Röportaj: Bikem Öğünç Demir

Forsa Kimya Operasyon Sorumlusu Cem Şenoğlu, muhtemel bir olasılık olarak soğutma kulesi risklerini Proses Otomasyonu Dergisi için anlattı.

Cem Bey, öncelikle bizlere soğutma kuleleri hakkında bilgi verebilir misiniz?

Soğutulması istenen makinelerde oluşan sıcaklığın sirkülasyon pompalarının gücü ile su tarafından taşınarak soğutulduğu mekanik sitemlere soğutma kulesi diyoruz. Kuleler bunu, aynı doğa ananın yağmurlarla ile yaptığı gibi fakat farklı olarak mekanik sistemlerle daha hızlı ve etkin şekilde soğutan makine gruplarıdır. Soğutma kuleleri içinden geçen yüzey alanı büyütülmüş ve damlacık formuna getirilmiş sıcak suyu güçlü bir atmosferik hava akımı ile temas ettirerek suyun üzerindeki ısının önemli bir bölümünü atmosfere deşarj ederek suyu soğutan ve soğuttuğu suyu hedef makine/sistemdeki ısıyı almak üzere tekrardan sisteme sevk eden sistemlerdir. Günümüzde kullanılan soğutma kuleleri sanayi tesislerinde, enerji üretim tesislerinde, iş merkezlerinde, otellerde, hastanelerde, AVM’lerde, büyük binaların çoğunda, gelişmiş bazı ülkelerde çok daha küçük bina grupları da dahil birçok yaşam alanında yaygın olarak kullanılan tesislerdir. Bir çoğumuzun varlığından haberi olmasa da soğutma kuleleri hem fayda hem de zararları açısından hayatımıza direkt dokunan etkin sistemlerdir. Açık havadaki etki menzilleri kilometrelerce olabilen soğutma kuleleri bir AVM, iş merkezi, fabrika, sanayi tesisi, havaalanı, vb. bir tesiste yürürken soluduğumuz havaya direkt etki eden gizli aktörlerdir.

Soğutma kulelerinde var olan riskler nelerdir?

Soğutma kuleleri iyi bakılıp işletilmediklerinde kendilerine, çevre sağlığına, ülke ekonomisine, küresel ısınma ile dünyamıza, ekonomik verimsizlik ile global ekonomi de dahil olmak üzere birçok şeye dolaylı ve direkt olarak zarar verebilirler. İyi bakılıp işletilmediklerinde farklı tiplerde; kışır, korozyon, birikinti, çökme gibi yıpratıcı, performans düşürücü, verim kaybedici faaliyetler yaşayıp ciddi enerji, makine, zaman, işçilik kayıplar yaşamalarının yanında riski çok yüksek biyolojik kirlenme ve patojen (hastalık yapıcı) üremesine sebep olabilirler. Soğutma kuleleri çalışma sıcaklığı 25-42 °C arasında olup bu sıcaklık kimyasal ve fiziksel yıpratıcı/tıkayıcılar kadar mikroorganizmaların gelişimi için de oldukça ideal alanlardır. Besi suyundan veya suyla temas halindeki havadan sisteme giren mikroorganizmalar soğutma kulesinin iç yüzeylerinde bir biyofilm tabakası oluşturarak ısı transferi kaybına sebep olarak hem ekonomik hem de patojenik açıdan ciddi hasarlara neden oluşturabilirler. Safsızlığı çok düşük, korozyon, çökelme ve diğer kimyasal etkilere karşı doğru şartlandırılmış bir kule de bile birçok kaynaktan kolay şekilde kuleye girmiş olan bir mikroorganizma doğru ve etkin şekilde çok katmalı bir sanitasyon yapılmaz ise biyofilm oluşması sonucu ısı transferinin düşmesi ile ciddi enerji kaybı, daha uzun çalışma süreleri, pompalama maliyetlerinin yükselmesi, bakım işletme ve arıza maliyetlerinin artması problemleri yaşanmasına kolaylıkla neden olabilir. Kulelerdeki çok önemli risklerden olan patolejik risk ise kulenin yapısı sebebi ile kule sirkülasyonundaki suyun önemli bir bölümünün su baharı formu ile yeterli dezenfeksiyonun yapılamayacağı düşük sıcaklıkla atmosfere sevk edilmesi ve rüzgarların da etkisi ile kilometrelerce mesafedeki çevreye yayılarak solunum yolu ile insan ve hayvan birçok canlıya kolaylıkla ulaşabilmesi durumudur. Yapılan saha çalışmalarında özellikle afetler sonrası doğru şekilde şartlandırılmayan kulelerden yayılan patojenlerin afet sahasındaki su kaynakları ve canlılara ulaşması ile ciddi solunum rahatsızlıklarına ve hatta afetin anlık fiziksel etkisinden çok daha büyük sayılarda mortaliteye (ölüme) sebep olabildikleri görülebilmektedir.

