KULLANIYOR

Yeni ofisinizin hayırlı olmasını dilerim. Yeni ofisinize taşınarak nasıl bir yapılanma ile ilerlemeyi planlıyorsunuz? Stratejiniz hakkında bilgi verebilir misiniz? 

Çok teşekkürler. Artık büyükçe ve şık bir ofisimiz var. Öncelikle başta siz olmak üzere dileyen herkesi kahve içmeye davet edeyim. Türkiye’deki CS Instruments ofisi bir iştirak, yani Almanya merkezimiz tarafında yapılan bir yatırım. Türkiye de satış ve servis organizasyonumuzu tamamladık. Bayilerimiz, satış mühendislerimiz ve servis ekibimizle artık uçta uca ve tam organize bir firma olarak hizmet veriyoruz. Ayrıca çok önem verdiğimiz eğitimi alanımızı da devreye aldık ve “yaparak öğrenme” konseptiyle birçok eğitim düzenliyoruz ilgililere. Yeni ofisimizin en önemli kısmı ise yıl sonunda hizmete girecek olan kalibrasyon merkezi. 2024’ün başından itibaren Türkiye’deki ilk basınçlı hava debimetresi kalibrasyon merkezini devreye almış olacağız. Bunun yanında dew point sensör kalibrasyonu ve basınçlı hava kaçak cihazı kalibrasyonu da yine CS Instruments kalibrasyon merkezinin sahip olacağı kabiliyetler olacak. 

Yıl sonu hedeflerinizden ve iş gündeminizden bahsedebilir misiniz? 

Şu günlerde bizi en çok meşgul eden konu kalibrasyon merkezimiz. Almanya’da bizim için üretilen kalibrasyon standının Türkiye’de faaliyete başlaması birçok hazırlık ve izin süreci gerektiriyor. Sistemin kurulumuyla birlikte akreditasyon çalışmaları da yürüyor. Debimetrelerimize Türkiye’de akredite kalibrasyon servisi verebilmek için Türk makamlarıyla yapılan çalışmalar titizlik ve zaman gerektiren prosedürler içeriyor. Bununla birlikte yeni merkezimizde eğitimlerimiz de hızla devam ediyor.