Yirmi birinci yüzyılın ilk çeyreğine yaklaşırken popüler bilimkurgu filmlerinde karşılaşabileceğimiz global bir pandemi süreciyle karşılaştık. Hiç şüphesiz 2020 yılı gelecekte, unutamayacağımız dönüm noktalarından biri olarak anacağımız bir yıl olacak. Daha önceki birçok yazımda da altını çizdiğim gibi ihtiyaçların arttığı zor dönemler insanlık tarihinde inovatif fikir ve buluşların ortaya çıktığı dönemler oluyor. Pandemi dolayısıyla robotik sistemler açısından benzer bir süreci yaşadığımızı düşünüyorum. Özellikle insanlarla birlikte çalışabilen kolaboratif robotların (Cobot) bu dönemde artış gösterdiğine tanık oluyoruz. Yapay zeka algoritmalarıyla otonom karar verme konusunda hızla yol alan kolaboratif robotlar hayatımızda yakın bir zamanda çok daha geniş bir yer alacak. Sadece
endüstriyel alanda değil hayatımızın her alanında insan-robot etkileşiminin artacağını bugünden görebilmek çok zor değil.

Teknolojik olarak gelişmiş mikrodenetleyici mimarisine sahip gömülü sistemler ve derin öğrenme temelli nesne tespit algoritmalarının yanında 2B/3B görüntü işleme sensör sistemleri, soft robotik tutucu ve dokunma sensörleri, dijital ikiz uygulamaları, haptik sistemler ve giyilebilir teknolojiler yeni nesil kolaboratif
robotların gelişmesinde önemli rol oynayacaklar.

Uluslararası Robotik Federasyonu (IFR) tarafından 2019 yılında dünyada fabrikalarda çalışan kolaboratif robot sayıları ile ilgili veriler, önceki yıllara göre kolaboratif robotlarla ilgili artışı doğrular yönde görünüyor. Alınan verilere göre, kolaboratif robot kurulumlarında geçtiğimiz yıl yüzde 11 oranında bir büyüme yaşandı. Raporda açıklandığı gibi globalde endüstriyel robotların üretiminin artmasının yanında kolaboratif robotların sayısının da ciddi oranda arttığına tanık oluyoruz. Robotik sistemlerin kimyasını değiştirecek tüm bu gelişmeler yaşanırken, 2020 Nobel Kimya Ödülü’nü alan bilim insanları da geçtiğimiz günlerde açıklandı. İnsanın temel yapıtaşlarından biri olan DNA’nın biçimlendirilebilmesine olanak veren moleküler bir araç geliştiren iki bilim kadını ile vücudumuzun genetik kimyasına yönelik çalışmalar son sürat devam ediyor. Robotik sistemlerdeki gelişmelerin biyonik sistemlerdeki keşiflerle yakın gelecekte buluşarak inovatif biyorobotik çözümlere doğru ilerlememizi sağlayacaklarını düşünüyorum.

Son olarak okumaya başladığım popüler bilim alanında keyifli bir kitaptan bahsetmek istiyorum. Boğaziçi Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Cem Say tarafından yazılan “Yeni Dünya Yeni Ağ” kitabı, içinde bulunduğumuz bilgi çağının hayatımızı farklı yönlerden nasıl etkileyeceğini sorgulayarak, oldukça keyifli bir anlatımla bizlere aktarıyor. Okumanızı tavsiye ediyorum.

Önümüzdeki aylarda dijital çağın yeni normalinde robotik sistemlerin kimyasını değiştirecek güncel gelişmeleri sizlerle paylaşmak üzere, hepinize inovatif robotik çözümlerle dolu sağlıklı bir ay diliyorum.