Soğutma kulesinden kaynaklı hastalıkları da anlatır mısınız? Sağlığa etkileri adına neler söyleyebiliriz?

Soğutma kulelerinde hava hareketlerinden ve çalışma sıcaklığından dolayı sistemde ıslak yüzeylerin fazla olması nedeniyle mikroorganizmaların gelişimi için ideal ortamdır. Başka çok virüs ve mikroorganizmanın yanında Legionella Pneumophila bakterisi su soğutma kulesinde bulunma riski yüksek olan bir bakteridir. İnsanda ölümcül olan lejyoner hastalığına yol açmaktadır.  Lejyoner hastalığı insanda hava yoluyla bulaşmaktadır. Akciğerlerde üreyen legionella bakterisi insanlarda lejyoner hastalığını yaratıyor ve ölüm ile sonuçlanabiliyor olabilmektedir. Legionella Pneumophila bakterisi diğer birçok patojen gibi soğutma kulelerinin çalışma ısısı olan 25-45 °C derecelerinde çok hızlı ve etkin olarak üreyebilmektedir.

TERMAL VERİMİ ARTIRMANIN YOLU DROPWISE TEKNOLOJİ TERMAL VERİMİ ARTIRMANIN YOLU DROPWISE TEKNOLOJİ

Soğutma kulesinde oluşabilecek mikroorganizmalara ve kirliliğe karşı işletme nasıl önlemler alabilir?

Su soğutma kulesindeki soğutma suyu sürekli ve kontrollü şekilde şartlandırılması gerekir. Oluşabilecek mikrobiyolojik ve katı kirlilik oluşmasını engellemek için bazı yöntemler aşağıdaki gibidir.

  • Soğutma suyu tam otomatik ters yıkamalı filtreler ile sürekli olarak filtrelenmelidir.
  • Soğutma suyu istenmeyen kireç için kimyasal ve fiziksel olarak şartlandırılmalıdır. Besi suyunu kalitesini düzenli olarak kontrol edilmelidir. Ham suyun kalitesine göre yumuşatma veya ters osmos gibi sistemlerle istenilen seviyeye getirilerek besi suyu kalitesi artırılmalıdır.
  • Soğutma suyunun sürekli olarak iletkenliği kontrol edilmelidir. Suyun iletkenliği yükseldiği zaman bir miktar su deşarj edilir ve deşarj edilen su yerine besi suyu ile takviye yapmalıdır.
  • Soğutma suyuna düzenli olarak etkin biyositler dozajlanmalıdır. Soğutma suyundan alınacak su numuneleri belirli aralıklarla tıbbi laboratuvarlara patojen varlığına yönelik analiz yapılmalıdır.
  • Su soğutma kuleleri düzenli periyotlarla kontrol edilmelidir. Kontrollerde rastlanabilecek kireçtaşı, tortu, biyofilm tabakası gibi kirlilikler tespit edilmesi durumda, bu kirlilikler yok edilmelidir.

Bu basit yöntemler ile soğutma kulesinde mikrobiyolojik olarak ve kirliliğin minimum seviyeye düşürülmesi kolaylıkla sağlanabilir.

Burada dikkat edilmesi gereken önemli bir etkende kontrolsüz dezenfektan kullanılmamasıdır. Zehir denen şeyin aslında nerede ise hiçbir şey olmadığı fakat her şey için fazla doz olduğu unutulmamalıdır. Her nasıl mikrobiyolojik korozyon sonucu sistemlerde yapısal hasarın meydana gelmesi mümkün ise yüksek dozda kontrolsüz kullanılan biyosit ve dezenfektanlarında sistemde korozyon ve yapısal hasara sebep olabileceği unutulmamalıdır.